Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

27 Kasım 2015 Cuma

Filmler, kitaplar ve ben

Bu hafta Ayvaliıklı Zuz geldi. Birlikte çok akşam yemeği yiyemedik çünkü hep programı vardı ama her sabah birlikte kahvaltı ettik, filmler izledik, çokça didiştik, çokça gülüştük. Bir gün  Berfu ile buluşup Ataköy Marina' da kahvaltı ettik. Ataköy Marina demişken, şunu anlatmadan geçemeyeceğim. Bakırköy'e deniz otobüsü ile geçelim dedik hem de Zuz'un Kadıköy'de gözlükçüye uğraması gerekiyordu. Ben direk İDO iskelesine geçeyim sen de gözlük işini hallet gel dedim. Haba da çok güzeldi, iskelenin önüne bir kaç masa atmışlar, kafeye dönüştürmüşler. Ben de çınar ağacının altına oturdum bir çay içeyim bari dedim. Küçücük bir bardakta, döke saça getirilen çaydan üç lira alınınca yuh dedim iyi ki bu güzelim çınar ağacının altına oturmuşum da verdiğim paraya değdi... Sonra Ataköy Marina'da son derece zarif bardaklarla ve sunumla gelen çay da üç liraydı...Yani yolunuz düşerse aklınızda olsun..



İsrail Usulü Boşanma...İsrail'de boşanmanın zorluklarını ve bir ömrünü boşanmaya adamasını ve kanınların erkelerden yana oluşunu anlatıyor. Mahkemeye her gelen şahit, İsrail' de ki bir kesimin davranış biçimini anlatıyor. Geçen yıl İstanbul Uçan Süpürge Film Festivalinde en iyi film seçilmiş.
Kuzu; Çok zengn bir casta sahip film, Altın Ayı Berlin film festivali de dahil olmak üzere 12 ödül almış. Erzincan'da -20 derecede çekilmiş bu film.Oğulları sünnet olan karı koca, köyde sünnet düğünü yapmak isterler. Ama adetlere göre kuzu kesmeleri lazımdır ama bunun için paraları yoktur. Küçük çocuğun ablası; eğer kuzu bulamazlarsa, seni kesecekler diye çocuğu inandırır...



Muhteşem Kedi Balığı ; Ölümcül bir hastalığa yakalanan dört çocuklu bir kadın, hastanede tanıştığı yalnız bir kız çok sever ve kendileriyle yaşaması için ikna eder. 

 Michael Jackson Anıtı : Sırbistan'da bir berber köy meydanına Michael Jackson anıtı dikmek ister. En büyük destek isi köyün papazıdır.Çünkü; Papazın engelli kızı Michael Jakson hayranıdır.

Geleim kitaplara...
Harita Metod Defteri, Murathan Mungan'ın anılarını anlattığı biyografi niteliğinde bir kitap.Zaman sıçramalarıyla anlattığı hikayesi bana çok ilginç geldi. Evlatlık olduğunu seneler sonra öğrenmesi, çocukluğundan gelen korkularını hala yaşaması hayat hikayesini ilginç kılıyor.
Şanzelize Düğün Salonu/ Tarık Tufan : Açıkçası kitabın önce adı sonra kapağı ilgimi çekti. Başlayınca daha ilk satırda ,alan kapıyı 6 sayfada açınca  önce bi karamsarlığa kapıldım ama sonrası su gibi aktı. Kahramanımızın babası bir tarikat şeyhidir. Ama kendisi üniversitede bir kıza aşık olunca tarikattan kopar ve babasıyla görüşmez. Babası ölünce tarikattan kendisine dönmesi teklif edilir, o sırada bir arkadaşının kaçırdığı kız yüzünden başları beladadır....
Nergis/ Turgut Ulucan
Köyün en belAlımadamıyla evli olan Nergis bir fün kaybolur ve ölüsü bulunur.Anlaşıldığı üzere bir polisiye...

Bu da karnabahar kızartması, çoktandır yemek tarifi vermiyorum. Orta büyüklükte bir karnabaharı çok qz haşladım..İki yumurta, üç çorba kaşığı un ve yarım şişe soda, tuz, karabiber, pul biber ile çırpıp karmabaharların üstüne döküp, karıştırdım ve yağda kızartıp yoğurtla servis yaptım.

