Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

8 Kasım 2012 Perşembe

ÇARŞI herşeye karşı

Bu sabah çok keyifli bir kahvaltı yaptım, çıtır simit ve beyaz peynir eşliğinde sonra da  bi koşu yatak odalarını topladım, zıpladım çıktım evden. İstikamet önce Üsküdar iskelesi...Orada  beni bekleyen Macera Kitabım Özlem ve onun arkadaşı ama artık benim de arkadaşım olan Rezzan Hanımla  buluştuk...Hava hafiften uçuşa geçmişti ama ne gam, artık sonbahardan kışa doğru gidiyoruz, mevsim normalleri yani:)) Beşiktaş vapuruna bindik  ve Beşiktaş'a vasıl olduk. Alkım kitapevi içindeki  Kafka Kafe'de bu kez de Baykuş Gözüyle-Natali ve Annemahsustan blogcu-Ayşegül ile buluştuk. E işte bundan sonrası tufan:))


 
Kafka Kafe camından arzı endam eyleyen çantalarım ve Ayşegül'ün  hediyesi kupam, bu yılın ilk  Yılbaşı ağacı süsüm de yine Ayşegül^'den geldi...

 İkinci katta oturduk.Güne karanfilli çaylarla başlayalım da gerisi gelir nasılsa dedik.Çaylar bir iki  , sohbet derken , önümüze gelen atıştırmalıklardan atıştırırken acıktığımızı farkettik. Öğlen olmuş biz, sinemadır, kitaptır, seyehatlerdir konuşurken... Yemeği başka bir yerde yiyelim, kahveyi de Ayşegül^ün önerdiğiKaset Kafe'de içeriz dedik ve Beşiktaş çarşıya daldık. BKM'nin yakınlarına geldiğimizde ilk gördüğümüz şey uzun bir kuyruk oldu, aaa ne var burada derken  Balkan Lokantası çıktı meydana... Vitrindeki yemeklerden gözümüzü alamadık ve hadi sıraya dedik. Sıra  sokağa taşmış durumda yalnız, ama hemen ilerledi... Ama siz siz olun ne yiyeceğinize önceden karar verin, çünkü orada durayım da yemek seçeyim gibi bir şansınız çokça yok...Yemeklerin fiyatını söylesem gülersiniz. Toplam 10 liraya tıka basa doyar çıkarsınız. Macar kebabından, kadınbudu köfteye, her türlü zeytinyağlı yemeğe kadar  acaip zenginlikte  bir mönü var. Biz, mücver, kadınbudu köfte, beğendili patlıcan, semiz otu salata, ciğer, bulgur pilavı denedik ve çok beğendik.




E yemeği yedik, sıra geldi kahve içmeye...Ayşegül'ün önerisi ile gittiğimiz kafeyi de çok beğendik. Portakal likörü ve nane likörü içtik yanında...





Daha sonra meşhur 7-8 Hasan Paşa kurabiye fırınına uğradık. Burası odun ateşinde pişen , kurabiyeleri ile ünlüdür. Ben kahramanca davrandım ve almadım vallahi... Sadece Natali'nin alıp ikram ettiği un kurabiyelerinden yedim bir tane...İyi ki almamışım, dayanılır gibi değildi lezzeti...




Sonrası ayrılık vakti... Eve dönüş vakti...

Şimdi de Veda başladı onu izleme vakti:))


not: yazı başlığı, bugün Beşiktaş çarşıda olmamız nedeniyle ve de Beşiktaşlı olan kocama bir jest amacıyla öyle oldu:))