Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

7 Ekim 2016 Cuma

Ekim Günlüğü

Ekim ayında uzun zamandır ara verdiğim yürüyüşlerime başladım,çok şükür. Sabah bir dilim ananasımı yiyorum ve giyinip çıkıyorum hemen. Banuşla  Harem'e kadar yürüyüp dönüşte Salacak Balıkçılar Barınağında çay molası veriyoruz. Sonra ben eve gelirken sıcak simit alıp, deli gibi kahvaltı ediyorum o başka :) Olsun yürümeyip de  yesem daha kötü ya:)
Geçen sabah ta iskeleden bir köpek takıldı bize, yürüyorum yürüyor, duruyorum duruyor, hatta Banu fotoğrafımızı çekerken yanımda öylece durdu,poz verdi.


Yani görüyorsunuz di mi? :) hedef 6000 adım koymuşum ama 9 binlere ulaşmışım :)

Geçtiğimiz günlerde karı koca  Ihlamur Kasrı'na gittik.Gitmediyseniz(tabi İstanbullular,İstanbul dışında olanlar da geldiklerinde) hele de şu pastırma yazı günlerinde fırsatı değerlendirin ve gidin. Şahane bir sonbahar gezisi yaparsınız bahçesinde. Bahçeye giriş 1 lira, kasrı gezmek  indirimli 2,5  tam 5 lira. Kasrın bahçesinde  Milli Sarayların işlettiği bir kafeterya var. Kahveyi makinede yapıyorlar ama kahveyi getirdiğinde bir de fotoğrafınızı çekeyim diyen güler yüzlü şahane bir garsonu var.




Bahçesinde yürüyüşler yaptık, ağaçlar altına oturup kitap okuduk. Yumurtlayıp ,yumurtasının  yanında uyuya kalan şapşal ördeğe çok güldük derken çok keyifli bir gezi yapmış olduk.
Ihlamur Kasrı pazartesi ve perşembe günleri kapalı  haberiniz olsun...
Çıkışta yürüyerek Beşiktaş çarşısına gittik. Çoktandır  kahvaltıcılar sokağında ki Bay-Kuş  Kafe de Ordu tostu yemek istiyorduk. O ne, Ordu tostu da ne demek diyorsanız siz hiç tost yememişsiniz demektir. Ordu tostu, öyle her ekmekle yapılmaz. Şöyle özel mi özel, babayiğit bir ekmeği vardır. Yedin mi tıka basa doyarsın. normal tost ekmeğini üçle falan çarpın o kadar yani. Sucuğu ise sürme sucuk denilen özel bir sucuk  tahta üzerinde iyice inceltilir ve aynı krem peynir sürer gibi ekmeğe sürülür. Servis sırasında keselim mi diye sorarlar,büyüklüğü yüzünden :)

Ben instagrama tostun fotosunu koyunca Naziş hemen görmüş gelirken bize de getirin dedi. Onlara da yaptırdık, gelince tost makinesinde ısıttım. 

Cumartesi sabahı  miss gibi bir havaya uyanınca; Gamsegamse daha yattığı yerden bağırdı kahvaltıya Kuzguncuk'a gidelim diye. Yokuştan pıt pıt yürüyerek indik  Kuzguncuk'a, kahvaltı için ''İnciden''i seçtik. Kocam başta, masa küçük  diye mır mır etti ama, kahvaltı tam bir Ege kahvaltısıydı. Yeşilçam'ın emektarı Bilal İnci'nin kızları işletiyor. masaya anne usulü yumurtalı ekmek kızartması, biberli lordan tutunda envayi çeşit kahvaltılık geliyor, kekikli zeytinyağlarına ekmek bandırmaya doyamadık. 


Dün başlıbaşına hareketli bir gündü benim için. Sabah ''Tavsiye Evi'' nde bir etkinliğe katıldım.Pek eğlenceliydi. Hem de uzun süredir görmediğim arkadaşlarla karşılaşmak hoş oldu.

Tavsiye Evindeki etkinlikten eve geldim. Hemen bir sebzeli palamut  ve tarhana çorbası pişirdim. Evdekilere yin gari deyip bu kez de  ''Kazım Karabekir Kültür Merkezi Kitap Kulübü''müzün  2. sezon ilk toplantısına gittim. Sezonu harika bir kitapla açtık. Tavsiye ederim sizlere de. Eğlenceli, alaycı bir dille yazılmış ironik bir roman. Daha doğrusu bir novella da diyebiliriz. Yazar, Norveç'in en tanınmış yazarlarından biriymiş. Modern hayattan sıkılıp , ormanda yaşamaya başlıyor ama bu arada kent yaşamından çok da fazla kopamadığı için ormanın kıyısında yaşıyor. Ormana gelen yürüyüşcülerle kavga ediyor,  şehir merkezine gidip   avladığı geyiğin etiyle hiç vaz geçemediği yağsız sütü takas ediyor. Bu arada en yakın arkadaşı da öldürdüğü geyiğin Bongo adını verdiği yavrusu.
Doppler/ Erlend Loe... Lale'nin Bahçesi tavsiye etmişti bana deyin  yani ... :) :)

 Ayhh  günün yorgunluğu ile bir yatmışım bi baktım sabah olmuş ve yürüyüş yapacak falan halim yok. Bir tencere zeytinyağlı biber, patlıcan dolma yaptım, yattım aşağı kitap bile okumadım, Seksenlerin tekrarını izledim. Gelin Evi diye bi program varmış ayol niye söylemiyorsunuz. Allahım yarabbim o kızlar nası hiç acımıyolar birbirlerine. Oy senin çeyizin çok kötü, o düğünde çekilen halay çok düzensiz, masanı beğenmedim, fotoğraf albümünü beğenmedim, düğünde kaç lira toplandı. Allahım ya biz büyürken bize ayıp diye ne öğretildiyse bunlar hepsini yapıyor arkadaş bu nasıl iş.

Akşama kadar aylak aylak böyle vakit geçirdim  sonra da Naziş aradı Capitol'de buluşalım, sana kitap ısmarlıyayım dedi:)  Dün gece tam yatarken görmüştüm, Hasan Ali Toptaş'ın yeni kitabının artık satışa çıktığını , hemmen onu aldım D&R a gider gitmez.Öylece rafta durmuş beni bekliyordu canım benim :)



Konu kitaba geldiğine göre artık kitaptan devam edelim. Pınar Kür on yıl sonra yeniden bir roman yazdı ''Sadık Bey''...Konusu  bir dostluk, arkadaşlık hikayesi. Arkadaş dayanışması, ihanetler, aynı kıza aşık olmalar, gençlik hayalleri falan...Beğenmediğimi söyleyemem ama ayyyy Pınar Kür  10 yıl sonra kitap çıkartmış diye sanırım çıtayı yükseltmişim ben. Sanırım en güzel kitabı '' Yarın Yarın'' olarak kalacak hep...
Şimdi ise elimde çok güzel bir kitap var. Hiç okumadığım bir yazardan ,Hikmet Hükümenoğlu'ndan dupduru bir Türkçe ile yazılmış bir kitap.  Körburun... Daha önce de söylemiştim, Özlem tavsiye etmişti. O yüzden tavsiye edeni de çok özel. Kitap bitince onun hakkında daha detaylı konuşuruz.
Film konusuna gelince Filmekimi başlıyor ve iki filme biletim var  :) 

Hayde  gidelummm hayde hayde gidelummm gi :)