Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

18 Ekim 2010 Pazartesi

Hafta sonundan hafta başına aktarma


Gece gümbür gümbür gök gürlemesine rağmen, sabah güneşli bir havaya uyandık. Cumartesi gününden ve pazar sabahından söz ediyorum. Cumartesi gecesi saat 03'den sonra yer gök inledi. Hatta kalkıp fişleri prizden çektim.Sabah kalktığımızda ise yerler kupkuruydu..

Kahvaltı sonrası Naziş'le Capitol'e gittik. Geçen hafta renk farkını son anda kasada farkettiğimiz yağmur çizmelerini almak için ama istediği model kalmadığı gibi renk farkı olan bile satılmıştı. O gün. nasılsa yakınız sonra bakalım demenin cezası. Neyse gitmişken Türkiye'de 100 Yaşını gören insanların fotoğraf sergisini gezdik. Sergi haberini Adsız yorum yazan bir arkadaştan aldım. Teşekkür ederim kendisine ama keşke bu tür yorum yazanlar, şehir adlarını ve bir de isim yazsalar, hem adsız diye hitap etmek garip oluyor. Hem de insan merak ediyor yani.

gel gelelim Sergi'ye;

Türkiye'de en uzun yaşayan insanlar Nazilli'deymiş.


100 Yaşı Devirmenin Sırları' yazı dizisinin sergisini açan gazeteci Esra Tüzün,100 yaşını deviren insanların temel özellikleri nelerdir?' diye sorusuna. Sergideki fotoğrafları gösterip cevap veriyor: "Taş devri diyeti yapıyorlar. Hayatın içindeler, yükseklerde yaşıyorlar, hırslı değiller, paylaşmayı çok seviyorlar, su ya da deniz gören yerde yaşıyorlar, alkol ve sigara kullanmıyorlar, çok inançlılar, istisnasız hepsi beş vakit namazını kılıyor. Hemen hepsi sıkıntılar içinde büyümüş, dünya savaşlarını, Cumhuriyet'in kuruluşunu, darbeleri dünya gözüyle görmüş. Öyle el bebek gül bebek yaşamamışlar. Açlık çekmişler, çocuklarını, torunlarını kaybetmişler. Altı aylık askerlik kısalmalı diye konuşulurken onlar üç yıl askerlik yapmış. Ama her şeye rağmen sağlıklı bir şekilde bugünlere gelebilmişler
.

Sergiyi de gezdikten sonra Capitolden çıkıp Kadıköy'e gittik. Hava inanılmaz sıcaktı. Ama akıllık edip paltomun içine ince giyinmiştim:). Kahve dünyasının açık hava kısmında oturup Türk kahvesi eşliğinde gazete okuduk.Sonra Alkım Kitapevine girdik.Nazlı ara
dığı kitaplara baktı. Ben Ferhan Şensoy'un Karagöz ve Boşverin Beni'yi burada da bulamadım, ama neyse baktım İdefiks de varmış. Haruki Murakami'nin Sınırın Güneyinde Güneşin Batısındayı ve Ahmet Günbay Yıldız'ın İstanbul Yüzlü Kadın adlı kitaplarını aldım kendime.Daha sonrada arkadaşlarıyla Moda'da olan Gamse ile buluşup eve geldik.

Çok Güzel Hareketler Bunlar , sezona güzel başladı. Kendi annelerini canlandırdıkları skece bayıldım. Sonra kitabıma devam ettim. Erman Toroğlu ile Ahmet Çakar'ın , Arda ile ilgili konuşmalarını gözlerim pörtleye pörtleye , yanlışmı duyuyorum diye diye izledim. Türkiye'de bir spor programı izlediğimi unutacaktım neredeyse. Kocam maç yayınlamaları yasaklanınca raiting için yaptıklarını söyledi. Yayın hakları sadece lig tv de olunca bunlarada mahalle kahvesinde dedikodu programı tarzı kalmış. Acıdım valla hallerine. Erman Hocam saç renginiz bu kez tutmamıştı çok acaip olmuştunuz valla. Ümit Zileli'nin daimi konuk olduğu bir program vardı ona baktım biraz, YÖK Başkanının son yumurtladığı veciz söz tartışıldı. Başı açıklara bireysel güvence verdi ya:) Baktım izlerken neredeyse yüz felci olucam, ağzım burnum kayacak. Kapattım. Erman Toroğlunu dinlerim daha iyi dedim.

İşte böle böle