Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

31 Mart 2016 Perşembe

Günler geçerken

Bu fotoğraf ile başlayayım yazıya da gözümüz gönlümüz açılsın. Çok keyifli bir akşamdan sonra gelen sabahın da keyifli olması için bu sabah erkenden soluğu Kız Kulesi'nde aldık Banu ile. Sabah dokuz sularında buradaydık.Sahilde ki taraçalar bomboştu ve sadece bizim gibi yürüyenler vardı ortalarda...o yüzden de doyumsuz bir yürüyüş oldu. Harem'e kadar yürüdük, geri dönüp tekrar İskelede tamamladık yürüyüşümüzü. Valla fotom da foto olmuş yani instagramda görenler video gibi, dalgaları bile hissettik dediler. Elime koluma, gören gözüme sağlık olsun  :)


Keyifli blr akşamdı demiştim yazımın başında dün akşam için. Dün akşam kitap kulübü akşamımızdı. Her ayın son çarşambası toplanıyoruz, Kitabımız Kaderin Kızı/ İsabel Allende idi... Kitaba, yazara  en çok da hayata dair konuştuk. Bir sabah kapısında sabun kutusu içinde bulduğu bebek Eliza ve onu annesi gibi bağrına basıp büyüten Rose'nin ve Amerika'da "Altına Hücum Yılları" nı anlatan bu kitabı biz çok sevdik. Allende kitaplarının hepsinde var olan büyülü gerçeklik kitabı bambaşka bir yere oturtuyor.
Kitap demişken devam edelim. Napoli romanları dörtlemesinin dördüncü kitabı olan; Kayıp Kızın Hikayesi raflarda yerini aldı ve bizim eve de geldi tabi. Lenû ve Lina'nın artık olgunlu çağlarındayız, küçük bir çocukken tanımıştık onları ve şimdi 66 yaşlarındalar.Elena Ferrante yazarı ve bu gerçek ismi değil. Gerçek ismini sadece yayıncısı biliyor. Napoli romanlarını ben çok sevdim ve bu kızları çok özleyeceğim.
Hadi şimdi filmler

İvan Gonçarov'un romanından sinemaya uyarlanan filmi ben başarılı buldum hatta çok beğendim.Bir çok teorisi olan ama tembelliği yüzünden bunları bir türlü uygulamaya koyamayan Oblomov aşık olunca değişmeye çelışır, hatta çok gayret gösterir ama aşk bile onu değiştiremez.Gonçarov; Oblomov ile ağır hantal Rus Aristokrasisini arkadaşı  Stoltz ise disiplini ve çalışkanlığı ile Avrupa'yı ve burjuvaziyi simgeler. 
Tavsiye filmlerimin arasına rahatlıkla koyabilirsiniz.

Aşağıdaki fotoğraflar dilmden kareler. Filmin her karesi tablo gibiydi durdurup durdurup baktım.

İkinci filmim ise Asvalt Tango
Yaşadığı hayattan memnun olmayan kadın, kocasını terkeder ve striptizcilerle dolu bir otobüse binip onlarla turneye çıkar. Kocası da arkasından  gider. Aslında bir yol filmi... Kara komedi... 
Son filmi ise yürüyüşten gelince izledim. Önce bir tencere taze fasulye pişiridm, patatesli bulgur köftesi yaptım minnak minnak sonra da çayımı demleyip oturup filmimi izledim.

Kayan Yıldızlar Gecesi filmin Türkçe adı...
Kayan yıldızları oğluyla birlikte izleyen Cecilia, oğluna 1944 de buna benzer bir geceyi anlatmaya başlar.Kendi küçük bir kızken, küçük Toskana köyünün halkının Nazilere meydan okuyuşunun hikayesidir bu.
Müzikleri de şahane...
E hadi anam ben gideyim artık, daha tutmayın beni   :)
Ha  hafta sonu planlarınız nedir kuzum, bende şimdilik hiç bişi yok da :)