Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

26 Eylül 2013 Perşembe

Sonbaharla

Çok güzel bir sonbahar yaşıyoruz...kısa kısa yağmurlar,üşütmeyen serinlikler  yakmayan ama pasparlak bir güneş...

Hiç merak buyurmayın tadını bir güzel çıkartmaktayım:)) Yağmurlu havalara yakışan film ,kitap,çay ,kahve...açık havalara yakışan yürüyüşler, açık alanlarda yapılan yeme içme fasılları , hemen önüme düşen at kestanelerini kapma fasılları ve bu arada devam eden kış hazırlıkları furyası...
Taze fasulyeler, etli ,zeytinyağlı ve dible olarak pişmek üzere hazırlanıp dondurucuya kalktı... Domatesleri bu yıl sadece kavanoz olarak hazırladım. Onları da  sadece domates, kapya biberli domates ve menemenlik olarak hazırladım...Bu kapya yani şu közlediğimiz kırmızı biberlerle hazırladıklarımdan şahane domates çorbası ve makarna sosu oluyor. Bu yıl bu işi iyice pratikleştirdim. Domatesleri yıkıyorum,sonra tencereye koyup,üzerini geçecek kadar da su koyup bi tık kaynatıyorum. Ondan sonra kabukları zar gibi iki hamlede çıkıyor. Biberleri de temizleyip  doğruyorum...Tencerenin altına bu biberler,üste de kabuğu yolulan domatesleri ikiye ,üçe bölüp koyuyorum...Ağzını kapatıp bırakıyorum kaynamaya...İyice yumşayınca; el blendırını sokuyorum içine bzııt bzıııt  tamaaammm...rendeye mendeye hiç gerek yok... Sonra istediğiniz kıvama kadar kaynatın...Kilo başına bir çay kaşığı da tuz atıyorum...Eğer menemen yapmak istiyorsanız yeşil biberleri doğrayın,biraz yağda evirin,çevirin ve  bzıııttan sonra atın sosun içine ....





Yeni bir dizi başladı,bilmem izliyor musunuz...Uğur Yücel ve Binnur Kaya'nın baş rollerini oynadıkları ''Aramızda Kalsın''...Çok hoş bir tesadüfle filmdeki aile bizimle aynı soyadı taşıyor:)) Celepoğlu Ailesinin bu komik macerasını biz  ayrıca bu nedenden dolayı da daha bir keyifle izledik.Biz de tesadüfler bitmez ya,Geçen  cumartesi bizim kızlar çil yavrusu giiiiiiiiiibi evden dağılınca,Kocam- hadi,Beykoz'a doğru gidelim,yemeği de orada yeriz demişti... Beykoza gittiğimizde arabadan iner inmez ben- anah dedim:) Kocam da doğal olarak- yine noooldu dedi...Tam indiğimiz yerde kocaman bir tabela gördüm''  Celepoğlu Lokantası'' :))) Meğer dizinin platosu Beykoz'daymış... Bir çok oyuncu da oradaydı... Koşturup duruyorlardı...

 





Ve gerçek bir Celepoğlu:))..Kocamın da bi resmini çektim tabiii anı olsun niyetine...


Beykoz demişken,oranın sonbaharı da bir başkadır... Biz her zamanki  gibi yine acıkmıştık ,önce yemeğimizi yedik sonra da deniz kıyısına serildik...Koca gazetelerini okudu ben biraz resim çektim,tabletle oynadım...Sağı solu izledim...Garson durmadan çay taşıdı...Akşam oldu...
 
Manzaramız da kıyaktı yani...

 Dönüşte Gamse- Ben Fatma'nın yanındayım,Fatma buraya uğrasınlar,kahve -tatlı molası  teklif ediyor dedi...Beylerbeyi'ne yolunuz düşerse ''Beylerbeyi Profiterol'' uğrayın ve Fatma'nın beyaz eklerlerinin tadına bi bakın...Selamımı söylemeyi unutmayın...
Uğradık tabi, kahvemizi de içtik,tatlımızı da yedik ve eve döndük...


 


Bu günlerde sabah yürüyüşlerimizi hurma ağacı altındaki çayhanede sonlandırıyoruz...Buradan çok söz ettim size...Meydanın ortasında kocaman bir hurma ağacı,etrafı çaycılar...Öyle şılık falan arıyorsanız hiiiç önünden bile geçmeyin...75 kuruşa  süper çay...karşısında simitevinden alınan simit ve börekler... İstiyorsanız oranın müdavimi ev yapımı kurabiyecisi var,sürekli tur atıyor...Üçer bardak çay içiyoruz... Ama nasıl kalabalık...Gülbin Abla seni içerde bekleteyim sonra dışarı boşalınca geçersin, Ahmet abi geliyorum ,herkese ismiyle hitap ediliyor neredeyse.... Çünkü oraya gelen herkes müdavim. Öğle saatlerinde  iş yerlerinden yemeğe çıkanlar da burada çay molası verdikleri için  yer bulmak biraz zor oluyor... Ama benim bir kanepem var,hayatta kaptırmam...Oturan olursa taciz bile ederim:)


İki akşamdır kitap okuyamadım...Gözlerimde bir ağrı anlatamam... İki gecedir önce çayı içiyorum sonra poşetleri gözüme...Çok tasarrufluyuzdur hiç bişi ziyan etmeyiz... Ama çok iyi geldi... Bu sabah yeniden doğmuş gibi kalktım...

Bugün kitaplardan ve filmlerden konuşmadık ama  bu konuda  anlatacak çok şey var...Başka yazıya kalsın...Ama Emrah Serbes ve Hakan Günday'dan yeni romanlar geliyor ve de Lizbon'a gece Treni yazarı Pascal Mercier'in yeni kitabı ekimde raflarda olacak...
İşte öle...