Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

29 Temmuz 2016 Cuma

Kadırga Koyu'nun Koynunda

Gamsegamse ile tüm hayalimiz çok sessiz, bizi geceleri bunaltmayan gündüzleri buram buram tütmeden ferah bir tatil yapmaktı.  Bangır bangır müzik olmasın. insanlar dibimizde tepemizde olmasın, kitabımızı okuyalım, denize girelim güneşlenelim,kalacağımız  yerin personeli sadece biz ihtiyaç duyduğumuzda yanımızda olsun,araba gürültüsü zinhar olmasın,denize girmek için haldır haldır koşturmayalım, hele beach tarzı bir yer olmasın , gideceğimiz yerin tarihi bir dokusu da olsun ama gibi kriterlerimiz vardı.
 Veee gördüğünüz gibi  yola koyulduk. Bizi bekleyen tatil arkadaşımız Merve ile buluşma noktamıza gittik.
                            


Gittiğimde  kendimi şöyle bir yerde buldum arkadaşlar.
Nasıl ama, ben mest ben zevkten dört köşe bıraktım kendimi rüzgara... Burası Assos Kadırga Koyu'nda  Assos Hunters Hotel... Biz daha kapıda sanki gelmemiz dört gözle bekleniyormuşcasına karşılanınca  tamamdır dedik. altın vuruşu yapmışız. Otel müdürümüz Ali Bey bizi isimlerimizle hitap ederek karşıladı.


Odalarımıza yerleşir yerleşmez hemen kahvaltıya koştuk ve  otelin hemen önündeki plajımıza yayildık.Ben öyle güneş altında kalmayı hiç sevmediğim için hemen locama yerleştim. Merve ve Gamzegamse benimle dalga geçedursun ayol Demet Akalın'dan ne eksiğim var dedim. :)


 

var mı bir eksiğim Allah aşkına söyleyin  :)
Sağ tarafta gördüğünüz fotoğraftaki bordo elbiseyi oradan aldım. Assos'un  yörük köyünde yaşayan köylü kadınlar tamamen elde dikiyorlar. Ayıptır söylemesi sattıkları elbise bana accık küçük gelince  Huriye oturdu yanımda dikti :)
Bundan iki üç yıl önce buralarda tatil yapan bir İstanbullu Abla öğretmiş bu işi onlara. Bulsam alnından öpeceğim o ablayı. Sadece sabun, kekik satmakla olmaz bu iş demiş onlara...  Yukarıdaki fotoda gördüğünüz Ünzile... Cin gibi. bankaya hesap aç sana müşteri paslayalım dedim var hesabım dedi. Facebook ve instagram sayfalarımızdan paylaşınca bir sürü sipariş çıktı, yetiştirebildiklerini alıp biz gönderdik diğerlerini kendisi kargolayacaktı.

Sahil bu minik çakıl taşlarından oluşuyor. Arada hiç çekinmeden bu kızgın taşlara uzandık. Hatta kızlar bu keşfimden dolayı beni kutladılar.


Gelgelelim bir tatilin olmazssa olmazı yeme içme faslına :) İşte bu kısmı şahaneydi. Açık büfede her türlü damak zevkine hitap eden binbir şeçenek vardı. Tavuk. balık, kırmızı et, zeytinyağlılar. mezeler, tatlılar... Aşcımıza o kadar çok tezahürat yaptık ki nezaket gösterip bir akşam masamıza geldi. Meğer kendi güzelliği ve şıklığıymış yansıyan.



Peki ben hiç mutfağa girmeden yapabilir miyim sizce:)

Hatta bir akşamın çorbasını birlikte yaptık...

Assos Hunters Hotel hayatımın en güzel duraklarından biri oldu. Sahibesi Ebru Hanım ve müdürümüz Ali Bey' de bunun baş mimarlarıydı...
Tatilin bundan sonrası şu yola uzanıyor ama o  da sonraki yazıya...
Hayatınız tatil güzelliğinde olsun dileğiyle haydi şimdilik eyvallah...

10 Temmuz 2016 Pazar

Adiyos hadi gidiyos

Bayramı uğurladık. Adından da bayramda bize kalan İstanbul'un tadını çıkarttık. Çok keyifliydi İstanbul.Boş yollar, rüzgarlı efil efil bir hava ve herkesler gitti ışıklar azaldı ndan mıdır, nedir yıldızlı bir gökyüzü.

Bayram kahvaltısını dışarda yaptık. Dışarda dediysem de mahalleden çok uzağa da gitmeden yılların pastanesi ama artık bir bistro havasında olan "Bağ Pastanesi"nde yaptık.Bakın gözlerim nasıl ışıl ışıl, çünkü ; kahvaltıyı ben hazırlamadım da ondan. :)

Üçüncü gün ise artık bir bayram klasiğimiz olan Fatih Kadınlar Pazarına büryan ve mumba dolmadı yemeğe gittik.Her zaman gittiğimiz "Siirt Şeref Büryan Salonu" bayram tatiline girmiş, Naziş; biz arkadaşlarla "Sur Ocakbaşı" na geliyoruz deyip hemen kaşısındaki  bu yere yönlendirdi bizi. Burası da Diyabakır usulü yapıyormuş. Bundan sonraki adresim burasıdır a dostlar. Mehmet Yaşin Ustamız da burayı önermiş zaten. Yine Naziş'in önerisyle yediğimiz sur tatlısı da damak çatlatan cinstendi. Aman ha Sur Ocakbaşına gelin, Sur tatlısı yemeden de çıkmayın.
İşletmenin sahibi İsmail Çubuk'un babaannesinin yaptığı tatlıymış.
Ünlü gurme Anthony Bourdain'in gözdesi olan bu tatlı ABD Channel kanalı için belgesel filme çekilmiş.
Kengel sakızı ve irmiğin fırınlanıp içine Maraş dondurması konulmasından oluşuyor.Dış kusmı hemen hemen şekersiz olduğu için çok da hafif bir tatlı.

Yemekten sonra, hemen Sur Ocakbaşının yan sokağından yukarıya yüz metre falan yürüdük ve "Fatih At Pazarı" na geldik. Şimdi burası iki yanı ful ağaçlarıyla dolu, ve sıra sıra kafelerin olduğu bir yer.
Biz " Eski Kafa Kafe" de oturduk. Kafe dedimse gulaş çorbasından kaz etine ve her çeşit şebete kadar çok değişik tatlılarına kadar her türlü yiyecek içecek sevisi var. Değirmen taşına benzettiğim taş masalrda çay, kahve içmek de çok keyifli, Sokağın ortasında çok güzel bir siyah at heykeli var.


Şimdiii, artk tatil sırası bize geldi. Bayramın vırç vırç kalabalığı artık çekildi. Bu sefer kızkıza bir küçük kaçamak olacak, Gamsegamse ve arkadaşı Merve  ile gideceğiz inşallah maşallah...
Kitaplarımı desteledim, müziklerimi seçtim.Haydi tutmayın beni ben kaçtım. :)