Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

8 Aralık 2009 Salı

içim dışım koru, Kuzguncuk;))))

Sabah kızlar gidince azcık daha yatayım dedim ama yatamadım. Tv açtım Ayşecikli Ömercikli bir film vardı. Biraz ona bakarken yine uyumuşum. Sonra sanki ev telefonu çaldı, kalktım gidip baktım, yeni bir çağrı yok yazıyordu, he gaipten çağrıldım demek ki dedim , kalktım. Yeşil çayımın suyunu koydum, bilgisayarı açtım, maillerime baktım, fecebooka baktım, bloguma baktım. Biraz internet gazetelerine baktım ayyyyy ne teknolocik bi kadınım ben yav. Radyo çağına doğduk ama bu işide kıvırdık evelallah dedim. TV benim ortaokul çağıma yetişti ama , salondaki o koca grundig radyoda az kahrımızı çekmedi yani. Arkası yarınlar, öğleden sonra çocuk saati ne güzeldi. Ay orda bi Yaşar vardı, kim seslendiriyorsa , sesi bana çok değişik gelirdi hatta hatırlıyorum da Yaşar hiç konuşmasın isterdim. Ben daha ilkokula gitmeden Edith Piaf hayranı oldum, arkası yarınlar yüzünden. O'nun yaşam hikayesi tiyatrolaştırılmış ve yayınlanmıştı radyoda.

Bu günkü yürüyüş güzergahım değişik sokaklardan, hatta bu semtte doğmuş biri olarak hiç girmediğim , görmediğim sokaklardan yine Kuzguncuğa inmekti. İncecikten yağmur yağıyordu , ahmak ıslatan dediklerinden:))) Kapşonumu bile örtmedim, usul usul indik şağıya karıkoca.Denize baktık kıyıdaki parkın korkulukların aşağı. Kocam ne kadar çok balık var dedi, göremedim. Hayat Kahvesinde konakladık. Yarınki kahvemizin adı Tesadüf. O kadar hoş isimleri var ki. Bir eski kitapçıda takıldım, çok çok eskiydi kitaplar bana göre bir şey çıkmadı. Sonra kıyıdan kıyıdan Yalılar boyunca yürüdük.Fethi Paşa Korusunun içinden eve çıktık. İşciler hala lale soğanı dikiyorlar. Korunun girişinde asırlık bir sakız ağacı var. Hep bakmış ama görmeden geçmişim yanından ne ayıp. Özür dilerim Sakız Teyze. Sen yıllarca dur orda, ben önünden yüzlerce kez geçeyim, sana herhangi bir ağaç muamalesi yapayım. Affet beni, artık her geçişte selam vereceğim sana .

Eve gelince Ginsengli, mateli, adaçaylı bir çay içtim.
Gamse almış. Active yazıyor üstünde, Lipton çıkarmış. Sonrada maydonoz , domates ve yeşil biberden oluşan bir tabak hazırladım amma yanında da bir dilim taş fırın ekmeği yedim.Şu üstündeki kıvrımlı yer var ya, hah onu olduğu gibi çıkarıyorum, kıtır kıtır yiyorum, aman ne lezzet. Ağzınızı sulandırmama da kızmayın yani, o yemek bloglarındaki makaronları falan hüüüp diye ağzıma atmak çok istemişimdir heyhatt.Ekmek resmi netten, ama bizimki de aynen böyle bir ekmekti:)))


Dün akşam Ezeli izledim. Tuncel Kurtiz ne oynarsa izlerim abi. Dayı rolünde harikalar yaratıyor. O yeğen yeğen dedikçe bayılıyorum. Dün akşam da kardeş kardeş diye diye anlatığı meseller''(masal değil) harikaydı. Geçen de anlattığı Hasan Sabbah hikayesini tam anlatacaktı, aa bunu anlatmıştı zaten dedim, o da benim gibi keklerin ağzını payını verdi:))) bunu anlatmıştım, bilen biliyor anlatmayayım dedi. Konuşma metinlerini kimin yazdığını çok merak ediyorum doğrusu. Yoksa Ezel'in senaryosu çooooook yıllar önce lise yıllarumda okuduğum Monte Cristo Kontundan araklamasion:))). Hadi esinlenme diyelim, kalp kırmayalım.

Yarın yürüyüş güzergahımı değişitiriyorum. Sultantepe'den bakacağım Boğaz'a .O daracık sokaklardan yavaş yavaş ineceğim denize doğru.Sahilde yürüyeceğiz. Sonra Kızkulesi var Menzilde.

Not:Ben, bu gezdiğim yerleri anlatırken , bir gezi yazısı tekniği ile yazamıyorum tabi ki, sanki herkes biliyormuşcasına anlatıyorum. Doğal olarak merak edenler oluyor. İşte bu link Kuzguncuk hakkında biraz bilgi biraz görsellik isteyenler için. Özellikle de senin için adsız. Hadi tık ayrıca yorum bölümünde de sana özel bir link verdim.