Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

14 Mart 2012 Çarşamba

Manzarada bu gün

Bu gün Üsküdar'dan karşı kıyılara bakarken manzarada Kız Kulesi'ni göremedim, çünkü; içindeydim:))

Ne zaman program yapmaya başlasak yağan kar yüzünden sürekli ertelediğimiz Kız Kuleli kahvaltımızı bu gün nihayet gerçekleştirdik. Zero, Özlem(Macera Kitabım) ve ben.

Sabah , rüzgarlı havayı arkama aldım ve yürüyerek buluşma mekanımıza gittim. İlk önce Kız Kulesinin karşısındaki Filizler Köftecisinde süper bir kahvaltı yaptık. Kahvaltı resimleri Zero'da ...gönderince hemen ekleyeceğim buraya.Kahvaltı mekanı olarak da, manzara olarak da önerebileceğim bir yer. Kahvaltısı dışında köfteleri de çok çeşitli ve lezzetlidir. Aklınızın bir köşesine yazın.Biz sohbet muhabbet gülüş, saatler süren bir kahvaltı yaptık. Yani saat 1o'dan saat 13.00 kadar diyeyim de anlayın gari.İçtiğimiz çayları biz saymadık ama garson saydıysa baya bi yüksek rakam çıkmıştır:)

Kahvaltımız bitince kahvelerimizi içmek için hemen yolun karşısına geçip tekneye bindik ve İstanbul'un bence güzel süsü olan Kız Kulesine geçtik.
Kız Kulesi restorasyona açılınca çok karşı çıkmış, çok üzülmüştüm. Büyüsü bozuldu gibi gelmişti bana. Hala da aynı fikirdeyim. Padişahın kızını , denizin ortasında bir kulede bile bulan kaderini anlatan , efsanelerde ki gibi kalsaydı. Bir yandan da o kadar sevdiğin, hakkında efsaneler duyduğun bir yerde olabilmek de çok garip bir duygu.Kahvelerimizi içtik, teraslardan İstanbul'u izledik. Ve tekrar tekneye binip sahile çıktık. Sonra evlerimize işlerimize dağıldık.

Ben bu gün İstanbul'a Kız Kulesinden baktım.
Peki siz bulunduğunuz yerden nereye baktınız bu gün, sizin manzaranızda neler, kimler vardı...

not... Kitap okuyan Kıza uğramayı unutmayın... Loksandra var.

Ve Yetmişli yıllara ait anıları hem okuyabileceğiniz hem de kendi yazılarınızı, anılarınızı, resimlerinizi gönderebileceğiniz bir yer var artık. Blogcu olsun olmasın herkese açık burası yani yetmiş zaman olur ki...

salı gecesini çarşambaya bağlarkene

Bu günün en önemli atraksiyonu; evdeki bayram temizliğiydi. Böyle dip köşe temizliğe bizim kızlar bayram temizliği derler ve sonrasını hiç sevmezler. Çünkü; temizlik sonrası ben o temizliği hayat boyu koruma iç güdüsüne girerim:))

Temizlik bitince iki günlük de yemek depoladım. Sonra da çayımı demledim. Ama ne çay biliyormusunuz çok özel bir harman. Bir kaç çay harmanlanıp, aromaları birbirine geçsin diye kapalı kaplarda hiç ağzı açılmadan bekletilmiş. Ben yapmadım, hediye ve içindeki çayların neler olduğunu henüz öğrenemedim. Çayımı içe içe kitabımı okudum.

Yeni kitabım; Buket Uzuner'in Uyumsuz Defne Kaman'ın Maceraları-SU...Dörtlemenin ilk kitabı.Daha çok başlardayım. Bu akşam KADIKÖY çarşının altını üstüne getirdik.Kadıköy'e gittiğimde mutlaka kahve içtiğim Ferit Bey, Baylan pastanesi, Hacı Bekir lokumcusu, mezelerine bayıldığım mezeci, tatlıcı, Nezih kitapevi, Çiya... defalarca binip karşıya geçtiğim Barış Manço vapuru... Her şey bu kadar tanıdık olunca, komserle birlikte aradık sanki Defne Kaman'ı...ve böyle bildik yerlerde geçince daha bir keyifli oldu okumak.Sanırım bu kitapla ilgili çok konuşuruz.

Bu akşam her salı olduğu gibi Seksenleri izledik. Ali Kaptan ve Cemile'nin hiç düzelmeyen buruşuk suratlarından kurtulduğum için çok memnunum.

Şimdi yatmalıyım. Çünkü yarın çok özel ve çok güzel bir programım var.