Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

13 Eylül 2011 Salı

Öyle işte

Bu günkü film haydi bre idi... Orhan Oğuz filmi diye izledim... Bir Makedon aile etrafında gelişiyor... Konu ilgi çekiciydi aslında ama tüm Makedon filmlerinde aynı isimlerin olması şartmıdır ...Suzan Kardeş ve şimdi adını hatırlayamadığım Elveda Rumeli'de oynayan bir kaç kişi ki bunları yine benzer rollerde izledim... Bi de bir şey eksikti... tuzu mu eksikti yoksa fazla mı kaçmıştı, bir baharatı eksikti yani...

Kitap ise Attila İlhan'ın okumaya geç kaldığım bir kitabı...''Fena Halde Leman''... Bir zamanlar şair olarak sevdiklerimin romanlarını.... romancı olarak sevdiklerimim şiir kitaplarını okumazdım... Sanırım o yüzden oldu bu da...Öyle çok şiirden falan çok anlamam... Öğrencilik yıllarımda her törende bana da şiir okuturlardı, sanırım kışı düşünüyorlardı... Siz şimdi anlamadınız ama Ece, Leylak ve Zero anladı:)... Neyse işte günün mana ve ehemniyetine uygun okuduğumuz şiirlerde arkadaşlarım duygulanır, coşarlar, hatta ağlarlardı okurken....ama ben bildiğiniz taş... Ne kadar gözlerimi falan yaşartmaya çalışsam da bunu başaramazdım... Ama kötü de okumazdım...Ortaokuldayken eve gelen kitapların arasından Pablo Neruda'nın Kara Ada Defteri ilgimi çekti... Önce fırtınalı bir denizin resmedildiği lake cilt kapağı sonra kitabın adı... Okuyunca şiirleri de çok sevdim... Sonra İstanbul'u Dinliyorum'la Orhan Veli ve Ben Sana Mecburum'la Attila İlhan ve Tagore ...Hasan Hüseyin ve de Eteğimde ki taşlarla Murathan Mungan belki şu an aklıma gelmeyen bir iki şair daha...Yazdıkça aklıma geliyor , benim kuşağımdan olup da Edgar Allan Poe'nin Annabell Lee'sini bilmeyen varmıdır...Alın işte ipin ucu yine kaçtı. Sanki şiir yazısı yazıyordum. Okumaya başladım işte Fena Halde Leman'ı... 1981 aralığında basılan dördüncü baskısı... Karacan yayınlarından çıkmış... Sahaflardan aldığımı yazmıştım daha önce. Yaprakları sararmış ama cildi sağlam...

Gelelim bizim evin hallarına... Kızlar artık, dün itibariyle öğrencileri ile eğitim öğretim yılına giriş yaptılar... Bizim ev de gün daha erken başlıyor artık ve daha erken sessizliğe bürünüyor... Akşam yemekleri daha erkene çekildi...

Sonbahar biraz yaz havasında geçiyor... Sıcaklık düştü, rahatsız etmiyor ama ben biraz çılgın sonbahar severim. Yapraklar sararsın, rüzgar biraz daha serince essin... Hafif hırkalar giymeye başlayalım... Hala pencereler, balkon kapıları gece yarılarına kadar açık ve kolsuz bluzlar ve elbiselerleyiz...

Oki yeter bu kadar ben kahve kitap olayına gireyim... Dün ev miis gibi gıpgıcır oldu, yemek işi de tamam.... geriye kalan yat yuvarlan, çay kahve,film , kitap