Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

27 Nisan 2011 Çarşamba

Çarşambanın gelişi( yeniden düzenlendi)

İstanbul!a bahar bir gün geliyor , sonra vaz geçiyor. Dün pırıl pırıl olan hava bu gün yerini kapalı bir havaya bıraktı.

Gamse dün akşamı , arkadaşında geçirince nispeten sakin bir gece geçirdik:)) Sakin sakin dizimizi izledik , çayımızı içip yatak odalarımıza geçtik.Gece 01.30 kadar kitap okudum.Marc , Lilia ve Ferda dünyanın değişik yerlerinde yaşarken bir taraftan da sufle denemeleri yapmaya devam ediyorlar....Dışarı çıkınca ilk işim çikolatalı sufle yemek. Artık en iyi sufle nasıldır biliyorum. Üstü hafif bile çökmüş olsun onlara fırını yarım buçuk saniye erken açtıkları için kızabilir ve sufle pişirmenin bir hayat dersi olduğu konusunda uzun bir nutuk atabilirim.

Sabah Naziş biraz agresif takıldı. Bir şeylere takıldı , düşürdü söylendi, kıyafetini beğenmedi... Sadece dinlemede kaldım. Dışarı çıktığında temiz hava onu kendine getirmiştir,umarım.
Naziş gidince , yeşil çayımı aldım bir komedi filmi izleyeyim dedim.Hem dünkü Yaşam Arsızından sonra iyi gider düşüncesiyle.İlki Zoraki Baba, ikincisi Zoraki Dünür üçüncüsü Zoraki Baba3 adıyla oynayan serinin,ilkini çok sevmiş , komedi filminde Robert De Niro'yu izlemeye bayılmıştım. Ama üçüncüsünde kabak tadı verdiğini Zoraki Babadan zoraki filme dönüştüğünü gördüm. Kötümüydü? hayır ama benim için; canınız isterse izleyin isterse izlemeyin kategorisinden.

Bu gün sultani bezelye pişireceğim. Biz buna yemek demeyiz, çayın yanında ikindi de falan hatta Ordu'da geç bir sabah kahvaltısında bile afffiyetle yenir. Sultani bezelyeyi bilirsiniz. Bezelyenin henüz içinde tanelenmemiş halindedir. Bir ay falan görünür ortalarda ondan sonra araki bulasın. İşte bu bezelyenin yan tarflarını kılçık ihtimaline karşı bıçakla aldım. Kılçıksız görünse bile mutlaka iki yanlarını da alın. Sonra haşlayıp süzün. Bütün bütün haşlanacak. Süzüldükten sonra iyice suyunu sıkın. Okiii. Şimdi diyelim ki yarım kg sultaniniz var. Üç , dört kaşık mısır unu, iki yumurta, tuz karabiber ile bir güzel harmanlayın... Sonra bir teflon tavaya sıvıyağ koyup, iyice bastıra bastıra tavaya döşeyin, kısık ateşte iyice içindeki un pişene kadar altlı üstlü kızartın. ben bir kapak yardımıyla alt üst ediyorum... Ama söylemeden geçemeyeceğim krepi havada çeviririm breh breh...Daha önceki sultani bezelye etiketli yazımda, Ordu'da olsam denizden gelsem, teyzemler çayın yanına bundan kızartsa, yesem demişim. Ama o tarifte bir yumurta vermişim, heheheh, siz yine de iki kırın, çevirmesi daha kolay:)

Ha bi de, iyi ki Zeki Müren sağ değil, bir de çılgın projeyi görecekti....

Çarşamba yazısı burada sona ermemiş olabilir. Gün uzun ...

düzenleme: Sultani bezelye ile ilgili bir anımız geldi aklıma... Kocam ile daha nişanlıyız. Ordu'ya gittik. Bizimkiler yarış yarış bizi yemek davetlerine çağırıyorlar...Çok küçükken evden ayrılıp yatılı okula giden kocam zaten yöresel yemek kültüründen uzak kalmış. Bir de Karadeniz usulü ağırlanınca feleği şaşmıştı. Bezelyesini pilavın üstüne isteyince bizimkiler herhalde bunun adeti böyle deyip sultani bezelye kızartmasını, pilavının üstüne koyup getirmişlerdi. Gıkını bile çıkartmadan yedi canım kocam ama biz gülmekten serildik. Nasıl ki,teyzemi üzülmesin diye hiç şeker koymadan pişirdiği sütlaçı bir tek o yemişti aynen onun gibi:))Bir de yemek seçer bu adam:))

düzenleme:2-Gün uzun, yazı burada sona ermemiş olabilir demiştim size...Beni sakin bir akşamın beklediğini düşünüyordum. Akşam yemeğimizi yedik, diziye kadar kitap okumak için odaya çekilmiştim ki Zeya aradı-hadi sinemaya dedi. Bizim Büyük Çaresizliğimizi izlemek istiyorduk zaten. İkimizde kitabını okumuştuk. Capitol'de Elçin ve Zeya ile buluşup son matineye yani 21.45 e bilet aldık. Ve filmi üçümüz izledik. Filme girerken pazarlık yaptık gösterici ile, reklamları atladı, direk filmi başlattı. Konuşa konuşa , filmi yorumlaya yorumlaya evimizin salonunda gibi izledik. Film kitabın ilk 10 sayfasını atlayarak başladı ama sonradan iyi gitti. Ama şunu söylemekte fayda var, kitabı bilmeden giden ne kadar anlar , o iki erkeğin dostluk derecesini nasıl anlamlandırır ayrı konu. Eğer filmi izleyecekseniz önce kitabı okuyun derim benn...