Yazmadığım günlerde bakalım bakalım ne yapmışım.Öncelikle feci hastalandım a dostlar, süründüm desem yeridir. Size şöyle bir örnek vereyim; bir gün evde titreşimde çalan telefonu bulamıyorum, tabiki de bulamam o vuu vuu ses benden geliyormuş. Geceleri ıslık çaldı göğsüm gündüzleri de titreşime geçti :)
Hasta olup eve çakılınca, teselliyi edebiyatta aradım. Bol bol okudum okurken de ballı ,zencefilli, limonlu sıcak içecekler içtim.Nasıl bir meretse hala akşamları kendimi yeniden hastalanacak gibi kırgın hissediyorum.
Okuduğum kitapları size kolaj yaptım, tek tek bakıp gözlerinizi yormayın diye.Artık bu facebook ve instagram yüzünden kaç tane blog okuyan kaldıysa... Aslında bunda bizim de blogları biraz savsaklamamızın da payı var.
Kitapların hepsini okumuş olmaktan memnunum. Orhan Pamuk bir sürpriz yapıp hiç habersiz Kırmızı Saçlı Kadın' ı çıkardı.Ben çok beğendim.Sophokles'in Oidüpüs ve Firdevsi'nin "Rüstem ve Sührab"destanları üzerinden babalığı sorguladığı bu kitabı. Kırmızılı Kadın ise hikayenin aşk tarafında.
Kum Kitabı, hep okumak istediğim bir kitaptı ve nihayet okuma fırsatı buldum 13 hikayesen oluşan kitabı. En sevdiğim hikayesi parkta gençliğine rastladığı ve ileride kör olacaksın ama korkma öyle birden bire değil , yaz akşamı gibi yavaş yavaş olacak dediği hikayeydi.
Plmanın Pirinci, Portekizli ama ekonomik koşullar yüzünden Brezilya'ya göç etmek zorunda kalan bir ailenin 100 yıla dayanan hikayesi. Bu kitaptaki şu cümle beni çok yaraladı. "Aile bittiğinde tekrardan yapamayacağın bir yemektir."
Kadınsız Erkekler, ben de bir hayal kırıklığı yaratmasa da bir Murakami kitabı hissi vermekten biraz uzaktı. Neyseki son iki hikaye de yakaladım o hissi. Demekki Murakami uzun uzun anlatmaların adamı.Öykü işinde sevmedim.Sanırım ben iyi bir öykü okuyucusu değilim.
Bayan Ming'in Hiç Olmayan On Çocuğu, Çin ile oyuncak ticareti yapan bir Fransız iş adamının kaldığı otelin tuvaletçisi Bayan Ming'le arasında gelişen dostluğu konu edinmiş. İkinci çocuğa bile izin verilmeyen Çin'de on çocuğu olduğunu iddia eden bir kadın ve onlarla ilgili ilginç hikayelerin anlatıldığı 67 sayfalık minik bir kitap.
Kuş Kadın ise Macar edebiyatından bir örnek. Kuşlar benim kardeşim diyen ve her türlü çıkışı doğada arayan kuş bilimci bir kadın ve kızının hikayesi.
Azgın Mevsimler de bir hikaye kitabı. Kitaptan çok yazarının hayat hikayesi ilgimi çekti diyebilirim.
Filmlere gelirsek vizyondaki Türk filmlerine rağbet ettik bu ara. En son Bizans Oyunlarını izledik. Tamam film iyi güzeldi de o ne belden aşağı replikler kardeşim yanımda oturan kızımdan, birlikte gittiğimiz insanlardan utandım. Yok mudur bunun bir ortası bir kararı...
Dün aşağıda afişini gördüğümüz Aysel Özkan sergisine gittik karı koca...Bu kadar renkli bir İstanbul görmek isterseniz kaçırmayın derim.
Blog konusunda haklısın ama işte inan vakit varsa çok yorgunum yorgun değilsem vakit yok... Okumaya çalışıyorum işte..öptüm :)
YanıtlaSilOrhan Pamuk 'un yeni kitabini ben de
YanıtlaSilçok beğendim. Murakami 'yi de sevdim ben. Japon erkekleri böyle midir acaba ? Aldatilsalar da terk edilseker de acılarını içlerinde yaşıyorlar. Yoksa bu Yazarın kahramanlarına özgü bi şey mi?
Bizans Oyunları "ndan icindeki kufurlerden midem bulandı benim.
Bu arada çok geçmiş olsun Lale 'cim. Gitsin ve geri dönmesin o grip ...
Merhaba Lale hanım. Başkalarını bilemem ama ben her gün bloğunuza, acaba yeni yazılar var mı diye bakıyorum. Yazılarınızdaki samimiyet bana keyif veriyor. Ne olur arayı açmayın. Bol bol yazın. Bence hala benim gibi blog okuyanlar vardır.Bu arada çok geçmiş olsun. Güzel günler dilerim.
YanıtlaSilHergun bakiyorum yeni yazi var mi diye ozletmetmeyin kendinizi ne yazsaniz okurum ben :) cok gecmis olsunn
YanıtlaSilHergun bakiyorum yeni yazi var mi diye ozletmetmeyin kendinizi ne yazsaniz okurum ben :) cok gecmis olsunn
YanıtlaSilBen instagramdan sıkılıyorum bir müddet sonra ama blog okumaktan yıllardır sıkılmadım inan ki
YanıtlaSilblogları salladınız evet!
YanıtlaSilBen blog okuyanlardanım. Sen yaz, kimse okumasa da ben okurum. Yetmez mi? Şaka bir yana, blog gibisi var mı yafu? Diğeri çok kolaycılık. :)
YanıtlaSilblogları terketmiyoruz, hep buralardayız biz Lale hanım...
YanıtlaSilLale abla çok geçmiş olsun.Bir sürü kitap okumuşsun, ne güzel.Ben günlerdir Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ını okuyorum, bitiremedim bir türlü.Bu arada türk filmlerinde belden aşağı espriler hakkaten can sıkıcı oluyor.İftarlık Gazoz güzel diyorlar.Ailece gidilebilirmiş.Aklında olsun.Öpüyorum çok.
YanıtlaSilBen de merak ve heyecanla okuyorum blogunuzu :)
YanıtlaSilBlog yazmak gibisi bence de yok, sevgiler
ıspanağı bir gece önceden sirkeli suya koyuyorum yarına iki tur yıkayınca mis gibi oluyor, tavsiye ederim :)
YanıtlaSilGećmiş olsun..yazarsında ben okumaz mıyım yaşama sevinci ve umut dolu yazılarını �� Mine
YanıtlaSilLâle ablam sen hep yaz ben hep okuyayim. Gecmis olsun. Sevgiler ☺
YanıtlaSilHepinize ayrı ayrı çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilkırmızı saçlı kadın elimde okumaya başlayacağım sen beğendiysen daha zevkle okurum şimdi:)
YanıtlaSilaysel hanımı kutluyorum banucum selamlar sana da