Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

9 Mart 2011 Çarşamba

şu tül meselesi

Bu günkü mevzu çok derindi... metrelerce tülleri , ütülemek gibi...Semoş beni görseydi senin içine yine hizmetçi kaçtı derdi:)) neyse konuşmaya değmez ütülendi bitti.
Kızlar tüm gece tatil sayıklaya sayıklaya kar seyrettiler sabah size sucuklu yumurta yapıcam, karda yürüye yürüye sinemaya gideceğiz dedim ama hep birlikte havamızı aldık. Torbadan tül ütülemek çıktı.Bakın nası dertliyim ki konu yine tüle gelmiş farketmeden.
Bu gün hep çalıştım hep nazarlara geldim ... Öyle tozlu mobilyalara kalpler çizmekle olmuyo. Millet aş istiyo iş istiyo. Naziş, ciğerin yanına minik minik kızarmış patatesler istiyo... koca dışardan gelince ıscak bi çorba istiyo ... Halbuki ben likörümü koyup perdeleri açıp kar seyretmek istiyorum...kem küm aklımda kaldığı kadarıyla Elhan-ı şita okumak istiyorum.
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.

Bu şiir Atalet'le bizim şiirimiz.Her kar yağdığında bu şiiri okuruz biz.




Okuduğum kitap biliyorsunuz - Sen Dünyaya Gelmeden-Gözlerinde gökyüzü olan bir adamla cennet yemiş kadar gğzel bir kadının Bosna'da savaş içinde geçen aşk hikayeleri.Bir adam ki hatta çocuk adam, çocukluğunda kullandığı plastik tabureyi hediye ediyor kadına...kadın nedenini sorduğunda , çünkü, çocukluğumdan kalan , tek kırmadığım şey bu diyor. İkisi de İtalyan Bosna'da karşılaşıyorlar. . Öyle şırıl şırıl akan, yüreğinizin üstüne elini koyan bir kitap ki...sanırım sonuna geldiğimde ille de okuyun diyeceğim bir kitap olacak. Filme alınırsa hiç şaşmam. Bazı sahneleri sanki bir film izler gibi okuyorum. Başçarşı'da dolaşıyorum onlarla, Bosna sokaklarında...İçimde gidip Başçarşı'yı görmek için dayanılmaz bir arzu oluştu.

Kitap demişken , dün sabah zil çaldı Naziş'e kargo gelmiş. Lens solüsyonları falan gelecekti, bak dedim Kocama.Elinde iki paketle geldi.Naziş'in yatağının üstüne koyduk. Bir saat kadar sonra falan, başka bir şey gelecek dememişti , acaba diğeri ne dedim. Elimle yokladım , kitap gibi.. gözümde gözlükte yok. Üstündeki simi okuyamıyorum. Dayanamadım açtım, Mephisto kitap evinin paketi çıktı içinden. Daha da meraklandım , gittim gözlüğümü taktım-aaa Zero'nun ismi ve soyadı var pakette zaten bana gelmiş)))Heyecanla açtım ki çok çok istediğim iki kitap.Nasıl sabırsızlanıyorum okumak için anlatamam.Gavur Mahallesi ve Can Kırıkları. Elimdeki kitabın arasına sokmak istemedim. Sıkıştırarak değil rahat rahat sindire sindire okumak istiyorum. Önümüzdeki haftanın kitapları bunlar. Gamse zaten Can Kırıklarını kaptı hemen , önce okumak için. Çok merak ediyordum dedi.
Kitap dedik devam edelim bari...geçen akşam Tezer Özlü'nün ilk kitabını okudum. Pazar günü Alkım'a gittiğimde almıştım iki kitabını... dayanamadım birini o gece okuyup bitirdim. Zaten 50-60 sayfalık bir şey.''Çocukluğun Soğuk Geceleri'' kitabın adı. Okurken hep '' Sana Gül Bahçesi Vaad Etmedim''i hatırladım.Yürek burkar, yürürken birden duvara çarpmış gibi hissettirir insana kendini Tezer Özlü'nün yazdıkları...Edebiyatımızın nostaljik, gamlı prensesidir' O'. Hiç okumadıysanız bile bir tane okuyun çünkü , herkes bir Tezer Özlü kitabı okumalıdır bence...
Bir de film vardı sözünü edeceğim ama o da bir sonraki yazıya kalsın artık. Şimdi biraz okuma vakti.

bi de şarkı...günün mana ve ehemniyetine uygun burada