Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

3 Haziran 2014 Salı

Hediye Kitap, yağ yağ yağmur

Dün evde otururken birden bir takırtı duydum aşağı katlarda bir makine falan çalışıyor sandım,meğer yağmurmuş. Resmen camları dövdü. Dışardakiler için endişe duymamak imkansızdı. Hemen kızları aradım ki çıkmayın okuldan diye,biz arabadayız Kadıköy tarafında bir şey yok dediler. Onlar gelene kadar da sakinleşti ama. Sanırım gökyüzü dün  tüm haşmetiyle Üsküdar'ın üstüne boşalttı tüm yağmuru... Alttaki resmi kuşkusuz çoğunuz görmüşsünüzdür,deniz ile kara birleşti her yer deniz oldu. Meteorolojiden gelen haberlere göre çarşamba günü yağmurun merkezi İstanbul olacakmış ve bu yağmur haziran ayı boyunca devam edecekmiş.







Hediye kitap konusuna gelince, ''Bibliyomanyaklar''ın haziran ayı kitabı;Fırtına Takvimi/Jale Sancak biliyorsunuz. Bir önceki yazımda söylemiştim. İlk yazı bana ait ve yayına girdi. Yorum bırakanlar arasında yapılacak çekilişte bir kişi Mehmet Eroğlu'nun Fay Kırıkları Üçlemesinin ikinci kitabı olan ''Emine'' yi kazanacak ve kendi elceağızlarımla göndereceğim kendisine...Şuraya bir TIK derseniz yazıyı okuyup ,yorumunuzu bırakabilirsiniz.





Ben Altın Defter/ Doris Lessing okumaya devam ediyorum, sanırım  uzun bir sürede devam ederim:)) Tuğla kalınlığında ve iki kilo ağırlığında bir kitap netekim:)... Yayınevlerine defalarca seslendim, bu tür kitapları iki cilt olarak basın tek ambalajda satın diye... Pazularım olacak yakında,kol kaslarım baya bi güçlendi:)Okurken uyuya kalsanız mazallah burnunuzu kırabilirsiniz...

Bu sabah kahvaltımı yaparken bir İran filmi izledim... Türkçeye ''Mütevazi Kabul''olarak çevrilmiş... Çok ilginç bir filmdi... Ha bu arada bu film Berlin film festivalinde Altın Ayı ödülü almış.
Konusu bir dağ yolunda bir araba ilerlemektedir. İçinde bir kadın bir erkek var.Arabanın arkasında çuval çuval paraları dağıta dağıta ilerlemekteler. Bu parayı niçin dağıtıyorlar, kimler nasıl karşılıyor izleyin görün.


Çoktandır yemek tarifi vermedim size değil mi? sorun ki niye:)) Çünkü gayet hafif takılıyoruz.  Yıkanan temizlenen semiz otu yaprakları hiç işlem görmeden yoğutla karıştırılıp üstüne sadece azıcık sızma zeytinyağ gezdirilip öyle geliyor masaya ya da sivri biberle azcık yağ ile cız cız ettirilip üstüne  diş diş sarımsaklar ve irice doğranmış domateslerle bir kaç kez çevrilip et ya da tavuk yanında servis ediliyor.  Ama bugün tencerede patlıcan kebabı yaptım.
Tencerenin alt kısmına yağ, iri doğranmış soğan,  15-20 diş sarımsak,bir kaç da sivri biber koydum, daha doğrusu bunları kızgın yağa attım biraz karıştırdım,  üstüne patlıcanları koyup ağzını kapattım, bir kaç dakida bir, tencerenin iki yanından tutup, bir taraftan da kapağı tutup ama:)) tencereyi hızlı hızlı silkeleyip, alttakilerin üste gelmesini sağladım.  Böylece patlıcanlar toplu kızarıma uğradılar... En üste de daha önce pişirmiş olduğum kuşbaşı etleri ve  bir kaç tane doğranmış domatesi koydum, hiç su koymadan pişirdim. Tuz koymayı unutmayın:))baharat konusunu size  bıraktım..

Haydi gittim ben kalın ağlıcakla, bugün bu haftanın tek yağışsız günüymüş kıymetini bilin. Benim ise haftanın en yağışlı görünen gününe programım var hadi bakalım gün olan devran döne...