17 Kasım 2015 Salı

Haftanın sonu, haftanın başı

Bu hafta sonu çok plansızdı ama güzelliği de plansızlığından geldi...
Cumartesi günü  kızların veli toplantısı vardı. Sabah erkenden gittiler. Benim planım, evde oturmak kafama göre  takılmak çok çok da Kuzguncuk yürüyüşü yapmaktı. Ama öğleye doğru Gamsegamse  mesaj attı, toplantımız bitti, ablam uçtu bile ama benim  planım yok,birlikte bir şeyler yapalım dedi. Ne yapacağımıza önce karar veremedik. Beylerbeyindeki balıkçımıza gidip balık mı yesek falan derken hadi madem  Kadıköy'e gelin dedi. Okulları Moda' da olduğu için Kadıköy'e gitmek onlar için hiç cazip gelmiyor aslında. Onlar için Moda demek mola demek çünkü:)...Molalarda , Moda kahvelerini tavaf ettikleri için. :) 
Neyse  sonuçda Kadıköy Mercan' da buluşup, kokoreçtir, midye dolma, tava ne varsa götürdük üstünüze afiyet...Sonra, Türk kahvecileti sokağında kahvemizi içtik, kitapçıları dolaştık derken Gamse hadi okula uğrayalım sınıfımın yeni halini görün dedi...Gittik, toplantıları bitmeyen arkadaşlarıyla, müdireleriyle  sohbet ettik...Tabi çoğunu tanıdığımızı tahmin edersiniz. O yüzden pek eğlenceli oldu... Hem Naziş'im hem Gamsegamse'nin sınıflarının yeni halini gördük... Yeni halini diyorum, çünkü; biz okulun seneler öncesinden restorasyondaki halini biliyoruz. Hatta Kadıköy'e gittikçe ne durumda diye okulu bi dolaşırdık :)  Fotoğrafta üsteki sınıf Gamse'nin alttaki de Naziş'in sınıfı... 

Cumartesi akşamları izlediğim bir dizi var..."İlişki Durumu Karışık" bir romantik komedi...Bana o kadar iyi geliyor ki anlatamam...Beynimi boşaltıyor resmen...Biraz da dizinin Ayşegül karakteri giyim tarzıyla, konuşmasıyla, minnaklığıyla, saçının boyu,rengi bizim Gamsegamseye çok benzettiğimiz için ona takıla takıla izlediğimiz için  galiba ailece bayılıyoruz...Nurseli İdiz de komediye bu kadar yakışırmış yani...


Pazar günü Hava çok güzeldi ama Avrasya koşusu nedeniyle köprü kapalı, metrobüsler de çalışmayınca  tek kelimeyle trafik felç olmuş, bütün  ağırlık metro ve "Marmaray" a binmişti. Yemin ediyorum pazar günü ben İstanbul'dan gider oldum...Neyseki yıllardır yok metro yok marmaray çalışmaları ile canına okudukları Üsküdar yine güzelliklerle karşıladı bizi...Önce gökyüzünde yelkovan kuşları binlercesi ay ı anda hareket ederek gökyüzünde inanılmaz bir şölen yaşattılar dakikalarca, sonra Gülnuş  Sultan Camiinin iki minaresi arasına salıncak kuran sallanan hilal ay  ve Adil Kebapın enfes kebapları  bana o karmaşayı unutturdu...Pazar akşamları  dizimiz; Hatırla Gönül...Onur Saylak diyeyim yani breh breh...Yolda görsem taşlarım yani, öyle inandırıcı  rolünde....Rahmetli Erol Taş'ı  Adana'da kaçırıp dövmüşlermiş ...Kötü adam rolünde o kadar inandırıcıydı ki  altın kalpli adam...Sultan Ahmet'deki kahvesinin önünde otururken görürdüm....

Bu haftanın güzelliklerinden biri de sipariş kitaplarımın nihayet gelmeseydi...Yoksa pastırma yazı  evde kargo beklemekle geçecekti. Ayşe Kulin'in kitabını yarışmada kazandığımı söylemiştim, diğerlerini Bail.com dan sipariş etmiştim.Şimdiye kadar online alışverişte D&R tercih etmiştim. Arkadaşlarımda.  çok memnun olduklarını duyduğum için bu kez Babil.com denedim. Cumartesi günü verdiğim  sipariş bir sonraki cumartesi geçti elime.Benim şansım mıydı  bilemedim  ama eğer D&R dan verseydim en geç çarşamba günü elimde olurdu. Eğer tedariği gecikecek bir kitap olsaydı da tedarik edilenler bekletmeden gönderilirdi...Yalnız , facebook dan atığım mesaja anında cevap verdiklerini de  babil.com için + puan olarak eklemeliyim...


Hafta sonu böyle geçti....Pazartesi bizim pazarımız var ne kadar domestik iş varsa yaptım.Ispanak yıkadım pişirdim, mantarları su çekmeden çabucak et sote yaptım. Temizlik yaptım, kuruyan çamaşırları ütüledim,  derken akşam oturduğumda parmak uçlarım sızlıyordu, sanırsınız tarlada çalışmışım....
Bugün niyetim hiç bir şey yapmamaktı ama öğleye kadar yine orayı burayı didikledim, çamaşırlar makineye, ıslak zeminler hijyen edilsin derken hadi bi de ıspanaklı börek yapayim dedlm o da mübarek kek gibi kabara kabara pişti.Arada bıçak sapladım insin diye :) Sonrası da nihayet Trabzon hurmalarım ve kitabıma  kavuştum...


