Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

20 Ocak 2008 Pazar

pazar pazar


Bir Hafta sonunu daha devretmek üzereyiz. Pazarın bitmesine ne kaldı şurada. Benim gezente kızlar henüz eve dönmediler. Nazlı'nın bu seneki modası , cuma akşamından teyzesine yani Zuz a yerleşmek. Gezip gezip tekrar ona dönmek. Pazar günü birlikte tembellik edip, öğlende kahvaltı yapıpi yine sokaklara dağılmak. Biraz önce arayıp bir evi olduğunu hatırlattım O'na. O da haftaya tatile giriyorum zaten dedi.Gamze sınav stresi atmakta. Kocam da bu gün bile çalışmakta. Nalan görüyosun dimi, bazen Pazar günü de çalışmak için Dubaiye gitmeye gerek yok:))
Hafta sonu eski yazı koyma kararımıza bir kaç arkadaşımız daha katıldı. Ne güzel oldu bence. Zeyanın o yazısını kaçırsam çok üzülürdüm . Saçlarının ucu ağrıyan bir çocuk. Okumayan varsa kaçırmasın.
Dün ben Beyoğlu seferine çıktım . Hava bahar gibiydi giderken. Benim canım İstanbullum paltolarını koluna almıştı. Taksime çıkınca bende aynını yaptım. Ama dönüşte atkımı bile kafama bağladım. Anneannem alnımın çatı dondu derdi de, ne diyo derdim. Ben bunu ne demek olduğunu dün akşam Beyoğlunda gezerkene , gözlerimi süzerkene anladım. Atkımı alnıma bağlayacaktım az kaldı, apaçiler gibi. Bi de biliyosunuz, olaylara doğru gitme özelliğimden bir şey kaybetmediğimi de anladım. Birden karşımda yüzlerce çevik kuvvet polisini bana doğru koştuğunu görünce. Telsizden de sürekli acil durum anonsu yapılıyordu. Sonra kulak kabartınca baktım telsizdeki ses bir yerlerde bayrak yakma gösterisinden söz ediyor. Dün Hrant Dinki anma toplantısı da vardı aynı zamanda. Geçen yıl aynı gün aynı saatlerede aynı yerde olduğumu hatırlayan varsa. Tarih tekerrürden ibarettir sözünün doğruluğuna da inansın.
Vapurda ve finükülerde bir kaç kişinin elinde Kimya Hatunu gördüm. Geçende Vatanın Kitap Ekinde de de dikkatimi çekmişti. Alınacaklar listesine alındı. Hatta sizin için bir ön araştırma dahi yaptım kitap hakkında bu kıyağımı da unutmayın. Hadi gittim ben pazar pazar

DEEP NOT:
Dün akşam biraz bloğumla oynadım. Blogspotu yeni yeni keşfediyorum. Severim diye bir bölüm ekledim. Şablonla oynadım. Biraz da böyle kullanalım bakalım. Ben nasılsa kaptım bu işi. Artık oynar dururum buralarda...

Kocasının ölümünden sonra Mevlânâ Celaleddin-i Rumi ile evlenen Kerra Hatun, yerıi kocasının haremine yerleşir. Tabii sevgili kızı Kimya da odunladır. Kimya Hatun içine düştüğü bu yeni dünyada bir yandan kendini bulmaya çalışırken, diğer yandan da Mevlânâ'nın özel yaşamına şaşkınlıkla şahit olmaktadır...
irfan ve tasavvuf dünyasının iki dev ismi -Mevlânâ ve Şems'in- yaşamına dair birçok bilinmeyenin bilinmesine yardımcı olacağını umduğumuz bu romanın asıl kahramanları, herhalde kadın olduklar* için tarih tarafından bir kenara itilmişlerdi. Yazar Saide Kuds, eski yazılar ve Şems ile Mevlânâ'nın karşılaşma kayıtlarını derinlemesine inceledikten sonra hayatı bu her iki adama da bağlı olarak geçen genç bir kadının hikâyesinin unutulduğunu fark eder. Ve biyografik bir roman dili ile anlattığı Kimya Hatun'un yaşamını tozlu sayfaların arasından çekip gün ışığına çıkarır.