Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

8 Aralık 2013 Pazar

İLK YEMEĞİM

Missgibi'nin başlattığı  ''YEMEK FIRTINASI'' nın ilk gün teması ''ilk yemeğimiz'' ...Kadın olsun erkek olsun herkesin bir ilk yemek macerası vardır kesinlikle...En maço geçinen erkek bile , bi aç kalıp yemek pişirmek zorunda kalmıştır. Ya da öğrencilik yıllarında  denemiştir yemek yapmayı ya da hasta annesine, hasta karısına...  Biz kadınlarda durum farklı tabi,  olmazssa olmaz gibi  görünür. Ama mesela ben, evlendiğimde rokadan ıspanak yemeği,  dövülmüş buğdaydan bulgur pilavı, ıslatmadan kuru fasulye, hamur işlerine kabartma tozu diye pudra şekeri koyup üstelik bunu aylar sonra farkeden niye benim keklerim, poğaçalarım kabarmıyo halbuki kitapta ne yazıyorsa aynını yapıyorum diyen biriydim.Sonra bişi oldu bana,içimdeki uyuyan dev uyandı sanki:)))
Şimdi yazıma geçmeden önce, eğer isterseniz siz de bu etkinliğe katılabilirsiniz, blogcu olmak şart değil. Missgibi bunu nasıl yapacağınızı yazısında anlatmış. Yazı yazamayanlar bari  yorumlarda bana yazın yav, merak ederim ben:))

Benim ilk yemeğim bir kekdi... Ordu'da ,ilkokulda falandım. Eve yeni bir fırın alınmıştı.  Şu altı tüple çalışan fırın,üstü ocak olanlardan.'' Gitti Gidiyor'' da reklamı bile parayla satılıyormuş:))


Tamam evde her tür alet edavat o zamana göre son sistem ama  bizdeki anne modeli; mesela fırınlarının markası bizimle olan şu anne-kız gibi değil.Yani, mutfağa girelim güle oynaya yemek yapalım ıııh.


Bizim anne modeli, biz sabah uyandığımızda, bütün yemekler pişmiş, mavi farı, pembe ruju sürülmüş kahvesini içmeye bile başlamış bir model. Öyle olunca ne birlikte yemek yapma ne de onu yemek yaparken izleme şansı var. Hal böyle olunca , bir gün evde kimse yok, pencereden baka bakaaa canım sıkılmış. Birden aklıma  bir fikir geldi. Kitaptaki Ayşegül  yemek pişiriyo hatta '' Ayşegül Mutfakta'' diye kitabı bilem var da ben niye yapmayayım. Mesela bir kek ,ben niye yapmayayım. Allahıma şükür ki fırını nasıl yaktığını bir kez görmüştüm. Elini fırın düğmesinde biraz basılı tut kibriti o küçük deliğe tut. O kadar. Hemen annemin yemek tariflerini yazdığı defteri buldum. Ve kek tarifi olan sayfayı açtım. Yüz binlerce annenin kullandığı tek  ortak tarif olan; Anne keki... Herkes aynı tarfile yapar, ama hiç birinin tadı birbirine benzemez. Öyle enteresan bir tariftir bu. Hem de baz tarfitir. İçine havuç rendele,tarçın koy olsun havuçlu kek, elma rendele al sana elmalı kek, kakao koy ,hatta şeker koyma peynir, maydonoz , dere otu falan ilave et al sana en şahanesinden tuzlu kek... Neyse sadede gelelim.Tarifi aynen uyguladım.

Malzeme.1 su bardağı sıvı yağ, 1,5 su bardağı şeker, 1su bardağı yoğurt, 3 adet yumurta, bir çay kaşığı karbonat veya bir paket kabartma tozu( o yıllarda karbonat kullanıyorduk) 1 paket  vanilya, alabildiğince un( bu un ölçüsünü nasıl ayarladığımı hatırlayamadım)...
Şeker ve yumurtaları birlikte çırptım, sonra yoğurt ve yağı ekledim, en sonda un ve vanilyayı ekledim ve tepsiyi yağlayıp; kek malzemesini içine döktüm ve fırına koydum. Bir iki dk sonra aaa karbonat koymmamıştım dedim ve tepsiyi fırından aldım, elimle karbonatı her tarafına serpip tekrar fırına koydum. Şahane kabardı, bir güzel pişti. Fırından aldım ve annemlerin eve gelmesini bekledim. Annen eve gelip de yaptığım keki görünce nasıl sevindi anlatamam. Hemen tabaklara koyduk, servis yaptık ama ağzına lan bööö diye geri çıkardı. Bilin niye:) Çünkü, içine karıştırmayıp,üstüne serptiğim karbonat keki zehir gibi acı yapmıştı....
Annem, tıpkı yine evde olmadığı bir gün; sandıktan en güzel kumaşını çıkarıp, ''Burda Model'' den kendi kendime çıkardığım patronla kendime biçtiğim  elbiseden üç tane mutfak önlüğü diktiği günkü gibi- olsun, böyle böyle öğreneceksin dedi...