Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Baştan söyleyeyim çook uykum var ve bu yazıda neler yazacağımı ben bile bilmiyorum. Başladık bir kere ne gele gele.

Pazar gününden başlayalım. Pazar günü gözümüzü Can'la açtık. Çünkü Berfu'nun şantiyeye gitmesi gerekiyordu.Zuz'un da pikniğe:))).Bazen de Zuz işe gider, Cancan pikniğe, onların tarzı bu:))) Cancan saat 10 gibi geldi bize. Oy öpüştük koklaştık, Naziş Ablası da Bodrum^dan dönmüştü. Yorgun olamasına rağmen O da ayakta karşıladı Cancan'ı. Saat 3 gibi Berfu işini bitirip geldi. Bir şeyler yapalım dedik, programcıbaşı ben dedim ki, uzaklaşmayalım , Beylerbeyi'ne gidelim. Gittik deniz kenarında oturduk. Her yer tıklım tıklımdı, ama en beğendiğimiz yerde oturanlar , bir anda kalktılar. hemen konuşlandık oraya. Bir şeyler yedik içtik. Çayları mükemmeldi, içtikçe içmişiz, hesap gelince çay sayısını görünce yuuh dedik :))). Beylerbeyi'ni bilmeyenler için söylüyorum. Polis Evinin yanından girin, çok güzel ağaçlık bir yoldan yürüyerek , deniz kıyısında çok güzel resteronların, cafelerin olduğu yere çıkıyorsunuz. Önünüz tekneler için küçük bir barınak. O gün ne var anlamadım, Hintli bir grup tekne ile gitti geldi, geldi gitti.
Sabah kahvaltısında annesine sorun çıkaran Cancan, yayla çornasını yaladı yuttu)) ve gezmeyi hak etti.




Bir kaç gündür hijyenik işler peşindeyim. Ev bir bir elden geçiyor. Her tatil öncesi yapıldığı gibi. Bu gün de banyo ile uğraştık. Dolapların yerini değiştirip sonra tekrar gerisin geri aynı yere koyduk. Eh biraz atraksiyon yapmış olduk. Dolapların altından çıkanları saysam şaşarsınız. Her gün temizlenen paklanan banyo, girdaplarda neler saklamış.


Banyo da ki iş bittiğinde ben de bitmiş ve acıkmıştım, . Neyse Naziş iki tane yengen tost yetiştirdi ama ne tostmuş hala acıkmadım :)))

Akşam koruya gittik, kocam ve Naziş ile. Çok güzel oldu. Korunun içinden yürüyerek ta Kuzguncuk'a kadar inip, korunun çıkışındaki köşkte oturduk. Hava serinlemişti. Tostlarla öyle bir doymuşuz ki, akşam yemeğini de orada yeriz dedik ama sadece çay içip döndük. İniş iyiydi ama çıkarken valla ağır vasıtalar gibi tısladım.
Saat dokuz gibi korudan döndük ve serildik. Yarın sabah erkenden Beyoğlu yolcusuyum. Ekiple , Ordu öncesi bir buluşma yapacağız. Bu yıl Onlar gelemiyor ne yazık ki, Eniştemin rahatsızlığı nedeniyle.
İstanbul artık iyice ısındı, yarın 34 derece olacakmış, yarın ki buluşmayı o nedenle istememiştim ama , al eline yelpazeyi, zaten denizden geliyosun dediler özrümü kabul etmediler. Geceleri salona kaçıp klimayı açıyorum, ya da pencere açık yatıyoruz. Hep derim ya hehehe yaz 15 gün olsa tatil yapsak sonra , bahar olsa. Nası iyi fikir dimiii.
Şimdilik bu kadar. İyi ve serin bir gece diliyorum.