Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

19 Şubat 2013 Salı

Mutfaktan bildiriyorum

Bugün film yok ,kitap yok, gezme tozma yok...Bugün günlerden Mutfak...

Bugün bir kargo beklemek zorundaydım yoksa şöyle bir Kız Kulesine doğru uzanmak vardı aklımda...

Önce kendimi bir güzel motive ettim. Çıtır çıtır simitli, Ajda Pekkan konserli bir kahvaltı yaptım. Sonra Türk kahvemi pişirip,bir karanfilli telledim yanında... Sonra dolaptan ıspanakları ve taze baklayı çıkardım. Ispanakları suya bastım.A film yok demiştim ama pardon ya baklaları temizlerken  film izledim ben:) Bu filmden sonra söz edelim ama adını söyleyeyim ''Kuma''...Baklaları temizledim yıkadım. Her yiğidin yoğurt yeyişi farklıdır tabi benim bakla pişirme usulüm şöyle. Önce çok az rivyera  tipi zeytinyağıyla soğanları pembeleştirdim. İki kesme şekeri de attım ki soğanlar karamelize olsun, renklensin,zaten zeytinyağlılara şeker koyuyoruz ya... Sonra baklaları koydum,tuzunu ilave ettim ve kısık ateşte  biraz kendi suyuyla pişmeye bıraktım. Daha sonra bir tatlı kaşığı unu sulandırıp üstüne döktüm az daha sıcak su ilave ettim. Pişince taze soğan ve dereotu koydum,sızma yağ gezdirdim üsten üstten ve soğumaya bıraktım. Bu arada baklalar pişerken ıspanakları yıkamış ve süzülmeye bırakmıştım. İki kilo kadar vardı. Suyu süzülen ıspanakları doğradım.İkiye böldüm.Bu ara ama hangi ara koyduysan ocakta yarım kg kadar kıyma kavrulmaktaydı:)) kavrulunca onu  eşit olmayan iki parçaya böldüm:) Büyük parçayı iki  baş doğranmış soğanla tekrar kavurdum onu da tekrar ikiye böldüm. Mutfak biraz da matematik demektir biliyorsunuz ki:))

Şimdiiii, hani ıspanaklar ikiye bölünmüştü ya ha,onların bir bölümünü,pirinç yıkadığımız iki parçalı süzgeçler var hani...O süzgece koydum,üstünden kaynar su döküp üstüne bir kapak kapattım. Diğer parça ıspanağı da kıymalı soğanlı harcıma,biraz salça ilave ettim,üstüne sıcak sudan kendini kurtaran ıspanakları koydum, yarım fincanda bulgur koyup hızlı hızlı karıştırdım ocak üstünde biraz kavrulur gibi altını kapattım. Soğuyunca kapaklı bir kaba koyup dondurucuya kaldırdım. Şimdi  bu nolcak. Diyelin ani bir program çıktı, vay efendim benim evde yemeğim yok, şimdi çıkarsam yemek yetişmez demeyeceksin. hemen bunu dolaptan çıkaracaksın,üstüne sıcak su koyup,pişmeye bırakacaksın,o sırada makarna suyu da koy git giyin. Sen giyindim,makyaj yaptım diyene kadar onlar pişer. Sen de gönül rahatlığıyla gezmeye gider,hoplaya zıplaya geri dönersin. Gelirken evde yoğurt yoksa yoğurt almayı unutma yeter.




Şimdi gelelim orada sıcak suda bekleyen ıspanağa...Onu süzgeçten çıkardım,suyunu iyice sıktım. Salçalamadığım  soğanlı kıyma ile  yeniden işlem yaptım. Bu da  yumurta kırıp ıspanaklı yumurta olacak,biraz fazla olmuş belki artandan ıspanaklı börek olacak...


Pekiiii, kıymayı üçe bölmüştük, soğansız olarak kalmıştı üçüncü parça,o ne olacak. O da dünden kalan makarnanın üstüne dökülen sarımsaklı yoğurdun üstüne biraz domates püresi ve pul biberle tatlandırılıp  sos olarak dökülüp yeni  bir  sunumla alacak bu akşam masada ki yerini...

Bunları yaparken,çayımı ,kahvemi ihmal etmediğimi, de bilmenizi isterim:)

Bu akşam'' Seksenler''  akşamı... Sonrasında da kitap okuyabileceğim inşalah maşallah