Fotoğraftaki ağaç, bahçeden..Sapsarı görüntüsüne bayılıyorum, arada pencereye gidip bakıyorum... A benim canım  kızıl, sarı sonbaharım ya....

Artık gitme zamanı...Adiyos hadi gidiyos...

12 Kasım 2015 Perşembe

ondan bundan , falandan filandan

Ne kadar güzel bir hava vardı. bugün İstanbul'da diyerek şöyle bodoslamadan gireyim söze :)
Sabah erkenden uyandım, dünden yaptığım otlu poğaçalardan bir bardak çay eşliğinde yeyip ,sokağa fırladım. Hava misti ama otobüs şoförümüzün afyonu henüz patlamamıştı. Canının istediği duraklarda durdu,istemediği yerlerde milletin koşmasına bile aldırmadan vızırt geçti. Ben bu durakta inecektim diye bağıranları duraktan çok uzakta bıraktı. Allah'tan ki son durakta inecektim. 
Bu sabahın ilk etkinliği Tavsiye Evinde yapacağımız yüz yogasıydı... Kendi adıma çok çok memnun kaldım. Mimiklerimizin, geçen yılların, stresin yüzümüzde iz bırakmaması için neler yapmamız gerektiğini uygulamalı olarak  eğitmen eşliğinde öğrendik. Hani fotoğraf derseniz, oldu canımmm , o şekilden şekile giren yüzümü de koyamazdım buraya :)

Dönüşte kocam ve görümcemgillerle mahallenin çay bahçesinde buluşup ağaçlar altında oturup çay içtik, sohbet ettik. Eve dönüşte ise beni çok güzel bir sürpriz bekliyordu. ''Bumerangnet''in instagramdaki kitap yarışmasında kazandığım kitap ve yanında kalemlerle beni bekliyordu.



Kitap demişken kitaptan gidelim. Bugünlerde elimdeki kitap: Hayat Sil Baştan/Kate Atkinson... Defalarca dünyaya gelme şansına sahip Ursula, bunlardan birinde Hitler'i öldürme fırsatını yakalar. Bu dünyaya gelişlerde hep aynı hayatı, kaldığı yerden yaşar. Kasabadaki eğlenceye katılıp, orada bulaşıcı ve öldürücü bir hastalığın mikrobunu alıp öldüğünde, yeniden dünyaya gelişinde eğlence öncesi hizmetçiyi merdivenlerden itip.bacağını kırmasına neden olur ki eğlenceye gitmesin...Benim çok beğendiğim bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Yazarın kitapları YKY den çıkmış.


Üstteki fotoda ucundan kıyısından dvd sini gördüğünüz Yürüyen Şato ise yine bir Miyazaki filmi ve geçen pazar ailece kahvaltı ederken izledik. 


Filmi izledikten sonra biz Naziş ile birden coştuk , hadi'' Rahmi Koç Müzesi''ne gidip, ''Küçük Evler Sergisi''ni gezelim dedik. Gamsegamse zaten Boğaziçi Üniv. de ki Matematik Şenliğinde görevliydi, kocam da üşendi ama Naziş ile ben  gittik. İyi ki de gitmişiz. Çok keyifli bir anne kız günü yaptık. Üsküdar iskeleden Haliç vapuruna binip hemen müzenin de yanı başında olduğu Hasköy iskelesinde indik. Buraya giderseniz aklınızda olsun, aman bi müzeye gidelim oradan da şuraya geçeriz gibi bir program yapmayın. Müzenin açılış saatinde gidin ve tam bir gününüzü ayırın belki de yetmez bile. Müzenin hemen karşısında caddenin öbür tarafında  bir ek  bina daha var.



Küçük Evler Sergisinden sonra müzeyi gezmeye devam ettik...
 1.Dünya Savaşında kullanılan ambulans
ilk Migros arabası



Şu elimi koyduğum araba var ya bu araba....Ordu'da çook ama çooook yıllar önce. biz üç kardeş çocukluğun en derin uykularından birindeyken, babamız İstanbul seyahatinden dönmüş... Bizim ruhumuz bile duymamış... Sabah aaa babam gelmiş babam gelmiş diye zıp zıpladık sonra da en sorulacak soruyu sorduk :)
-Baba bize ne aldın?
-çıkın dışarıya bakın dedi...
haydaaa getirdiği hediyeler dışarıda mı yani şaşkınlığı ile kapıyı koşuştuğumuz da, kapının önündeki beyaz CHEVROLET i gördük yani şavrole :)
Ne seyahatler yaptık. ne maceralar yaşadık onunla...
İşte, o gün Rahmi Koç Müzesinde taktı anılarımı peşine, çıkıverdi karşıma...

son söz: Sergi bitmeden gidin,o minicik evlerin içinde sergilenen hayat tarzlarını görün.

