Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

8 Haziran 2011 Çarşamba

Dün keyifliydi aslında...Kuzenlerle Beyoğlu günüydü...Yedik içtik, sohbetler ettik...Sonrası Eniştem... Ne kadar çaba harcansa , iyi bakılsa da ; uzun süre yatakta yatmanın arazlarını yaşıyor. Bu sabah Ecem bu konuda beni iyi bir aydınlattı. Önceleri yanına gidince tanıdığını belli eder el sallardı... Dün gözlerini kapattı hiç açmadı...

Akşam Öyle Bir Geçer Zaman ki de; Mete İnci Hoca için artık yapılacak bir şey kalmadığını öğrenince, hastane merdivenlerine oturup ağladı... Gittim yanına oturdum. Çünkü Annemi kaybettiğimiz de aynı onun gibi, Marmara Hastanesinin merdivenlerine oturup ağlamıştım.

Velhasılı keyifli gibi başlamıştı gün ama sonra çok keyifli gitmedi. Gece uyku tutmadı. Ne kadar abuk subuk program varsa hepsini izledim. Bilmediğim bir sürü yarışma varmış. Nur Yerlitaş'ın jüri olduğu bir programı izledim. O tatlı , bayıldığım Nur Yerlitaş bir canavara dönüşmüştü. Bir kızın elbisesini, bir kızında uzun saçlarını oracıkta podyumda kestirdi. Hem de öyle gelişigüzel makas atıyorlar. Gözlerim pörtleye pörtleye izledim.

Tatil planlarını yaptığımız şu günlerde bu günkü kaza tüylerimi diken diken etti. İstanbul-Rize seferini yapan bir otobüs,, düz yolda bir trafik levhasını çarpıp devrildi ve yandı. Tam dokuz kişi yanarak öldü. Yeşilköye inmek üzereyken bir uçağa, sahte iniş izni verilip az kaldı düşmesine neden olacaklardı...

Velhasılı kerem durum budur...