Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

27 Temmuz 2017 Perşembe

#Bozcaada

Bu seneki tatil rotamızın ilk ayağında Bozcaada vardı. Gitmeden önce uzun uzun araştırdık  Bozcaada'da ne yapılır ne edilir, ne yapmazsan olmaz bunu bir iyi planladık daha doğrusu ben planladım ve gitmeden önce herkesin kafasına bir iyi soktum😍
 Bir günü bile ziyan etmemek en önemlisi de Çanakkale Boğazını sabaha karşı  geçmenin güzelliğini yaşamak için gece yolculuğu yaptık. Yani ne diyeyim her zamanki gibi muhteşemdi. Çanakkale Boğazından Geyikli'ye oradan da tekrar feribotla Bozcaada'ya geçtilk. Bozcaada uzaktan görününce ben ilk olarak kalacağımız oteli gördüm. O kadar incelemişim ki uzaktan tanıdım.İskeleye indiğinizde sizi ücretsiz taşıma yapan elektrikli arabalar karşılıyor. Eğer Bozcaada çarşı içindeki o şirin pansiyonlarda kalacaksanız bunları kullanın. Ama bizim gibi biraz dışarda bir otel seçerseniz taksi kullanıyorsunuz. Adada beş adet taksi var zaten. Biz hemen iskeleden taksiye bindik ve aynı anda hepimiz birbirimize whatsapp dan kamera şakası mı diye yazdık. Çünkü; direksiyonda sanki Eyvah Eyvah filmindeki  Ata Demirer vardı.  Sonradan adının Metin olduğunu öğrendiğimiz taksicimiz bizim Ada'da ki elimiz kolumuz oldu. Bozcaada'ya gideceklere ilk önerim sakın aracınızla gitmeyin. En fazla Geyikli'de otoparka bırakın.
Seçtiğimiz otel, Bozcaada'da kendine air koyu olan tek oteldi.Çarşı içindeki pansiyonlar çok şirin, çok güzel hatta daha ekonomik ama bizim gibi tatilde biraz free takılmak isterseniz yani aynı anda kalkalım, aynı anda denize gidelim yapmak istemiyorsanız seçimi bizim gibi yapmalısınız. Çünkü Bozcaada içinden denize girilmiyor. Gerçi sürekli plajlara dolmuş var ama bu tür tatil bize biraz uzak. İsteyenin istediği gibi davranabileceği Pelagos Otel tam bize göreydi.Ve sonuçta da anladık ki 100 kez Bozcaada'ya gitsek 100 kez Pelagos'ta kalırız dedik. Karşılanmamızdan uğurlanmamıza kadar her şeyden çok memnun kaldık. Bizim kaldığımız bölüm 45 metre karelik  iki odalı küçük bir daire gibiydi. Aile odaları adı altı da bu tür iki bölümleri var. Kahvaltıdaki her şey hatta ekmeğe kadar kendileri yapıyor. Zeytin kendi zeytinliklerinden, domates biber kendi bahçelerinden. Ne isterseniz masaya anında geliyor.


Biz tüm günü otelimizde denize girerek, güneşlenerek ve dinlenerek geçirdik akşamları da taksici Metin'i çağırıp çarşıya indik. Her türlü yemeği yiyebileceğiniz her keseye uygun yerler var. Fakat yine de tavsiyem fiyat listesi olan yerlere girin ve sonunda ne ödeyeceğinizi bilin.Bazı yerlere iki üç gün önceden rezarvasyon gerekiyor. Hepsi sokak lokantası fakat ismi ve lezzeti ile öne çıkan yerler var. Yalova ve Karabatak gibi mesela. Bozcaada mezeleri Cunda'da ki mezelerin çeşitliliğinden sonra biraz  az geliyor ama lezzetliler. 

Bir akşam mutlaka meydanda Çınaraltı kahvesi karşısındaki zeytinyağlıcıda  zeyrinyağlı yemeklerinden yeyin. Rıhtımda ki Rıhtım Kafe de mutlaka bir kahve için. Yanında  Kaptan Black sigara ve badem likörü ile servis ediyorlar.

Çiçek Pastanesi de mutlaka uğranması gereken yerlerden. Biz karışık kurabiye paketi yaptırıp, otelde, deniz kıyısında çayımızın yanında yedik.

Bir akşamda Kocamın yürüyüş yaparken gördüğü Mahalli İdareler  Başkanlığı Sosyal Tesislerinde her yerde yediğimizin üçte bir fiyatına  ve daha da lezzetli yemekleri yedik  içtik. Hatta jumbo karideste masamıza ikram olarak geldi. İçkinizi şişe olarak da kadeh olarak da alabilirsiniz ve Rum böreğini denemenizi özellikle tavsiye ederim.
Burayı da  bir kenara not edin.


