benim :)
Mearak etmeyin sağlık ve afiyetteyim.Arada falso veriyoruz.Uykumuz kaçıyor,oramız buramız ağrıyor ama yine doğrultuyoruz belimizi.
Bu hayat bana şunu öğretti ki en önemli şey rutindir arkadaşlar...O rutin bozuldu mu her şey tepe taklak oluyor.
Ara sıra verdiğimiz falsolar dışında yine okumaya,izlemeye ve fırsat buldukca gezmeye devam.
Mesela dün en çok huzur bulduğum yere gittik karı koca...Süleymaniye benim için huzurun adresi. O cami avlusundaki ağaçların altına yayılmak, sonra denize bakmak, yüz yıllardır orada yatanları görüp hayatın farkına varmak, dua etmek...Süleymaniye'nin binbir hikayesini düşünmek...bacalarında biriken isin İstanbul'un mürekkep ihtiyacını karşıladıgını, caminin dört bir tarafına yerleştirilen devekuşu yumurtalarının camideki örümceklenmeyi önlemek için kullanıldıgını yeniden yeniden konuşmak... Sonra arka kapıdan tarihi kurufasulyecilerin olduğu alana çıkmak.Hepsi hepsi çok iyi geliyor bana.
Arada bir de bu ekiple buluşup nerede sabah orada akşam yapıyoruz. Bu fotoğrafın çekildiği gün Cukurcuma, İstiklal Caddesi, Galata Mevlevihanesi ve Cumhuriyet Meyhanesinde günü noktalamıştık.
O gün Çukurcuma'da bir eskiciden çok güzel bir tabloyu pazarlık ede ede almayı başardım
Nergislerin yerini de laleler aldi.
Bahar bitki deyince bizim Alaçatı Ot Festivali ile yarışan pazarımızdaki otlar biizim mutfakta da yerini aldı.Bu seneki favorim çiriş otu. Ayıklayıp , doğrayıp biraz sıcak suda bekletiyorum. Sonrada bol soğanla kavurup,yumurta kırıyorum.Ev halkı çok beğendi.O mor çiçekli olan da bizim kaldirik ama diğer yörelerde hodan denilen ot. Onu da haşlayıp, iyice suyunu sıkıp, mısır unu, tuz ve bir yumurta ile iyice harmanlayıp teflon tavada altlı üstlü börek gibi kızartıp, sirke ve sarımsakla iyice karıştırıyorum. Acaip bişi söyleyeyim yani🙃Bahar deyince hiç Kız Kulesi karşısında kitap okuma, çay içme ritüelleri olmadan olur mu?Valla Vodafone reklamını görünce şok oldum.Senelerdir fotoğraf koya koya acep benden mi esinlendiler:)
Bazı kitaplar insana garip bir yaşama sevinci veriyor.Moskova'da Bir Beyefendi de bunlardan biri.
Okuyup okuyup bır bır Celebistan Halkına da anlatiyorum.😊😁😂
Belki de okur hiç sevmezsiniz onu bilemem Karahindiba Şarabı'nı okurken hissetmiştim bunu bir de...
Kont Aleksandr İlyiç,yazdıgı bir şiir bahane edilerek kaldığı otelden hayat boyu çikmamaya mahkum edilip,kaldıgı şahane suitden çatıdakı bir odaya sürülür.
Artik Moskova'nın en çalkantılı yıllarinı pencereden izlemek zorundadır.
Ama hayatı daha renkli,daha macerali olmaya başlar.
Kah çatı ustası ile kurdugu arkadaşlikla yildızlı gecelerde onunla sohbetler eder.Catıya kovan yapan arılar onlara bazen leylak kokulu,bazen kiraz cicegi kokulu ballar verirler.Kahvelerine esmer ekmeklerin üzerine sürdukleri bu ballar eşlik eder. Kont bu sirada eskiden yaşadıgı evinin,elma bahçelerini anlatır.Bu dostluk yillarca sürer.
Şimdi geldiğim satirlarda,Kont çatınin ucuna gelmiş,artik hayatından vaz gećmisken,çati ustası Kont Aleksandr çabuk gelmelisiniz deyip onu,catıdaki yerlerine göturdü.Ağzına zorla bal verdi.Balda elma çiceklerinin kokusu ve elma tadi vardi.
-Demek ki dedi çatı ustası,yıllarca bizi dinlemişler.Ondan sonra Kont 28 yil daha yasadi.
Haha kitabı anlattim sanmayin bu sadece bir sayfasi😊
Hem bir parti başkanının dokuz yaşindaki kızı Nina,arkadaş olduğu ona prenses nasil olunuru öğreten Konta, Noel'de otelin her kapısinı acan pas anahtarini hediye etti. Gerisi kitapta:)
Fotoğraftaki tabak Zuz'un hediyesi. Bir Orta Çag kasabası resmedilmiş.Midilli'de bir evden çıkmış. Ben çok beğenin e kıyamadı bana verdi.
Ha gitmeden Cunda Adali Pansiyon'da receller pişti,sezon açıldı.
Müracaat:instagramda Cunda adali Pansiyon ya da Zuhal Celepoğlu ya da ya da bana yani laleninbahcesine mesaj atabilirsiniiz.
Ay hadi gideyim.