Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

28 Ocak 2014 Salı

Bi sürü bişi işte

Bizde yine  bol bol hastalık vardı canım okuyucu... Yandım yandım kül oldum,hastanelere düştüm,serumlar  takıldı  tam iyi oluyorum sanırım derkeeen belim tutuldu... Şahdım,şahbaz oldum yani....Belimdeki olayın, fazla öksürmemden dolayı siyatik sinirleri ile ilgili bir şeyim olduğunu söyledi Ataletim... Olaya anında el koydu tabiki... Azcık daha yatıcam azcık daha evdeyim anlayacağınız...

Neyse hasatalık işini boş verelim. Evdeyiz ailecek,kızlar da yarıyıl tatiline girdiler.Öle işte.

Önce ''Bibliyomanyaklar''dan haberlerle başlayalım. Çok güzel sürprizler var,sizin için.İlk   haberimiz; çok yakında ''Kapalı Çarşı Cinayeti'' yazarı ; Esra Türkekul ile yaptığımız bir röportaj gelecek. İkinci güzel haber ise artık her hafta okuyuculurımıza ''İletişim Yayınları'ndan çıkan bir kitabı armağan edeceğiz. İlk 10 kitabı gördüm,bayıldım...Tek yapacağınız iş ''Bibliyomanyaklar''ı okumaya devam etmek ve  o haftanın yazısına yorum bırakmak.

Bibliyogillerin:)  şubat kitabını daha önce söylemiştim. Ayfer Tunç'un son kitabı ''Dünya Ağrısı'' Kitapla ilgili yorumlarımı tabiki'' Bibliyomanyaklar/Kitap Düşkünleri'' nde yazacağım ama şimdiden söyleyeyim çok beğendim. Benim her tarafım ağrıya ağrıya , Mürşit'in dünyası ağrıya ağrıya okuyorum.

Bir sürü kitabım var artık yatar kalkar okurum. İki tane de inceleme araştırma kitabım var kiii,azcık kendime geleyim sabahları ,ev sessizken çayımı, kahvemi alıp yumulucam onlara...
Mustafa; Bana ''Çocuklaçocuk'' dan tanıdığımız Fulya'nın yeni yıl hediyesiydi...Elime alınca zaten, bayıldım. Atatürk'ün hayatının bir evrak-ı metrukesı...Mesela Atatürk'ün cebinden hiç ayırmadığı not defterini elinize alıp inceleyebilir, sayfalarını çevire çevire okuyabilirsiniz. Ya da yazdığı bir mektubu zarfından  çıkarıp okuyabilirsiniz. Bir kitaptan çok hatıra defteri gibi,bir belgesel gibi. Çok ince düşünülmüş ve tasarlanmış.Bence herkesin kitaplığında olmalı...




İkicisi, Funda Şenol Şentek'e ait bir Ankara kitabı...''Cumhuriyet Ütopyası:Ankara''...Cumhuriyetin Ütopyası: Ankara ...Tabi bana birinci elden Funda'dan ulaşması  gibi bir ayrıcalığım oldu. Bunu da söylemeden geçemiciiim yani:))Ankara ile  yıllar önce koparttığım ilişkimi Leylak'ım ile yeniden kuran benim bile bir çok anısının olduğu mekanlarla ilgili hikayeler, Sevgi Soysal'dan  ''Yenişehir'de Bir Öğle Vakti''...Behzat Ç.'nin Ankara'sı gibi ,Şükran Yiğit'den bir Yeni Mahalle yazısı gibi yazılar çok güzel...
Bu kitap Ankara hakkında pek çok hikaye anlatıyor. "Orta zamanlar"dan bugüne;taşra kasabasından başkente; Taşhan Meydanından Kızılaya uzanan hikâyeler. Bu
şehrin evleri, sokakları, kurumları ve insanları bu hikâyelerin kahramanları.

Sinemalar, pastaneler, gazete binaları, türbeler, bakanlıklar, ticarethaneler, parklar,
Apartmanlar... Şehri farklı dönemlerde ve biçimlerde inşa eden ve onun tarafından
inşa edilen her şey ve herkes. Yaşadığımız ve sevdiğimiz şehre bir gönül borcu gibi de düşünülebilir bu kitap.(Arka kapak yazısı)





Biraz da film diyelim. Dün gece ailece  film gecesi yaptık. Bir yerli bir yabancı olmak üzere iki film izledik. İlki; The secret life of Walter Mitty/Walter Mitty'nin gizli yaşamı...James thurber'ın 1941 yılında yazdığı romandan aynı adla filme alınmış. 1947 de çevrilen ilk versiyonunda Dane Kaye oynamış.Konusu kısaca LİFE dergisi kapanacaktır. Kapanış sayısı için düşünülen kapak resminin de negatifi kaybolmuştur. Walter Mitty ile dünyanın her yerinde bir görsel şenlik eşliğinde  bu resmin peşine düşüneceksiniz.Bu film şu anda sinemalarda oynuyor,biz evet sinemada izlemedik ama en azından büyük ekranda izledik. Kısaca kucağıma alırım laptopu izlerim diyorsanız çok keyifli olmayabilir,sölim size:)




İkinci filmimiz ise Ordu'lu oluşumuz ve de Yönetmeninin kardeşinin Naziş'in velisi olması dolayısıyla bize  yine ilk  elden hediye edilmişti. Film Ordu'da  bir yaylada çekilmiş. Dizi oyuncaları Vahide Gördüm dışındakiler yöre halkı...Dünya prömiyerini Toronto Festivalinde yapmış.Zefir, yönetmen  Belma Baş'ın ilk uzun metraj denemesi, 2010 yapımı bir dramdır. Filmin ortak yapımcıları arasında Cem Yılmaz da vardır.

Konusu başına buyruk Zefir adlı 11 yaşında kız çocuğunun Anneannesi'nin yanına yaz tatiline gelmesiyle başlar. Filmde bol bol Karadeniz görselliği göreceksiniz. Ormandaki böğürtlenler, yabani çilekler, tirmit adını verdiğimiz mantarlar bana haliyle çok tanıdık  o yüzden çok farklı  hislerle izledim. Filmin çarpıcı finali ile de çarpılacağınızı söyleyeyim...