Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

7 Şubat 2011 Pazartesi

Aşk Tesadüfleri Sever ve Bezelye Prenses






Bu gün Naziş'le birlikte sinemaya gittik.... Biz bu filmin gelmesini aylardır bekliyorduk zaten. Filmi çok beğendim. Bence yeni ''Love Story'' bu film... Mehmet Günsur tüm zamanların yakışıklısı, Belçim Bilgin'le çok iyi bir ikli olmuşlardı.Filmi özellikle Ankaralılara öneriyorum. On iki yıl önce küşüstüğümüz Ankara'yı özlediğimi farkettim film izlerken.Filmde bir yumurta atma savaşı var,bu Ankara Kolejinin bir geleneğiymiş. Bazn bu kadar da tesadüf olabilir mi diyorsunuz ama o kadar olabilecek şeyler ki.. Neyse işte izlemenizi tavsiye edebileceğim bir film.Filmde hepimizin çocukluğundan bir şeyler var.

Sinema çıkışı Capitol- Kete'de yemeğimizi yedik, biraz dolaştık yürüyerek eve geldik.Eve gelince şipşak pilav yaptım, yanına da gelirken aldığımız kızarmış piliçleri ve ayranı takdim edip , aç ev halkını da doyurdum . Daha ne istiyonuz dedim:))

Başlıktaki Bezelye Prenses'e gelince. Bu resmi Gamsegamse'nin masa üstünde görünce ne güzel resim dedim.Bezelye Prenses dedi. Hikayeyi unutmuşum , anlatınca aaaaynı sen dedim. O da evettt zaten o yüzden koydum ben de resmi dedi. Bu Gamse , çarşafında en ufak bir kırışıklık hissetsin gece kalkar çarşaf düzeltir. ayakkabı alırken dört döner, çocukluğundan beri; orası değdi burası değdi, galiba topuğumda bir his var, o his nedir çözülemez... Bebekken bile fanilası içerde kat yapsa, pantolonun içine attığımız bluz biraz toplansa huysuzluk ederdi. İşte size Bezelye Prenses'in hikayesi...


Bir zamanlar bir prens varmış. Bu prens evlenmek istiyormuş, ama evleneceği kişi gerçek bir prenses olmalıymış. Böyle birini bulmak için bütün dünyayı dolaşmış, ama çok büyük bir hayal kırıklığına uğramış. Çünkü, karşısına çıkan prenseslerin hakiki olup olmadığını bir türlü anlayamıyormuş. Hep eksik bir şeyler bir şeyler oluyormuş. Sonunda üzüntü ve umutsuzluk içinde yurduna dönmüş.

Bir gece korkunç bir fırtına çıkmış; şimşekler çakıyor, gök gürlüyor, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor, kıyametler kopuyormuş. Derken sarayın kapısı çalınmış, yaşlı kral gidip kapıyı açmış. Fakat, o da ne kapıda, yağmurdan ve fırtınadan perişan olmuş bir zavallı bir kız duruyormuş. Üstelik her tarafından sular akan, tepeden tırnağa sırılsıklam olmuş bu kızgerçek bir prenses olduğunu söylüyormuş.

"Eh, anlarız bakalım!" diye düşünmüş yaşlı kraliçe, ama kimseye bir şey söylememiş. Yatak odasına gitmiş, yere bir bezelye tanesi koymuş. Bu bezelye tanesinin üzerine yirmi tane döşek, döşeklerin üzerine de yirmi tane kaz tüyü yatak koymuş.
Gece olunca prenses bu yatakta yatmış.
Sabah olunca kıza, gece nasıl uyuduğunu sormuşlar.

"Ah, korkunç bir şeydi!" demiş prenses. "Bütün gece gözümü bile kırpmadım! Allah bilir ne vardı yatakta sert bir şeyin üstünde yatmışım gibi, her yerim çürüdü, mosmor kesildi! Gerçekten berbattı!"

Böylece anlaşılmış ki, yirmi döşek ve yirmi kaz tüyü yatağın altındaki bezelye tanesini hissedecek kadar nazlı, narin olduğuna göre, bu prenses hakiki bir prensestir!

