Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

18 Haziran 2014 Çarşamba

Bir film bir kitap

İyi günler olsun benim canımın taaa içi okuyucu... Nasılsın  iyi misin?. Ben bu ara hayırlara vesile karman çorman rüyalarda acaip maceralar yaşıyorum. Bazen radyo tiyatrosu dinlerken uyuya kalıyorum ya hooop  anında tiyatronun oyuncularından biri oluyorum.Bu sabahta valla yorgun argın uyandım...Ve bu saat olmuş hala elimde yeşil çayım pineklemekteyim. Bari bir yazı yazayım dedim.

Dün Nuri Bilge Ceylan'ın Altın Palmiye ödüllü '' Kış Uykusu''nu izlemeye gittim.Buna baştan karar vermiştim bu filmi yalnız izleyecektim. Sinema saatine bir saat kala çıktım evden biraz da  D&R da gezerim diye... Bilmeyenler için söylüyorum ''Capitol'' de D&R ve sinema yanyana ballı lokma tatlısı yani) Önce biletimi aldım. Gişeci çocuk spectrum kartı istedi, lamayı unutmuşum boş ver tam olsun dedim. Baktım öğrenci bileti vermiş:)) Sonra  kitaplara bakmak için D&R a girdim. Valla bana reklam parası versinler beş satırda üç kez adlarını andım::))  ''Can Yayınevi'' 5 liralık kampanya standını karıştırdım, daha doğrusu orayı darmadağın ettim. En büyük başarım yıllardır devam eden bu kampanyadan bir şey almayı becerememdir. Neyse bu kez iki kitap çıkardım. Tahsin Yücel'in Sonuncu ve Nazlı Eray'ın ''Kız Öpme Kuyruğu'' . Nazlı Eray'ın kitabı lake beyaz kap, ve içi de bez ciltli çok şık... Hatta olsa bir kaç tane alacak,olmayanlara verecektim ama bir taneydi.

Film saati gelince sinemaya girdim. Salon bomboştu 10 kişi kadar falandı. Sevgilisini alıp sinemaya gelen tıfıl oğlanla ben  aynı sıradaydık. Bunlar sevişgen çıkarsa nasılsa salon bomboş ben başka yere geçerim derken zaten ilk yarım saate kalmadan çıktılar. Açmadı onları.  Ben filmi çok ama çok beğendim. İyi ki de yalnız ve sinemada izlemeyi tercih etmişim. Filmi DVD si çıakr nasılsa evde izleriz diyorsanız; hata ederseniz. Ne kadar büyük ekranda izlerseniz izleyin,uzun diyaloglar olan bu filmden koparsınız. Telefonunuz çalar, biri bişi söyler, bi kahve alayım dersiniz, tuvaletiniz gelir alan filan. O eşsiz Kapodokya manzaralarını , o yılkı atlarını mutlaka  perdede görmelisiniz. Oyuncu seçimi muhteşemdi. Haluk Bilginer için söyelenecek söz yok. İmam rolündeki Serhat Kılıç, Melissa Sözen, Demet Akbağ, Nejat İşler hepsi hepsi rollerini o kadar doğal yapıyorlardı ki sanırsınız  rol değil onlar oynadıkları kişiler.
Kapadokya'nın uzun kışında kış uykusuna yatan eski tiyatrocu, babadan otelci  Aydın ve çevresindeki kişileri  ve onlarla ilişkilerini  anlatan bu filmi kaçırmayın derim.



Kitaplara gelirsek bu ara Leylak Dalıcım'ın doğum günü hediyem olan Ayla Kutlu kitaplarını okuyorum. Her ailenin hikayesi vardır ama bazılarının hikayesi çok hüzünlüdür,acıdır, tarih neredeyse onları sayfa olarak kullanıp,onların üstüne yazar. Bir Çeçen olan Emir Bey daha çok küçükken ailesinin katline tanık olur. Annesi onu türlü belalara katlanarak, Osmanlı topraklarına kaçırır.Tek isteği  Emir Bey'in bir gün öç almak için geri dönmesidir. Ama Emir Bey karşımıza ellili yaşlarda ve mebus olarak çıkar. Artık kurtuluş savaşı yıllarıdır. Çok ama çok beğendim. İlk kitapta bir göçmen kuş olan Emir Bey vardı. Dün akşam ikinci kitaba başladım yani  Emir Bey'in Kızları...





Film dedik kitap dedik daha ne olsun, her gün böyle olsun...Hayde gittim ben