Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

9 Ekim 2011 Pazar

hayatın bu sabahında yağmur var İstanbul da

Sabah uyandığımda yağmur başlamıştı...Baktım herkes uyuyor usulcacık salona geçtim. Bir kaç bir şeyler karalayayım kitabıma devam edeceğim...


Önce yeşil çayımı aldım tabi...yıllardır yeşil çay yeşil çay diyorum ya buradan, dün okduğum bir araştırm yazısında, yeşil çayın metabolizmayı nasıl hızlandırdığı, enerji verdiği anlatılıyordu.Güne kahve yerine yeşil çay ile başlamak bana çok daha iyi geliyor. Sanki iç organlarım yıkanıyor gibi geliyor ...



Son okuduğum kitaptan söz etmek istiyorum...Margaret Mazzantini'nin yazdığı'' Sakın Kımıldama''.Çok hazin bir hikaye...Timo, İtalia, Angela, Elsa ...bu isimler aklınıza kazınıyor sanki...Ben ki sismleri aklımda tutamam... Hayatta yaptığımız seçimlerin yaşamımızı nasıl etkilediğini, ayrıkotlarının üstüne basıp geçerken onları nasıl farketmediğinizi...Bahçenizde olsa, söküp atmak istersiniz hani..Hayır diyemeyen birine tutulmak, sevmeden aşık olmak nasıl bir duygudur...

Kitap bir cerrahın çalıştığı hastaneye getirilen yaralının kendi kızı çıkmasıyla ve kızının ameliyattayken , ona bir hikaye anlatmaya başmasıyla başlıyor.İşte bundan sonrası tufan...Margaret Mazzantinin daha önce okuduğum kitabı '' Sen Gelmeden Önce'' de de aynı kanıya kapılmıştım. Detaylara çok önem veren bir yazar. Bir odayı anlattığında , sanki film izlermiş gibi oda gözümde canlanıyor. İtalia'yı tarif ederken mesela önümde yürüyor sandım. O ince bacakları, beyaz teni, dizinden aşağılara sarkan kırkyama çantası...Ben bu yazarın adını unutmayın diyorum...Margaret Mazzantini hayatınızın kitabının yazarı olabilir bir gün...Kitap filme se alınmış ve Penolope Curise oynamış. Bu filmi hemen bulmalıyım...

Kitaptan bir kaç cümle size...Bakın bunu her zaman yapmam:)

* Yerde üzerinde tehlikeli çöpler yazan bir kutu var, içimdeki insanı alıyorum ve onun içine atıyorum.

* Angela, neden hayat bu kadar aza indirgeniyor? İyilik nerede? Annemin yüreğinin sesi nerede? Sevdiğim tüm yüreklerin sesi nerede? Bir sepet ver kızım, şu anaokuluna götürdüğün sepeti. İçine, karanlıktaki ateş böcekleri gibi, hayatımdan geçen parıltıları koymak istiyorum...

Yağmur hala devam ediyor. Sanırım bu haftayı yağmurlu geçirecekmişiz. İnsan dünkü havaya bakınca bu güne inanamıyor. Dün Gamse ile cumartesi için yaptığımız hiç bir programa uymadık. Hava güzeldi, seçtiğimiz filmler aman aman değildi...Çok istediğim film gelecek haftanın programındaydı...Evet kitabını okumadım bu kez filmini izleyeceğim ''Bir Gün'' önümüzdeki hafta vizyona giriyor... Sinemadan vaz geçince Üsküdar'a indik. Baktık balık pazarında herkes balık tezgahlarının başında... Hadi akşama bira balık programı yapalım dedik...Biz küçük , çıtır çıtır kızaran balıkları sevdiğimiz için balıkçıların istavrit diye sattığı kraçalardan ve mezgit aldık. Bu kraçalar şu an çok lezzetli zaten beş on güne bulunmaz artık...Onlar her zamanki gibi mısır ununa bulanıp tavaya zıpladılar ama mezgit ama mezgit o Babamın usulünde pişti. Önce unlanıp, sonra çırpılmış yumurtaya batırılıp tavada altlı üstlü aynı omlet gibi kızartılıp, bol limon eşliğinde yendiler... Mezgitler henüz küçükken, bir kez bile olsa denemenizi öneririm..

Bu yağmurlu pazar sabahına kahvaltı önerim, yumurtalı ekmek kızartması yanında incir reçeli ...MFÖ dem bu sabah yağmur var İstanbul'dayı da açın alttan alttan usul usul çalsın...Çayınızı da şöyle sağlamca demleyin...Kahvaltıdan sonraki keyif çayınıza yasemin atın...e her evde yasemin bulunmaz dimi, o zaman koku verecek bir limon kabuğu , tarçın çubuğu, ne bileyim bir karanfil tanesi atın...Özellikle karanfili tavsiye ederim...Hala hiçbiri yoksa , lütfen önümüzdeki pazar günü için tedarikli olunuz:))

İyi pazarlar...