Prens onunla evlenmiş. O bezelye tanesini de müzeye koymuşlar. Eğer kimse almadıysa, bugün bile gidip görebilirsiniz onu.


tatilin ikinci yarısı

Bizim ev de sabah...saat 0.9.49...Alışık olmadığım kadar sessiz...Kızlar tatil uykusunda...Gece kaç da yattıklarını tahmin bile edemiyorum.Bu gün itibariyle, tatilin ikinci yarısına girdiler. Bitti say diyorlar.
Beyoğlu gezisi sonrası, arkadaşlarıyla takıldılar, gece gündüz.... Fazla görüşemedik yani:)) Dün Cancan'a gittik...Pek ağırladı bizi.... O bağırdı, Ayran havladı, tren geçti evlere şenliktik yani. Uyuyunca Ayran'ı da kendi odasına gönderdik de çayımızı sakin sakin içtik.Berfu ; bize şahane böreklerinden yaptı.O böreği kimse O'nun gibi yapamıyor ama o bütün işin fırında olduğunu söylüyor) böyle de mütavazi yani. Doğumun ay sonuna olduğunu söylüyor ama dolaşırken doğurdum doğuracak gibi duruyor.Cancan iki saatten fazla uyuyup uyandığında bir prens olmuştu:)) Gerçi hemen Ayranla bir arbede yaptılar ama:)Balığımı Ciciannemle yicem dedi...Bi güzel yedi...Tam biz kalkmak üzereyken Cicianne gitme dedi...İçimin yağları eridi...Bir saaten fazla tekrar oturduk. Baktık olmuyo. Annesi ile bizi eve bıraktılar. Yol boyu takılmış plak gibi-Anne sen işe git, para kazan, simit al, çukuta al, pamuk al(pamuk şeker)...ben ciciannede kalıcam, uyucam dedi.Annesi-oğlum, bak karanlık oldu, şimdi işe gidilmez dedi , baba gelecek dedi ama o kapının önünde biz arbadan inerken yaygarayı kopardı. Artık öyle güzel konuşuyor ki, Migrosun önünden geçerken- Naslı migrosa bakma bile diyebiliyor))

Dün akşam ne güzel bir ay vardı.Arabada eve gelirken dikaktimizi çekti.... Tam hilal şeklindeydi. Gamsegamse aya bakın ne güzel diye bağırınca; ben gözün aya takılınca , hemen yüzüğe bakarsan talihin parlak olurmuş dedim, herkes yüzüğüne baktı, Berfu da, ayı hilal şeklinde görünce gülümsemek gerekirmiş dedi, Cancan'da dahil hepimiz hihihihi diye sırıttık:)

Akşam dizi faslı , çay faslı bitince kitap okuma faslına geçtik ailece...Ben Murakami'nin Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu adlı kitabını okuyorum. Kİtapda şişman bir kadının oluşu beni ziyedesiyle memnun etti:))Aynı sahilde Kafka gibi birbirinden ayrı gibi görünüp, birbirine paralel iki ayrı hikaye ile yürüyoruz şimdilik... Yine şaşırtan bir hayal gücü ve olmazssa olmaz müzik. Henüz bir yerlerden bir kedi başını uzatmadı ve bu beni şaşırttı.

Bu günün programında pazar alıverisi, aylık market alışverişi ve sinema var... Geçen akşam tam Gamsegamse ile sinemaya gidelim diye konuşurken, arkadaşları aramış ve gideceğimiz filme Ona da bilet aldıklarını söylemişlerdi...Türkçesi ekilmiştim yani. Naziş de - oy benim Annem ekilmiş mi dedi ve bu gün için birlikte gidelim demişti. Bu film çoktandır gösterime girmesini beklediğimiz''Aşk Tesadüfleri Sever''. İsmi bile ne kadar güzel değil mi? Baş rollerde Mehmet Günsür ve Belçin Bilgin var.Gamse ağlamaktan helak olm uş bir şekilde geldi.Bu kadar hüzünlü bir film olacağını düşünmemiştim doğrusu...Gidelim görelim anlatırım size. Bir de beklediğim bir film daha var, sanırım o da gelecek programda; İncir Reçeli....İncir reçelini çok severim ondan yola çıkarak dedim ki filmini de severim. Bu esprim beğenilmedi hiç ))

Ev yavaş yavaş ayaklanmaya başladı ben artık gideyim... İyi bir hafta olsun...keyifli olsun
Haaa , bu hafta sıcaklık 1o derecenin üstüne çıkacakmış.