Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

2 Ekim 2011 Pazar

EKİM

Ekim ayı hızlı ve güzel başladı...Umarım hepimiz içinde böyle olur...
Ekim ayına girdiğimiz ilk saatlerde buradaydık...Ebrucuk, Zeya ve Ben... Beylerbeyi İskeleye açılan küçük sokaklardan birinde...Evinizin oturma odası rahatlığında ve dekorunda...


,
Aynalı Kahveyi keşfimizden çok memnun olduk. Yemeğimizi de , burada yeseydik keşke dedik . Karanfilli çay, kahve ve adaçayı ile devam ettik burada, gecenin yeme içme kısmına...Biz Aynalı Kahvenin müdavimi oluruz da siz de yolunuz düşerse tavsiyemdir...Zeya 1 Ekim oldu demese saatin farkında değildik. Farkında olduk da ne oldu bir saat daha oturduk:))

Cumartesi gününün programı, Cadde de Palmodoro da idi... Dilber ve yakışıklı oğlu Can ile buluştuk. Annesi benim çocukluk arkadaşım, Babası ise Kocamın sınıf arkadaşı. Tesadüfün böylesi olur mu? demeyin , oluyor işte... O şimdi bir anne ama ,Dilber'i ilk gördüğümde şimdi kendi çocuğunun yaşından bile küçüktü... Hep anlatırım, bir gün Tekmil'e gitmiştim, bir ara oturduğumuz yerden dışarıya çıktığımda mkulağıma ud sesi geldi. Allah Allah Tekmil de içerde dedim , kapıyı araladım ki; Dilber annesinin udunu almış, öyle de dalmış ki, bir de güzel çalıyordu...Ben oracık da , kapının önünde ağlamamak için kendimi zor tuttum. İçeri gittiğimde ne oldu diyor insanlar, diyemiyorum ki, Dilber ud çalıyordu beni böyle yaptı...Palmodoroda açık hava da oturduk. Sohbet kahve ile başlayıp, öğle yemeği ile devam edip, akşam çayı ile bitti...Artık siz düşünün bizim sohbetimizin derinliğini, güzelliğini... Bir Can'ımız daha oldu bu arada... Nasıl efendi, nasıl yakışıklı... Bir büyük adam gibi eşlik etti bize Can...Şimdi sıra ekim ayının ilk filminde...Bu gün Capitol sinemalarında izledik...Midnight in Paris...
Bu filmi sinemada izlemelisiniz...,Günün yavaş yavaş akşama sonra Paris sokaklarına gecenin inmesini mutlaka ama mutlaka perdede izlemelisiniz. Canınız bi yağmurda ıslanmak isteyecek, adım adım , sokak Paris'i gezeceksiniz. Bu filmde sizi bekleyen sürprizleri saymakla bitiremem... Özellikle Düşlerin Rengi Zeynep, Baykuş Gözüyle Nathalie...bu film sizin için yapılmış diyebilirim...Ressamlar resmi geçidi var...Sonra biz kitap severlerin karşısına çıkan Heminway, Scott ve Zelda Fitzgerald... Sahi o kadar yakışıklı ve çapkınmıydı Hemingway... Bu filmi izlemezseniz küserim hatta bi daha da konuşmam kategorisine koydum...Filmin bir başka özelliği de Gamsegamse'nin yıllardır masa üstü resmi olan Van Gogh tablosunun, film afişinde Paris sokaklarına yansımış olmasıydı..

Bunlar da Ekim ayı kitaplarım... Mavi Köpeğin Gözleri2ni dün gece okudum... Marquez'in ilk gençlik çağı öyküleri... Baş kişisi ölüm ve şiddet olan öyküler... Güzelim haftasonum için yanlış bir seçimdi....





Ve ekim ayının ilk pazarının akşam yemeğinden bir kuple:)) eve geç kalınca yemeği bunun bir diğer adı... Hamuru özel... Babam özel olarak yaptırıp getiriyor... Kare küçük hamurlar, erişte gibi hazırlanıyor fakat bunun hamurunda yumurta yok... Makarna gibi açılıp
, küçük kareler halinde kesilip kurutuluyor. Hamurlu çorbalarda kullanıyorum. Bir de böyle haşlanıp , süZülüp, sarımsaklı yoğurtla karıştırılıp.Üzerine tereyağda kavrulmuş, kırımızı biberli ve naneli kıyma dökülüp servis ediliyor. Naziş'in en sevdiği yemektir. Mantının bir değişik versiyonu gibi düşünün işte...

Bu haftasonunun özeti buydu.. . Şu an da yeni haftaya başlayalı 40 dk oldu... Herkese , hepimize iyi bir hafta olsun....