Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Bu cumartesi

Bu masada kahvaltı ettim... Yıllarca birlikte çalıştığımız, uzun mesai gecelerini şenliğe çevirdiğimiz, bu mahallede her gün biri kek , kurabiye pişiriyor diye diye en sonunda bir lokum imalathanesi bulduğumuz,birlikte ıslandığımız, üşüdüğümüz Hatice'nin evindeydi bu kahvaltı... Yıllar önce blogcuda yazmıştım maceralarımızı... Rüzgardan uçan perdenin kalıplarımızı sağa sola uçurmasından bıkıp ; perde eteklerine taşlar bağlayıp sonra o taşların havadan kafamıza yağmasından saklanmak için masaların altına saklandığımızı , sokak sokak modellerimize uygun çocuklar aradığımızı, Darıca hayvanat bahçesinde; temmuz sıcağında yaptığımız kış çekimlerini anlatmıştım bir zamanlar...Birimiz işe gelmediği gün iş yeri nasıl çekilmez olurdu, saatler nasıl geçmek bilmezdi.

Kahvaltımızı ettik, kahvelerimizi içtik. Hava güzel hadi dışarı çıkalım dedik. Ben Kuzguncuk yaza yaza Hatice'nin de canını istetmişim...Üstelik kızcağız bebek bekliyor... Naziş, Hatice'nin annesi Hasibe hanım ve de Naziş ile Kuzguncuk'a gittik. Bizim mahalleye gelince arabadan inip , aşağı yürüyerek indik. Hayat Kahvesinde mola verdik./( Hative Naziş pastalarına konsantre olmuşlar:)))

Hayat Kahvesinde bir süre oturduk sohbet ettik, sonra deniz kıyısına indik. Sahil boyunca yürüdük ve bir mola da Paşa Lima'nında verdik...Artık kızıl kestane olan saçlarımla:))Sonra da bu erguvan ağacı gibi bir sürü erguvanların altından yürüyerek eve geldik...
E daha ne olsun her gün böyle olsun...

tabi bu arada tasarımıma oy vermeye devam:)
buradan
http://www.gladekadini.com/sentasarla/index.php?id=7383#/galeri