Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Sensiz günlerde



Sen bizimle ilgili hayaller kurmuş muydun Anne? Gençkızlık hayallerinde biz var mıydık? ...Varsak ne derece gerçekleşti bunlar bilmiyorum ama bana bir anne hayal et deselerdi,tam da seni tarif ederdim.Çocuklarının üstüne abanmadan,kendini hiç hissettirmeden yanında olabilen,yanyana yürüyebilen biri... Metin'in yatağının altında bulduğun pankartları usulca geri iten,önlemlerini en sessiz biçimde alabilen biri olmayı nasıl başardın, ya da yaptığımız hataları hiç yüzümüze vurmadan telafi etmeyi... Ama başarıları da aynı  duruşla  karşılardın. Ben öyle olmayı beceremiyorum. ...Senin koyduğun-o kadar da değil yani, önünde sonunda ben annenizim duruşu yok bende...O kıldan ince çizgiyi çizmeyi beceremedim.Yaygaracıyım,vırç vırçım...Bazen Zeki hatırlatıyor hatta-Lale, sen onların annesisin,arkadaşı değil diye:))Ben bir dala çıksam,onlar o dala salıncak kurup sallanıyorlar...

Zuhal- benim hiç annemle özel bir resmim yok diye şikayet ediyordu,en küçük ya hep karambole gelmiş...Hep kalabalıklara karışmış...Seninle bir  fotoğraf çekilecekken biri tüneyivermiş yanınıza...Geçen gün Gamze-Teyze,teyze Anneannemle en özel resminizi buldum, hiç kimse yok aranızda diye  şu aşağıdaki resmi çıkardı...Karnında çünkü:))




Bu yaz gelemedim Ordu'ya ,sonbaharda inşallah... Senin Bağlarbaşı'nda ki parkı yıkıp yerine ışıklı,sulu  bişi yaptılar.  Ağaçları da kesip dımdızlak ortada bırakmışlar parkı. Sen hiç sevmezdin.

Geçen gün aklıma ,senin liseyi bitirme hediyesi olarak aldığın yüzüğü kaybettiğimde  yerine ,yeniden aldığın yüzüğü verme biçimin geldi.Ne komik kadınsın...Karşılıklı oturuyorduk. Sen iki elini garip bir biçimde üst üste koymuştun. Ve yüzük parmağın beni gör beni gör der gibiydi... Parmağındaki yüzüğün üstünde taşlarla işlenmiş bir ''L'' harfi vardı.Anne-bana ,yüzük mü aldın dedim?...Yooo,kendime aldım,dedin.E,peki niye ''L'' harfi var,deyince de-çok hoşuma gitti,aldım dedin:)) Sonra da,bunu bari  koyduğun yerlere dikakt et dedin ve parmağıma taktın. Hiç çıkartmıyorum o yüzüğü parmağımdan.

Şimdi Gamse,hayatımda içtiğim en güzel kahveyi yaptı getirdi. Çok yoğun damla sakızlı ''Ege Kahvesi'' Naziş,İzmir'den getirmişti...

Geçtiğimiz yaz evi kapattık...Bize kızdın mı?...Ama sevdiğin herşeyi özenle koruduk,sardık. Dayım çok kötü hissetti kendini,en yakın arkadaşın  hala dediğimiz Türkan Hala'ya senden hatıra verdim,bir kaç şeyi...Birlikte ağladık,hep seni ve birlikte geçirdiğimiz günleri andık.

Bir görüntü var gözümün önünde,hiç gitmeyen...Seninle geçirdiğimiz son Anneler Günü idi... Hastaydın,halsizdin...Zuhal ,Oya ve ben çarşıya çıktık. Sana,ayakkabı ve çanta aldık. Eve gelince,paketleri açtın,zorlukla kalktın. Ayakkabıyı giysin,çantayı koluna takıp boy aynasının önüne geçtin. Çok güzel, günlerime giderken kullanırım dedin... Aynadaki görüntüne baktım,içim kavruldu...Bizim için yaptığın ,bizim için söylediğin o kadar belliydi ki... Zaten de hiç kullanamadın onları...O aynadaki görüntüyü hep unutmak istiyorum ne kadar unutmak istesem de o kadar gözümün önünde...

Bugün  yine sensiz bayramlardan biri,seni ziyaret edemedik ama Metin kabrinin resmini çekmiş üzerindeki güller iyice azmanlaşmış. Babam sarmaşık gül dikmişti. Dört tarafına kazık çak da iyice sarsın dedim.

Hep güller içinde ol Annem...