Artık Bozcaada'ya geleli bir kac gün olmuşsa her gece bas bas paraları Leyla'ya  bi daha mı gelicez dünyaya tarzı yeme içme fasĺına biraz ara verin😀😂Can bi çorba çeker mesela.
O zaman. Çınaraltı kahveden aşaği doğru yürüyün caminin yan tarafında yine ulu bir çınarın altında masaları olan burayı göreceksiniz.Üç çeşit çorbasi,zeyrinyağlılaŕi;et yemekleri ve yiyebileceginiz en güzel lahmacun ve pideyi yapan taş fırını var.
Bız hoşumuza giden her seyden ortaya ve birer porsiyon da çorba aldık.Kumpisiyenin tadına bakmayı unutmayın



Şimi biraz kültürel kısmına ve Ada sokaklarına gelelim.Yemekten önce mutlaka Ada sokaklarına bir dalın. Özellikle Rum Mahallesini karış karış gezin.Her biri ayrı güzellikteki pansiyonları kalmasanız da fotoğraflayın.

Burası Meryem Ana Kilisesi saat kulesi.Bozcaada'da Rum Ortodoks Cemaatine ait 1827 yılında Venedikliler tarafından yapıldığı düşünülen ibadete açık tek kilise.4 katlı bir çan kulesi var ve yüksekliği 24.8 mt.


Alay Bey Camii... 
Buradan söz etmesem ve siz de buraya gidip de içındeki her şey kırmızı olan bu camiyi görmeseniz  bir renk hatta kırmızı eksik olur gezinizden.😊
Caminin giristeki kitabeden bir tek 1321 rakamı okunduğu için,yapılış tarihinin bu olduğu sanılıyor.Basta da dediğim gibi duvar çinilerinden tutunda yerdeki halılara kadar her şey kırmızı.
Cami avlusindaki kabirlerden birisi  Sadrazam Halil Pasa'ya ait.
Sadrazam Halil Paşa; Kemal Derviş'in büyük büyük dedesiymiş.
Öldürülmüs hem de kafası uçurularak.
Kafası İstanbul'a padişaha gönderilmiş,bedeni ise Alaybey Camii avlusuna defnedilmiş.Kafası Karacaahmet Mezarlığına defnedilmiş.


Bozcaada  Kalesi kimler tarafından ve kaç yılında yapıldığı bilinmiyor. Cenevizliler, Venedikliler ya da Bizanslılar taradından yapılmış olabilirmiş. Çok rahat gezilebilen. Çok büyük , iç ve dış olmak üzere de iki bölümden  oluşuyor.



Bozcaada limana doğru yürürken bu çok büyük kitapçıyı atlamayın. İstanbul'da dahi bulamayacağınız kitaplar var.

Bir yeri ilk kez ziyaret ediyorsak,gittiğimiz yerin müzesini,kütüphanesini  mutlaka gezi planımız içine alıyoruz.
Hele ki Bozcaada için bu kaçınılmaz.
Tarihi boyunca stratejik açıdan da çok önemli olmuş.Çünķü;Çanakkale Boğazından gecen gemiler  için çok önemli bir sıgınak ve de yığınak noktası olmuş.
Müze;tam anlamıyle Bozcaada'nın yerel tarıhıni.anlamamızı sağlıyor.
Yerel tarihçi Hakan Gürüney'in kişisel girişimleri sonucu ortaya çıkan bu Unesco ödüllu müzeyi gezmeyi sakın ihmal etmeyin.Bize müzeyi Hakan Bey gezdirdi ve her bir evrağı,resmi tek tek anlatti.
Fotografları kaydırarak bakarsanız,arka arkaya koymaya çalıstım.Beyaz dikili taş şeklinde bir anıt nekanı göreceksiniz.Bu maketin orjinali ,Bozcaada meydanındaymıs ama meydan düzenlemesi yapılırken.kaldırılıp atılmış.Anıt sökülümce altından şişe içine konulmuş bir mesaj çıkmıs.Mesajin orjinal hali ve Türkceleştirilmis hali yine arka arkaya fotoğraflarda görebilirsiniz.
Müzenin alt kısmı ise muhteşem bir kolleksiyon.Bir şarap mahzeni ve Bozcaada'nın günlük yaşamına ait her sey var.Terzileri kimlerdi,kullandığı malzemeler,bakkalı gibi gibi...
Ben müzeden ayrılırken üç adet kart postal aldım.Fransız askerlerinin ailelerine gönderdikleri kartlardan kopyalanmışlar.


Bozcaada'da yapılmadan gelinmemesi gereken şeylerin en başında belki de Ayazma Plajında denize girmek geliyor fakat  beşbin kişi ile aynı yerde denize girmek, plajda servis falan olmaması bizi sıktı. Denizde o gün ekstra soğuktu valla  yarım saat sonra Taksici Metin'i geri çağırıp onu şok ettik.
Polenti Fenerinde günbatımı bir sonraki Bozcaada ziyaretine kaldı.
Bizden sonra Bozcaada'ya gidecekler için ipuçları oluşturmaya çalıştım.Herkes mutlaka çok farklı şeyler yakalayacaktır.

O kadar yoğun geçti ki günlerimiz tek kitap okuyabildim tatilde. İsabel Allende'nin son kitabı.




İsabel Allende, bir  okurun başına gelebilcek en iyi şeylerden biri...
Ve iki tarafında  da ay çiçeği tarlaları olan bir yoldan evimize geldik.


Öle işte