Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

13 Aralık 2008 Cumartesi

Günlerdir ilk kez bu gün hastaneye gitmedim. Tüm gün evdeydim. O kadar yorgun düşmüşüm ki, geceyi nasıl geçirdiğimi anlayamadım. Uyumak değil tam anlamıyla sızmaktı. Zuz geceleri de orada geçirdiği için o da bu gün gitmedi. Her şey hala aynı. Sadece uyuyor.Bizim yaptığımız sa sadece izlemek. Ama orada olunca daha iyi hissediyoruz kendimizi.

Ev de hayat da hastane merkezli devam ediyor. Çalan telefonlarda ilk soru , bir gelişme var mı?.Hastaneden çıkınca , dışarıda akıp giden hayata bakıyorum. Nasıl bir koşturma nasıl bir curcuna, bizim içinse zaman daha yavaş akıyor sanki. Dün Taksim Meydanına çıktığımda bir grup dikkatimi çekti. Kızlı erkekli genç bir grup. Hepsi piercingli, oğlanların da kızlarında saçları dik dik, kızların hepsi gotik makyajlı. Kızlardan biri önüme çıktı, bozuk paranız var mı? dedi. Valla bi tırstım ilk kez. İnsanlar da baktım yanlarından çekine çekine geçiyor. İki üç gün önce şu tv lerin bahsettiği , üç ölülü ünlü bar baskınını bir kaç dakika ile teğet geçtik. Geçen akşam da biz metrodan çıkar çıkmaz bir adam çocukları ve karısının üstüne benzin döküp yakmaya kalkmış. Olayları kendime doğru çekme özelliğimi biliyorsunuz. Çok şükür ki bu aralar teğet geçiyorum.

Bir an önce eski Lale olmak, Eniştemle yeniden kahvaltılar hazırlamak, onun yine -Ayşe , bu kız çuval bile giyse yakışıyor demesini duymak istiyorum.