Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

7 Haziran 2010 Pazartesi

YAŞAMAYA DEĞER

Dün yazsaydım bu yazıyı başlığım, yağmur yağar ıslanırımmm oy amann olurdu... Islanmak mı? ben daha önce demek ki, hiç yağmura yakalanmamış, hiç ıslanmamışım arkadaş...
Bir kaç gün önce Naziş, Optimum'dan Baba'sına iki adet t-shirt almış. Çok da güzel yapmış buraya kadar... Kocam t-shirtleri giyince gördük ki, birinin kolu yanlış takılmış, yani arka kısım öne gelecek şekilde takılmış ve bu yüzden ön tarafta potluk yapıyor... hem de anlı şanlı bir marka ha... ama benden kaçar mı... bir modelist eskisi var karşılarında... nedenini şip şak anladım... Naziş de dedi ki; öyleyse pazar günü hep birlikte gidelim değiştirelim , belki başka şeyler beğenir Babammm... eh iyi dedik... ya siz alın ben beğenirim diyen Kocam bile peki dedi... Sabah Gamsegamse'nin kahvaltı programı vardı okul aile birliği ile, O' kahvaltısına gitti, biz de saat bir gibi evden çıktık... Biz arabadayken Gamse aradı, kahvaltı sonrası Optimum'a geçmiş, daha evden çıkarken aklı bizdeydi zaten... Neyse biz Optimum'un önüne geldik, arabadan indik bir şarıltı, bir yağmur, sel akıyor, birden arabalar yarı beline kadar su içinde kaldı, yoldan sel akıyor, önündeki üst geçidin merdivenlerinden sanırsınız ırmak akıyor... İçeri girdiğimizden göz bebeklerimize, afersiniz şeyimize kadar ıslanmıştık... Gamse bizi görünce şok oldu. O herşeyden habersiz içerde dolaşıyormuş tabi. Hemen önümüze gelen ilk mağazaya girip tepeden tırnağa giyindik heheheh sonrada yeni cicilerimizle gezdik:)) valla ben kendime çok güzel bir elbise aldım:))) Sonra hadi bir yerde oturup sıcak bir şeyler içelim dedik. Kocamın t-shirtini de değiştirdikten sonra , o gazetelerini alıp Sturbucksa oturdu... Ben de kızlarımla gezdim de gezdim. Yanına gittiğimiz de Kocam, hiç gelmeyeceksiniz sandı... Bir gazeteyi( HABERTÜRK), tüm pazar ilaveleriyle birlikte satır satır okumuş, üstüne de tarih dergisini okumuş, bulmaca çözmüş anlayın siz artık... Biz O'na bi dakika deyip bu kez Migrosa daldık. Sonrası home swet home .Akşam da Surviour izledik..
.
Dünden öyle yorulmuşum ki, bu sabah yataktan zor kalktım... yeşil çayımı alıp bilgisayarın başına kuruldum ve bloğumu açtım gözüme Pandoranınkutusu'nun yazısı ilişti... Dün izlediği bir filmi anlatıyor. Film yeni vizyonda , ben görmemişim ama konusunu biliyorum.. Çünkü sevgili Ruhdağı'nın önerisiyle okuduğum Kirpi'nin Zerafeti'nin filmi bu... Filme alındığından haberim yoktu... Kitabı da çok beğenerek okumuştum... Hemen bi araştırma yaptım ve filmin Capitol' de ki sinemalarda gösterimde olduğunu tespit ettim... Yasemin çayımı aldım ve filmi izlemeye gittim heheheheh. Bu kitabı okurken canınız bir yasemin çayı çekiyor anlatamam... Burnunuza yasemin kokuları falan geliyo... Bizim yasemin çayımızda , Naziş'in bir arkadaşı tarafından Uzak Doğu'dan getirilmişti. Ama korkmayın tüm aktarlarda var:)) Filmi izlemeye giderken bardak termosunuz varsa hemen bir yasemin çayı demleyin , öyle gidin. Ama önerim önce kitabın okunması yönünde... Filmi çok başarılı buldum, tüm karakterler , kitabı okurken gözümde canlandırdığım gibiydi... Yalnız Renee'nin kadın arkadaşı ile yaptığı çay ritüelleri biraz
daha özenli olabilirdi, bunun onlar için ne kadar özel olduğu vurgulanabilirdi... Filmi izlerseniz , kitabını da mutlakokuyun. Film bir Fransız- İtalyan ortak yapım. Fransızca adı Kirpi... Türkçeye neden Yaşamaya Değer adıyla çevrilmiş anlamadım. Halbuki adının Kirpinin Zerafeti olmasının bir anlamı var. Filmde de bu vurgulanıyor zaten... Reneee kirpi gibi sert dikenli ve korunaklı bir kadın ama onların altında çok zarif biri... Neyse okuyun , izleyin derim de başka bir şeycikler demem daha....

On üçüncü yaş gününde intihar etmeyi planlayan on iki yaşında, son derece zeki ve üstün yetenekli bir kız çocuğuyla, müzik, resim ve felsefe meraklısı, Rus edebiyatı ve Japon sineması tutkunu elli dört yaşında bir kapıcının, kibar bir Japon beyefendisi sayesinde gelişen sıra dışı dostluğunu anlatan Kirpinin Zarafeti, Fransa'da yayınlandığı 2007 yılında 1.100.000 adetlik baskı sayısına ulaşan, göze çarpmayan güzellikleri yücelten, sınıflar ve nesiller ötesi bir dostluğu konu edinen zarif ve etkileyici bir roman. Her şeyin, özellikle de hayata dair mutlak olguların ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteren nefis bir kitap. Barbery hayatın küçük keyiflerini, her şeyin Marcel Proust'un o sonsuz nostaljisi ile dengede olduğu muhteşem anları yakalamayı başarıyor.


Bu gün şiddetli yağış beklentisi nedeniyle okullar tatil edildi... Kızlar öğleden sonra eve geldiler... Eve girer girmez bir yayılmışlar, o derli toplu evimin yerinde yeller esmiş, birer battaniye alıp biri kucağına laptop bacağının altına yastık , diğeri tv karşısına yatmış oooh kebap... Ben görür görmez de - Anne tost yapsana... neyseki akşam yemeğini sağlama almıştım... et sote ve pilavımız , Akdeniz salatamız hazır... İş masayı kurup kaldıracak eleman bulmaya kaldı..