Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

15 Ekim 2012 Pazartesi

hafta başı hafta başı

Bugün evdeydim, temizliktir, yemektir falandır filandır. Malum önümüz bayram o nedenle temizlikte o kadar derine dalmadan ,şöyle hafif hafif , yumşak yumşak  geçti...Yemek ise Gamse'nin başının tacı Naziş'in kabusu olan patlıcan kebabı... Neyseki Naziş yemekte yoktu, bu akşam...

Temizlik,yemek olayı bitince çayımı yaptım ve bir film izledim.Filmin benim için özelliği şu ki;
1979 yılı... Gümüşyaka'da tatil yapıyoruz... Skaylab  adı verilen uydu, dünyaya çarptı çarpacak, dünyaya düşecek söylentileri eşliğinde... Gece gündüz konumuz bu...Özellikle de gece ateş başında toplanınca.
İşte tam o yılları anlatan film... Büyük bir aile bir doğum günü kutlaması için bir arada ve Skylab düştü düşecek, nereye düşecek söylemler arasında... Bugün nostalji günüymüş anlaşılan...


Kitap; Mucize Tatlı'ya devam... Agata'ların  nesiller boyu süren hikayelerini okumak inanılmaz keyifli... Mucize tatlının tarifi kitabın hemen başında... Kadın göğüsleri şeklinde olması ise ana kural...Bir akşam deneyeceğim hatta:)Biraz kendi yorumumu da katarak...
 Bu akşam ''O SES''izledik. Dizilerden sıkılanlar için iyi bir alternatif, geçen yıl daha bir keyifliydi sanki ama... ille de bi kusur  bulucam ya:))Bir de Murat Boz'un flörtöz tavırları önce çok sevimliydi ama artık itici gelmeye başladı...Hele de artık herkesin evli olduğunu bildiği halde , sevgiliymiş ayağına yatması...

Bugünlük de böyle olsun, bu kadar olsub be!

bu pazar biz

Sonbahar ekim ayının bu pazarında da bize bir güzellik yaptı ve şahane bir hava sundu. Bilmem bu saltanatımız daha ne kadar sürer, yağmurlar ne zaman başlar bilemeyiz ama şimdilik böyle iyiyiz, süperiz.

Dün Naziş'in haftalardır hazırlandığı sunumu vardı, sundu  gitti, bitti , gitti ve rahatladı artık. Dün akşam ben eve geldiğimde o yatağa bile girmişti. Ancak hafta sonları birlikte kahvaltı edebildiğimiz için, bugünün kahvaltısı daha bir özel hazırlanıyor ve mahallenin  gözümün bebeee:)) simit fırınından alınan, sıcak simitler ve dere otlu poğaçalar masanın baş aristi oluyorlar...Bugün de  aynen öyle oldular..



Sabah kalktığımda tabikitleri de herkesler uyuyordu ya da uyuyor taklidi yapıyordu, ben yeşil çayımı demledim, aldım elime Turgut Uyar'ın ''Büyük Saat''ini bir kaç şiir okudum, ama sonunda mutlaka ''Göğe Bakma Durağını'' yeniden okudum, ruhum beslendi...Böyle yazdığıma bakıp da şiirden çok anlarım iyi bir şiir okuyucusuyumdur sanmayın. Sevdiğim, bildiğim bir kaç şairin  sevdiğim şiirleri var. Mesela kim bilmez- Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı, bir dakika araba yerinde durakladı, neden sonra sarsıldı aaltımdan demir yaylar, gözlerimin önünden geçti kervansaraylar diye devam eden ''Han Duvarları''nı... ya da yaş otuzbeş yolun yarısı diyen Cahit Sıtkı Tarancı'yı... Öyle yani her ortalama Türk şiir okuru kadarım bu konuda...İdare eder beni :)






 Öğleden sonra geç saatte ancak dışarı çıkabildik.Geçen pazar biz evden gezmeye  tozmaya çıkarken , sunum hazırlığı için evde kalıp, arkamızdan melul melul  bakan  Naziş için  sunum bitti ,sundum gitti çok şükür kutlaması yemeği yedik  ailecek... Şura mı? bura mı? derken sonunda kendi mahalle kebapçımızda karar kıldık. Geçen yıl son gittiğimizde her zaman ki gibi bulmamış, hatta ya usta değişmiş ya etler değişmiş diye teesüflerimi iletmiştim kendilerine bu kez aynı kalitedeydi...Burada sadece ana yemeği söyleyip geri kalanı onlara bırakıyorsunuz ve öderken de sadece ana yemeğin parasını ödüyorsunuz.  Biz iskenderlerimizi söyledik mesela... O hazırlanana kadar, salatamız, fındık lahmacunlarımız, sıcacık balon ekmeklerimiz, güveçte erimiş peynirimiz geldi...Ödeyeceğiniz para da dört kişi tıka basa doyup, başka yerde iki kişi için ödeyeceğiniz miktar ve üstelik de  sadece ana yemek için... (Bağlarbaşı, Nakkaş  Tepe yolunda Kardeşim Kebap) görüyorsunuz bizde hizmette sınır yok:)



Bu akşamın tv olayı,Avusturyalı sporcu Felix Baumgartner'in dünyanın merakla beklediği atlayışıydı...39 bin metreden   helyum balonla çıktığı stratosfer tabakasında kendini boşluğa bıraktı ve yere  inmeyi başardı...Serbest düşüşte ses duvarını aşan ilk insan  olarak tarihe geçti...Ama tam indiği sırada , inişini bekleyenler  arasında ki  lezbiyen çift dudak dudağa öpüşerek rol çaldılar:)
39 bin metreden atladı



.


Benden bugünlük de bu kadar şimdi biraz okuma faslı  sonra tumba yatak...