Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

10 Ağustos 2010 Salı

@ TRUEBLUE

Dün gece de dediğim gibi , bu gün ailece ramazan öncesi programı yaptık . Yani son tur:)).Aslında bu programı Gamsegamse Annesi ve Babasına ramazana şöle motivasyonlu motivasyonlu girsin diye yapmıştır. Bizzat tertiplemiş, rezarvasyonunu yaptırmış hatta finanse etmiştir... Annesi ve babasına düşen de cap cap sulara atlamak, yan gelip yatmak , kitap okumak... yiyip içip güneşlenmek olmuştur:))

Sabah 10 gibi falan doğru Fenerbahçe burnundaki TRUEBLUE'ye gittik...

Benim gibi eskiler burayı Fenerbahçe plajı( hey gidi plajken de oradan çok denize girmişliğim vardır) azcık daha yeniler Piramit olarak en yenilerde Pinkfloyd konserinden hatırlayacaklardır... Havuzu biraz küçük ama suyunun arıtılmış deniz suyu olması , benim gibi pek havuz sevmeyenler için tercih nedeni olabilir... Birde tabi yanı başının deniz olması da ayrı tercih nedeni... isterseniz inip denize bakan taraçalarda güneşlenebilir bu arada optimistçileri de izleyebilirsiniz.. .
Güneşlenirken bir baktım leylek sürüsü geçiyor, hemen ayağa fırladım. Çünkü; Siz ayaktayken leyleği de havada görürseniz , o yıl çok gezermişsiniz:))) yan şezlongdaki kadında baktım ayağa kalkmış, üç kere oturup kalkacaksınız dedi ... bakın o kadarını yapmadım işte... Zaten Zuz çok gezdiğim için reçellerini yapmadığımı söylüyor. Hazır reçel almakla tehdit ediyor beni... bak bak:))



Denize bakan taraçada...

Frozenleri frozenlerken:)))

Bu akşam sahura kalkıyoruz yarın da orucuz ... umarım her şey yolunda gider... günler o kadar uzun ki ... Gamse şimdiden yarın akşam ki iftar yemeğini sordu... Bu ramazan biraz daha fazla misafir ağırlamak istiyorum eğer becerebilirsem... işte böyle ya, hadi şimdilik gittim ben...
Evde olmak bana göre bişi değil arkadaş... ben eğer geziyo olsaydım, dolabımda çeşit çeşit yemeklerim... kıyıda köşede pastalarım böreklerim çöreklerim... dondurucuda; acil durumlarda buzu kırın ibareli yemeklerim olurdu... şimdi son dakika yemekleri var piyasada... acıkıyoruz sinyali gelince hemen makarna haşla... birer kutu ton balığı yanına bir de salata... Dün akşama kadar yattım yuvarlandım, üle bunlar acıkmıştır artık dedim, kalktım mercimekli bulgur pilavı yaptım beş dakikada yanına da közlenmiş kırmızı biberli patlıcan salatası... bir ayak yapaıyorum yetmez derseniz şunu da yapabilirim bunu da yapabilirim diye:))) Neyse önümüz ramazan ; başlarım çeşit çeşit zeytinyağlıydı falan filan yapmaya...

Yarın çok güzel bir program yaptık ailece... ramazandan önce son tur... Bizim bir son tur hikayemiz var evlere şenlik... Kızlar küçük ilkokul da falanlar Naziş orta bir de olabilir... tatilde Avşa'ya gittik... Mavi Marmara ile... o meşhur Mavi Marmara o zamanlar İstanbul- Avşa hattında çalışan bir gemiydi... kim derdi üvertürlükten assolistliğe yükselecek... Neyse Mavi Marmara maceralarımız da çoktur da ... gelelim son tur olayına...Avşa kumsallarında lokmacılar dolaşır... ne de güzel olur, denizden çıkınca ... bir gün baktık adam son tur son tur diye bağırark geçiyor. AA son turmuş alalım dedik. Baktık birazdan yine son tur son tur diye bağırark geçiyor. Üç kağıtçııı dedik. Akşam bir lokmacının önünden geçiyoruz ; baktık adı'' SON TUR'' Avşa'nın en ünlü lokmacısıymış:)) Hay Allahım ya gece gece torbadan bir de Avşa çıktı... iki kez gittik Avşa'ya bir daha gidermiyim ya da gidermiyiz...şimdi .içeri sesleniyorum kulak kabartın sese ,duydunuz mu; hayır bağırışlarını heheheh . Çünkü ikinci gidişimizde fırtınaya yakalandık ve yedi saat denizde kaldık... Programa gelince şimdi söylemeyeyim ya şimdi çalışamak zorunda olanlar imrenirler falan olmaz.