Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

19 Eylül 2013 Perşembe

Bir film bir kitap




Önce Kitap...Jose Saramago'nun körlüğü bir metafor olarak kullandığı ''Körlük'' adlı kitabını okurken;  İşte şimdiki halimiz diye mırıldanmamak elde değildi...  Tepkisizlik... aydınların suskunluğu...suçu görmezden gelmek...asıl suçun görmezden,gelmek olduğunu anlayamamak...sorunu çözmek yerine ,bastırmaya çalışmak...Her şey normalmiş gibi davranınca gerçekten de normal olduğunu sanmak gibi bir sürü   şey düşündüren, kendini sorgulatan bir kitaptı Körlük...Bilinmeyen bir ülkede,bilinmeyen bir zamanda geçmesi insana hah! tam da burası dedirtebiliyor. İlkokul Türkçe kitaplarında ''Bakmak Görmek'' başlıklı bir okuma parçası vardı...Öğretmenimiz bakmak ile görmek arasındaki o ince çizgiyi örneklerle anlatmıştı bize...Umarım hala vardır,kitaplarda...Ne de olsa bakmakla görmek arasındaki farkı anlamayan bir körler ülkesi burası da...Kitap filme de alınmış ama iyiki ilk tercihimi kitaptan yana kullanmışım. Çünkü önce filmi izleseydim, kitabı okuyacak gücü bulamayabilirdim kendimde...
Şimdi bu kadar söz edip de kitabın konusu hakkında bir şey söylememek olmaz.


 

Araba kullanmakta olan bir adam, yeşil ışığın yanmasını beklerken ansızın körleşiyor. Körlüğü, başvurduğu doktora da bulaşır. Bu körlük, bir salgın hastalık gibi bütün kente yayılır; öldürücü olmasa da tüm ahlâki değerleri yok etmeyi başarır. Toplum, görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere tanık olur. Ayakta kalabilenler ancak güçlü olanlardır. Koca kentte körlükten kurtulan tek kişi, göz doktorunun karısıdır.

Film ise daha önce kitabını okuyup çok beğendiğim: Acı Çikolata




Aile geleneğine göre annesi ölmeden evlenmesi yasak olan Tita'nın  yemeklerle,şuruplarla,koca karı ilaçlarıyla  ,aşkla dolu hikayesi...Yemek yapmayı aşkının iletişim aracı olarak kullanan Tita'nın hikayesini ben romanda da çok sevmiştim. Eğer kitabı okumadıysanız önerim önce kitap sonra film...