Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

6 Aralık 2009 Pazar

''Bu sabah yağmur var İstanbul'da''


Yağmurlu bir sabaha uyandık bu gün. Sessiz sedasız bildiğince yağmakta. Naziş Hanuka nedeniyle sabah altı buçukda okula gitti. Gamsegamse'de saat 10 da derse gitti. Naziş'e yetişemedim, ay çöreği ve çay içti ama Gamsegamse, kaşarlı domatesli tost yanında bir bardak elma, havuç, portakal , nar karışımından oluşan bir bomba içti. Kendi elceyizlerimle taze taze yaptım. Yani o koca gemi kadar katı meyve presini söktüm taktım, yıkadım yine:))). Şunların daha küçüğünü, daha az aksamlısını yapsalar keşke.

Karıkoca Yaşamdan Dakikaları izledik, çayımızı içtik.İstanbul'un 100 yıldır yaşayan mekanları ve İstanbul'un yaşlı ev sahipleri başlıklı çık güzel bir mini belgesel vardı içinde . Daha yüzlerce yıl yaşasın bu mekanlar inşallah. Pek çoğunda bulunmuş olmaktan da sevinç duydum doğrusu. Emirgan'da Çınaraltı, Kadıköy'de Baylan Pastanesi, Beyoğlu Markiz ve İnci, Hacı Abdullah Lokantası, Kaplıçarşı Şark Kahvesi şimdi hatırladıklarım.

Birazdan şemsiyelerimizi alıp karı- koca yürüyüşe çıkacağız. Korunun içinden geçip , Kuzgun'cuğa inip sahilde yürüyeceğiz.
Yanıma kitabımı da alacağım, keyfimize göre bir kahve buluruz belki.

Bu günden başladım:)) dün İlmiyem geldi. Çok özlemişiz birbirimizi. Tekrar buraya taşınsın ben yine eşofmanlarımla ona gidebileyim, okey partisi ve sohbet uzasın sonra onlar beni gece yarısı eve getirebilsinler istiyorum yaaaa:((( Ha cuma günkü okey partim süper geçti. Çok eğlenceli ve doyurucuydu heheheheh.


İmkansızın Şarkısında sonlara geliyorum, her sayfasında olaylar değişip, başka bir yöne gidiyorum. Ve beni bekleyen hala bir şeylerin olduğunu tahmin edebiliyorum. Teşekkürler zero. Bazen acaba kitap okumaktan hoşlanmayan bir olsaydım ne yapardım diye düşünüyorum , ürperiyorum. Neler kaçırmış olacaktım bu hayatta.

Cuma akşamı nihayet Güneşi Gördüm'ü izledim. Kızlar görmüş - Anne kaçırma demişlerdi. Ama bir kez daha anladım ki, sinema sinemada izlenmeli, ya da herkes görmemiş olmalı. İzlerken Naziş - ay bu sahne çok kötüydü, çok etkilenmiştim der, Gamsegamse , bakın burada şimdi ne diyecek der, o derken adam zaten der ve sen duyamazssın, ne demişti derken, başka bir yer gider. İşte böyle böyle izledik.

Şimdi giyinip çıkmalıyız. Yağmurlu İstanbul sokakları bizi beklemekte.

düzenleme:1- Biraz önce döndük eve. Koru'nun içinden değil, daha aşağı sokaktan yokuş aşağı , karşımızda boğaz manzarası, çisil çisil yağmur romantik romantik indik.
Şu yukarda görmüş olduğunuz yoldan.

Arada ben yol kenarlarında ki ebegümeçlerini gösterip ah ne güzel tam dolmalık deyip ambiansı ara sıra bozdum ama olsun.Sanki hayatımda ebegümecinden dolma yapmışım gibi. Bir kez Aylin'de yemiştim, sevmişmiydim onu bile hatırlamıyorum ya:))) .
Tarihi , cumbalı evlerin olduğu sokak boyunca yürüdük yürüdük.



Kuzguncuk tam bir film platosudur. Perihan Abla Sokağının başında Ekmek Teknesi Fırını vardır. Birden pencereden Perihan Abla sepet sallayacak sanırsınız. Bir Dilim Aşk da ki; Dilim Pastanesi çikolataya batırılmış armutlarıyla göz kırpar caddenin köşesinden. . İskeleye inen sokak çok uzundur. Yol boyu karşılıklı , çınar ağaçları yapraklarını dökmüştü. İşciler habire yaprak süpürüyorlardı hışır hışır üstlerine basa basa yürüdük.Köşeye Dilim Pastanesi önüne gelince içeri baktım. Sanki Mustafa Uğurlu ve Berna Laçin oradaymış gibi.Kocam pastalara baktığımı sanmış heheheheh, bir şeyler alalım mı? dedi. Bütün cesaretimi topladım ve HAYIR dedim. İskeleye indik. Üsküdar yönüne döndük yeniden deniz kıyısı boyunca ilerleyip, iskeledeki çay bahçesine geldik, çay molası verdik.Nasıl güzel geldi o çay anlatamam. Eve çook keyifli döndüm. geldiğimde Naziş gelmişti. Limonlu yeşil çay yaptık. Ben yanına ay çöreğimi aldım .

Peki siz pazarınızı nasıl geçirdiniz. Keyifli pazarlar