Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

18 Ağustos 2010 Çarşamba

AKSİYON

Eh kaç gündür sakin sakin seyrediyor hayatımız... İşte sahurlar... iftarlar... tv izleme... kitap okuma...
Dün yine aynen sahura kadar okuma, izleme çalışmaları sonra sahur yemeği , kahvaltısı demeli aslında... yine geç kalkış... ortalık toplama ... Kocanın eve gelmesi ... Kızlar okulda tabi.
Hadi işler bitti ... bir duş ... kanepeye uzanış serin serin ooooohhh deyiş ve zırrrr telefon.
Arayan Gamsegamse- Anne , ben hastayım, bir şey yiyemiyorum, çok terliyorum
- sıcaktandır
- Hayır , öyle değil... Hastanede buluşalım

Hemen Nazlı'yı aradım. Hiç ahaberi yok, aynı okuldalar ama sabah kahvaltıdan sonra birbirlerini görmemişler, öğle yemeğinde bile birbirlerine rastlamamışlar...İşler yoğun, zümreleri, branşları farklı... Okulun reviri henüz faaliye başlamamış, hemşire izinden dönmemiş henüz... Neyse hastanede buluştuk... Hemen serum takıldı vitamin takviyesi, mide bulantısını kesici ilaç falan... bi sürü tahlil. Biraz kansızlık çıktı geri kalanı sıcağa bağlı tabiki.İftara yakın eve geldik. Dr, üç gün rapor verdi ama kendimi iyi hissediyorum dedi, gitti.

Neyse yine böyle şeyler olsun diyelim...

İftar sonraları için bir sürü planlarım vardı... sıcaktan nemden kafamı dışarı uzatamıyorum ki. Bizim arka sokak da ki kilisenin sokağına çok güzel bir sanat galerisi açılmış... sokağı iki taraflı olarak ünlü ressamların ışıklı tablolarıyla donatmışlar... gündüz gördüm gece gelelim demiştim onu bile yapamadım... Bu Akşam Sunay Akın'ın söyleşisi var çok istiyorum ama bakalım kendimde o motivasyonu bulabilecekmiyim... yemekten sonra çayımı alıp balkona kuruluyorum... daha da kalkmak istemiyorum çünkü.

Bu sıcakta , aç karnına bu kadar yazı yeter bence, hadi gideyim ben