Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

30 Mart 2010 Salı

Dünden ama bu gün için yeniden düzenlendi:)))

Pata küte yazıya gireyim hemen çünkü henüz çay bile içmedim. Önce, dün doktora gittik... göz nezlesiymiş... iki damla verdi, üst üste damlatılacak.Benim kulak ağrımda da geçti...

Binbir Hayat Masallarını okumanızı tavsiye edeceğim. Bağdat, Paris, Madrit, Kuveyt, Hindistan arası gidip geliyor bir sürü kadın , erkek tanıyorum... Kitaptaki baş kişinin, abisini arıyoruz.Abinin adı İlyas. Dün akşam Yeni Delhi'ye gittiğini öğrendik, ama oraya vardığımızda benim uykum gelmişti. Paris, Madrid bölümleri ise bu arayışının dışında onlar, şimdiki zamana ait.

Dün akşam Ezel; tekrar bölümüydü. O yüzden Türk Malını izleyelim dedik... yok böle bir şey... İnsanı güldürmek bi yana gerim gerim geriyor. Bu kadar zorlanırmı olay... sanırım bir iki bölüm sonra gider ...

Dün çikolatalı bir kek yaptım, normal kekin içine , Dr Ötker portakallı ve çikolata parçalı gurme puding koydum. Sonuç süper, aklımın ve aklınızın bir köşesinde bulunsun. Ve, eğer okursa beni affetsin, çünkü nerede okuduğumu gerçekten hatırlamıyorum. Bir yemek sitesinde görmüştüm. Fincanda kek deneyimi yaptım. Sonuç süper süper süper. Yaptığım keki kalıba döktüm, küçük kalıba dökmüşüm. O sırada işte, aklıma okuduğum fincanda kek pişirme olayı geldi, aklıma. Fincanları yağlayın. Yarısına kadar kek harcınızı koyun. Fincanların yarısına kadar su gelecek şekilde , su dolu bir tencere oturtun. Cam kapak kullanırsanız kabarmasını , piştiğini neyin görüyorsunuz. Önce fokur fokur kaynayana kadar , altı hararetli, sonra iyice kısın. Piştiğini anlarsınız zaten, iki çorba kaşığı şey hemencecik pişiyor.Tahmini 20 dk falan. Yalnız altını kapattıktan sonra 15 dk kapağı açılmayacak. Sonra sufle gibi yumşacık bir kekiniz oluyor. İster fincandan çıkarıp , sos mos dökün, hatta marmelat da olabilir. Y ada bizim gibi kaşık kaşık yeyin...

Yine Şamdan kavaktan, ordan burdan, öteden beriden bir yazının sonuna geldik sayın okuyucu. Ne yapalım herkes anasının karnından yazar doğmuyor.

Hadi gittim ben , kahvaltı bile yapmadım henüz...

düzenleme-1: Daha sonra kekin tarifini okuduğum siteyi buldum, gerçek tarif burada

düzenleme-2 :Hava pırıl pırıl diyerek kendimizi sokağa attık ama poyraz varmış meğer. Dondum. Korunun güneşli yerindeki jimnastik aletlerinde boğaza bakaaaa bakaaaa jimnastik hareketleri yaptım. Sonra da biraz yürüdük karıkoca-karıkoca... Sonra ben bir de sigara tüttürüverdim. Denizde , sefer yapan motorların sesini dinleye dinleye, süzülen motorlara baka baka. Kocito- aynı resim gibi dedi, Ben de resim olsa - aynı canlı gibi derdin dedim:) Erguvanlarda henüz bir hareket yok, bazıları hafiften tomurcuğa durmuş o kadar. Defneler hep çiçekli. Bir de kirpi ölüsü gördüm çok üzüldüm. Kocamandı. Beni öndeden tanıyanlar , en sevdiğim hayvanların kirpiler ve kargalar olduğunu bilir. İstanbul'un martıları bu kadar koca totolu olmadan önce onlarıda çok severdim. Ama neylersiniz ki artık onlarda fastfood çu oldular. Artık denize dalıp balık avlamak yok valla ancak motor vapur kovalayıp, atılan simitleri, ekmekleri yesinler. Bazen bir bakıyorum bir bulut halinde motorlarla birlikte karşıya geçip geri geliyorlar. Kıyıdaki büfelerin çöplerini karıştırmakta onlarda . Oh ekmek elden su gölden yaşıyorlar...

düzenleme-3: Zeki Demirkubuz'un Kıskanmak filmini izledim az önce ve böylece gündüz etkinliklerimi bitirmiş oldum. Şimdi sıra akşam yemeği hazırlığında. Bu akşamki dizim Aşk Ve Ceza. Sonra da Yeni Delhi^de İlyas'ı arayacağım...