Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

6 Haziran 2011 Pazartesi

Hafta sonundan

Hepimiz için hızlı geçen bir hafta sonunun ardından, pazarcıların sesleri ile uyandım...Evin arka sokağına köylü pazarı kuruluyor. Kafamı uzatıp bakıyorum bakalım ne getirmişler diye... Bu pazarda Beykoz'un köylerinde yaşayanların getirdikleri ürünler satılıyor. Ormanlardan topladıkları, otlar, kestaneler, koca yemişler falan filan...Mevsime göre değişiyor.Karadeniz kısmı olduğu için genelde benim tanıdığım otlar var. Kaldirik, melocan,hoşseven, tirmit gibi... Aslına bakarsanız ,Karedeniz otları da en az Ege otları kadar lezzetlidir.Mesela hoşseveni, haşlayıp, sarımsaklı yoğurt ve üstüne kızdırılmış treyağı ile servis ederseniz tadına doyamazssınız....

Bu cumartesi Naziş'in okulunda havuzbaşı mangal partisine katıldık ve öğrencilerin yıl boyunca yaptıkları çalışmaları gördük.Yaptıkları yıl sonu gösterilerini izledik. Yayıldık minderlere keyifle izledik... sunucu öğretmen hadi anneleriniz babalarınıza el sallayın dedi; öğrencilere... onlar anne ve babalarına,anne ve babalar da çocuklarına el sallarken biz de kendi kızımıza el salladık:)))Gamsegamse'lerin bölümü geçen hafta yapmışlardı yıl sonu şenliklerini , o yüzden hep birlikte Burgazada'ya gidip yorgunluk attılar Gece de orada kaldılar çok eğlenmişler, ertesi gün de Büyükada'ya geçmişler. Eve geldiğinde yorgunluktan konuşamayacak haldeydi.Biraz önce telefonla aradı okuldan, bu günü huzur günü ilan etmiş:)

Pazar gününü Cancan'la geçirdik. Koruda oynadık , zıpladık. Trombolinde zıplamak yerine zıplayan çocukları düşürme çalışmaları yaptı... Öğle yemeğinimizi Dilruba'nın bahçe kısmında yedik.Sonra korudaki tüm parklarda kaya , sallana Paşalimanına kadar indik. Koruda bu kadar park olduğunu valla bilmiyordum. Cancan bıkmadan yorulmadan hepsininde kaydıraktan kaydı, sallandı, uçurun diye bağırdı... Onlardan indi scuuter'sinine binip koşturdu.Çiçekler topladı, bize verdi...Resimler var ama henüz atamadık bilgisayara... Bu enerji nasıl bir enerjidir ağzım beş karış açık kaldı. Sonra ; deniz kıyısında Paşalimanı Cafe'de çaylarımızı içtik ve oradan bir takisye atlayıp eve döndük. Kimsenin o koru yokuşunu tırmanmaya gücü kalmamıştı...Paşalimaanı Cafe ; adından da anlaşılabileceği gibi, Üsküdar-Pşalimanında... Demleme çayınızı içip, dondurmanızı yiyebileceğiniz gibi...her çeşit yemeğnizi yiyebileceğiniz bir yer... Balığınızı yerken burnunuzun dibinden geçen vapurlara da bakabilirsinzi, üstünize pilke yapan martılara ekmek de atabilirsiniz. Oldukça büyük bir yer fakat deniz tarafında yer bulmak oldukça zordur.

Akşam Survivor izledik. Sonra kitap okudum. Tumba uyku sonrası...
Ha bir de filmim var... Adı ...Daha yakınFilmin afişine baktığınız da dört tane birbirinden ünlü oyuncu... Asla kötü olamaz diyorsunuz... Kötü de değil zaten ama iyimiydi bilemiyorum. Konu tamamiyle aldatma üzerine ...Filmde bu dört kişi arasında geçiyor tamamen...başka oyuncu yan rol falan yok...İzlediğime pişman değilim...Ama ille de izleyin , ne olur izleyin, izlemezseniz küserim kategorilerimden birine ait değil...
Şimdi hafta sonundan kalan ev ile başbaşayım...o bana meydan okuyor ben ona...