10 Kasım 2015 Salı

Hep baktığın yerde hep senin izinde...

4 Kasım 2015 Çarşamba

Naber :)

Bugün, kendisini hiç görmediğim,uzak bir ülkede yaşayan Hayal; Seni gördükçe annemi hatırlıyorum hep buralarda ol, lütfen yazmış. Sonra buna benzer aldığım mailler geldi aklıma. Okuduğum bir kitabı okuyup ya da izlediğim bir filmi izleyip beğenenler, sözünü ettiğin köfteciye gittik çok güzeldi diyenler... Teyzelerime senin blogdan söz etmiştim,Burgaz Ada' da sözünü ettiğim pastaneye gidip, çilekli milföy yemişler, çok güzeldi sen de git dediler diyen  Yine hiç görmediğim Serpil'im, rüyamda sizi gördüm diyenler... Bunları hatırlayınca blogu bu kadar ihmal ettiğim için çok çok üzüntü hatta utanç duydum. Hep bu facebook ve instagram yüzünden oldu bunlar. :)

 Hadi ilk günkü gibi başlayalım yeniden ama siz de okuyup gitmeyin, buralarda yanımda olduğunuzu hissettirin arada bir bile olsa...

 Sizler nerelerdesiniz sizin oralar nasıldır bilmiyorum ama İstanbul' da artık sonbahara has serinlikler yaşıyoruz. Bugün Zuz ile konuştuğumda Cunda'da denize girdiklerini söyledi. Hava çok sıcakmış...
Gerçi bugün İstanbul'da da aydınlık, pırıl pırıl bir hava var ama bugün evde kalıp, hiç bir iş yapmadan sadece film izlemeyi ve kitap okumayı istedi benim bu güzel canım. :)
Kapağına aşık olup aldığım Mücella/ Nazan Bekiroğlu okuyorum...Yazarın okuduğum İlk kitabı... Kadın hikayelerine de zaten bayılırım. Kitabı aldığım gün Naziş ile Capitol'e gitmiştik. Kahve molası verir vermez hemen oracıkta başladım hatta...
e- kitap ve basılı kitap aynı anda okuyorum demiştim daha önceki yazılarımda da...Ağaçkakan/ Tom Robbins okuyorum e- kitap olarak. Çok sevdiğim "Parfümün Dansı"nın yazarı  Tom Robbins...Bu kitapta süründe yaşayan Uzak Doğulu bir kral ve kraliçe, bir prenses ve kırmızı kafalı, ağaçkakan lakaplı bir tererörist var bir de kurbağalar. :) Zaman zaman ayyhhh şiştim dediğim zaman zaman da  merakla okuduğum bittiğinde iyi ki okudum dediğim bir kitap olacak sanırım... 

İzleme kısmına gelirsek, Dawnton Abbey; 6.sezonda aynı hızla devam ediyor. BBC nin mini dizileri de favorim bu sene...Bu ara 13 bölüm olan Little Dorotty izliyorum...Charles Dickens'ın romanından uyarlanmış çok başarılı bulduğum bir dizi...Tavsiye etiklerim arasına koyabilirsiniz...

Tv de izlediğim dizilerde ise, Hatırla Gönül favorim... 
Bayramı da içine alan seçim tatilinde Naziş'in D&R girince ne kadar Miyazaki filmi varsa topladıklarının içinden "Benim Komşum Torotto" yu izledik... Miyazaki, bu animasyon filmindekendi hayatından esinlenmiş. Onun annesi de bir hastalık geçirmiş ve o dönemde babasıyla birlikte bir köyde yaşamışlar. Önce yedi yaşında bir erkek çocuk olarak yazmış hikayeyi ama sonradan iki kız karaktere çevirmiş. Neden böyle yaptığını soranlara, öyle yapsaydım çok acı duyardım demiş...Hiç bir kötü karakterin olmadığı bu filmi de mutlaka listenize alın...Diğer dvd leri izlemek için de sabırsızlanıyorum.

Pişirme taşırma işine gelirsek bugün kapuska pişirdim. Çoğu kişi burun kıvıır, çok çekici gelmez ama sen yaptığında şahane bir yemeğe dönüşüyor der kocam valla  diyeyim size. :) Defalarca tarif vermiştim bir daha verdirmeyin bana...Googleye, kapuska, laleninbahcesi yazın  :)
Hadi gideyim şimdi, seçtiğim bir film var, beğenirsem bir sonraki yazımda yazarım...