Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

22 Ocak 2010 Cuma

her an yeniden düzenlenebilen yazı:)))

Bu gün gökten tatil yağacak:))). Kızlar 15 gün öğle saatlerine kadar uyuyacaklarını bildirdiler.

Dün gece kitabıma yani Küçük Arı'ya başladım. Küçük Arı ; Nijerya'lı bir kız. İngiltereye gelmiş, mülteci kampında iki yıl kalmış ve orada kraliyet ingilizcesi öğrenmiş. Yani ingilizceyi , halkın kullandığı gibi değilde sarayda , protokolde konuşulduğu gibi konuşuyor. Bu bana bir anımı hatırlattı. Haydaa sabahın yedisinde anılardan girdik olaya paldır küldür:)))Kitap beni ta başından sardı, biraz daha ilerlesin üzerinde konuşuruz...

Neyse gelelim anıya. Benim lise yılların akşamlarıda Türkiyede yeni yeni tanınmaya çalışan, labaratuvarda İngilizce kursuna gidiyorum. Bu şöle oluyo, sınıflarda tek kişilik kabinler var, öğretmen karşında onunla kulaklı ve mikrofon aracılığıyla iletişim kutuyorsun, böylece ay yanlış söylerimde sınıf bana şimdi güler kompleksise yok heheheh. Sonra diyelim bankada konuşma öğrenilecek banka satndı kuruluyor, pazar kuruluyor falan. Adı da Bilimsel Öğretim Merkezimiydi neydi. Hocalarımızda yabancı tabi. Dayımda o yıllrda İngilterede hem master yapıyor hemde dil okuluna gidiyor. Okulda bizim kitapları okuyorlarmış. Geldi , görünce afiften afiften bi şok geçirdi:))) Sonra karşılıklı konuşma yapıyoruz bunla biz, bana dedi ki- sen İngiltere'ye gelip konuşsan seni kimse anlamaz, sana gülerler, çünkü bu ingilizce Lordlar Kamarasında konuşuluyor. Hey yavrum hey, boşuna dememişti bana dersini dinlemediğini görünce ing öğretmenim Deli Nebile, dinleme dinleme , sana Buckhingam Sarayından hocalar gelecek , ondan öğrenirsin ingilizceyi diye hehehehehehehe.

Saat sabahın 07.30 u herkesler gitti. Ben de bu günümü kendime keyif günü ilan etmiş bulumuyorum. Dün temizlik ve bilumum yemek işleri halledildi. Kızlarda karneleri dağıtığ gelecekler. Onlar gelene kadar yatmaca yuvarlanmaca, okuma, tv izleme, çay , kahve içme etkinlikleri yapacağım. Mesela yazım bitince tekrar yatağa gidip bir Türk filmi bulup izleyeceğim. Dün sabah Ayşecikli,Ayhan Işık'lı Ahmet Tarık Tekçe^'li fi tarihinden kalma bir siyah beyaz film izledim.

Sabah yayınım burada sona erdi. Belki küçük küçük düzenlemelerle yeniden gelirim. Cancan için karne de hazırlayacağız daha:)))

fonda çalan şarkım Cihat Aşkın'dan Şehnaz Longa. Bana Ordu'yu hatırlatır şehnaz longa, bir 45 likten dinlediğim günleri...Sabahın bu saatlerine de ancak keman sesi yakışırdı...

Not: İstanbul'u zorlu bir hafta sonu bekliyormuş. Tek korkum elektriklerinkesilmesi. Geri kalanı
Film... eğlenceli kitaplar... çay, kahve ,... tarçınlı kurabiye...kıymalı poğaça...Ispanaklı börek... mürver şurubu...dağ kızılcığı şurubu...pizza ...kısır...mercimek köftesi...tarhana çorbası,..fesleğen soslu makarna... patates , köfte...perdeleri açıp kar izleme...Fırtına olursa , markete gitme kızlarla tabii, kocam hayatta gelmez:))

düzenleme-1: Naziş karnelerini dağıtmış geldi, Gamsegamse henüz gelmedi. O bi Kadıköy ne bilim bi Capitol ya da ne bilim bi Üsküdar yapmadan gelmez:)))

Hava ufaktan sertleşmeye başladı. Biz Naziş'le cipslerimizi aldık tv karşısına kurulduk bile. Bir de Aşk Her Yerde başlayacak saat üç buçukda MGM de onu işaretledik, sinemada seyretmemiştim.
Angelina Jolie oynuyor.