Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

9 Eylül 2008 Salı

Richard Gere , Dansa Davet, elmalı pasta ve armutlar


Şimdi başlığa bakıp , hah yine bizi karman çorman bir yazı bekliyor beklentisine girdiyseniz ki çok haklısınız . Bela geliyorum demez , gelir.

Geçen gece tam tv yi kapatıp yatak odasına doğru yol almak üzereydim ki; ekran da Richard Gere yazdı . Zınk diye durdum. Amanın bir Richard Gere filmi başlıyordu, hemi de Jenifer Lopez ve Susan Sarandon ile. Üstelik de nasıl olduysa izlemediğim bir filmi ile. Tam gece yarısına yakışır naiflikte. Hiç bir aksiyon yok, ayile bağları var, aşk var, dans var dans. İnsanın filmi izlerken dans edesi geliyor.Fimden çıkan herkes dans kursuna yazılmak istemiş zaten. Şimdilerde sadece özel günler de , geceler de, düğünlerde falan dans eder olduk. Eskiden hafta sonları okulların danslı toplantıları olurdu.

Richard Gere Jennifer Lopez'le dans ededursun, karısı (Susan Sarandon) da kocasındaki anlamlandıramadığı mutluluk halini çözmek için bir dedektif takmıştı peşine. Dedektifle aralarında bir 'İnsan neden evlenir?' diyaloğu geçti ki, sanırım bu soruyu her evli insanoğlu soruyor günün birinde. İşte Susan Sarandon'dan insana iyi gelebilecek bir cevap: 'Çünkü hayata tanık gerek.' Galiba öyle... Hayatındaki başka kimsenin bilmediği, bilse de önemsemediği detayları senin için izleyip kaydedecek biri-leri-ne ihtiyacın var herhalde. Kahveyi şekerli mi sade mi içtiğini, seni kimlerin, nelerin kırdığını, nelerin güldürdüğünü, hangi rengi, hangi filmi sevdiğini, sana hangi kokunun, hangi şarkının neyi hatırlattığını bilecek biri... Bir tek 'Hatırladın mı?' ile anlaşabileceğin biri... İnsan uzun evliliklerden de, bugün tanısa belki sadece selam verip geçeceği eski arkadaşlardan da bu yüzden vazgeçemiyor olsa gerek. Hayatının tanıkları oldukları için. Tanıklar olmasa yaşanmış olanlar yaşanmamış da sayılabileceğinden..

Bu satırlar Akşam Gazetesi yazarı Asu Moro ' ya aittir.
********************************************************************************

Filmi izlerken bir taraftan da elmalı pasta yiyip çay içtim. Hem de sahura alt yapı oluştu hehe. Gündüz aklıma geldi, oruçken de canım bir istedi anlatamam. Filme de pek yakıştı. Bu pasta tarifi teyzeme aittir. O da bir yerlerden almıştır tabiki. Tam 30 yıllık bir tarif benim bildiğim. Ondan öncesinden teyzem mesul.
Tarif aslında çok bilindik . Tabanı bir paket istediğiniz tür yağ, tereyağ da olabilir. ben zeytinyağlı becel kullandım. Bir su bardağı şeker, biryumurta ve 10 çorba kaşığı süt. Hemen hemen bir çay bardağı gibi. Kabartma tozu ve vanilya. Yağı ertmeyin. Birlikte yoğurun. Ammaaaa bu yoğurma işlemine geçmeden içini pişirelimki o arada soğusun. Dört elmayı soyun rendeleyin. Yarım su bardağı şeker ile pişirin, altını kapatınca iki tatlı kaiığı kadar tarçın ilave edin. İsterseniz biraz fındık veya ceviz de koyabilirsiniz ama ben koymadım. Teyzem koyardı. Hamuru ikiye bölün , tepsiniz büyüklüğünde birinci parçayı merdane ile açıp, tepsiye yerleştirin. Ben hamuru direk yağlanmış tepsiye koyup elimle tepsiye yayıyorum:)). Üstüne hazırladığınız malzemeyi yayın. Şimdi asıl konuya geliyoruz. teyzem ikinci parçayı da merdane ile açıp üstüne yerleştirip fırında çok pembeleşmeden pişirip üstüne pudra şekerini eleyerek dökerdi. Bendeniz ise Linzer Turtadan esinlenerek bu ikinci parçayı merdane ile incelterek ama çok inceltmeden, kurabiye kalıpları ile kesiyorum. Çiçekler kalpler. Bunları malzemenin üstüne yerleştiriyorum. hafif aralıklar kalmasında bir sakınca yok , o pişerkende biraz kapanıyor zaten. Serviste aynen yine üstüne pudra şekeri serperek servis yapıyorum.
****************************************************************************
Sıra armutlar da. Dün bizim pazarımızdı. Kocam akşam pazarın içinden geçerken armut almış. Ama insanın canı armut isterse bir ya da bilemedin iki kilo alır dimi yok ama burada vişne reçeli yapıcam deyince eve bir kasa vişne gönderen birinden söz ediyoruz. Ay no'lcak bu kadar armut dedim. Komşulara ver dedi. Yani bizim sadece selamlaştığımız komşuların kapısını çalıp, alın size armut getirdim, bu şu anlama da geliyor anladım ev sinema sisiteminiz çok güzel ama siz film izlerken bizim duvardaki Afrikalı kzıların da dans etmesi gerekmiyor . Nalan en çok senin getirdiğin oynuyor:)). Neyse ben bu gün google teyzeye sordum, bence google dişi çünkü; en çok yemek tarifi için başvuruluyordur herhalde. Tamam güzel bir espri olmadı ama oruçum ondan yaw. Bir sürü armutlu tarifler açıldı. Ben vişneli armut tatlısını seçtim, en kolayı oydu çünkü. Armutları ikiye bölüp içlerini temizleyip, oyuk kısımlarına biraz şeker koyup, üstünü örtecek kadar vişne suyu ilave edip armutlar yumşayıncaya kadar pişiriyorsunuz.. Servis yaparkende krem şanti koyuyorsunuz üstüne . Ben muhallebi koyup tarçın ve cevizle süsleyeceğim.

***************************************************************************
Bu gün de bir film ve iki tarifle geldik, yarına Allah kerim. Ceviz ağacının resmini koyamadım, çünkü pencereden çekmeye kalktığımda sadece yapraklar çıkıyor. Daha dün İlmiyem ben ve Gamsegamsenin Kemik yoğunluğu ölçtürme ve İlmiyeme aldığımız Hollanda menşeyli hebe çiçeği ile pazarda dolaşmaya kalkmamız vardı ama yerim dardı oynayamadım. kemik yoğunluğu ölçüm sonucum yaşıtlarımdan kat kat iyi durumdaymışım:)).


**************************************************************************
Bu günlük de bu kadar daha şeftali reçeli yapacağım, haa sabahta çilek reçeli yaptım. Yayla çileğiymiş. Saplarını kabak oyacağı ile çıkardım . Ama kokusu evi tuttu. Gamze onun kokusuna uyandı. Tamam tamam bitti yazı.