Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

31 Ağustos 2016 Çarşamba

Yaz da bitti

Ağustos ayının son hafta sonunu Akçakoca'da geçirerek yaz tatilinde son perdeyi kapattık. Bu seferki ekip arkadaşlarım  Kocamito ve Naziş oldu.


Akçakoca'ya Naziş ve benim ikinci gidişimizdi, o yüzden daha bilerek ve daha keyifli oldu. Akçakoca İstanbul'dan çıktıktan iki buçuk üç saat sonra kendinizi Karadeniz'de bulabileceğiniz, fındık ağaçları arasında sokakları, evlerinin bahçesinde kara lahanalar ,mısırlar olan, sahile indiğinizde ise kendinizi turistik bir kasabada hissedebileceğiniz, çok uzaklara gitmeyeyim diyenler için İstanbul'un burnunun dibinde tatil yapabileceğiniz son derece güzel otelleri olan bir yer.
.
Akçakoca'ya girince ilk göreceğiniz yer Merkez camii.Zaten görmemeniz imkansız :) Daha önceki Akçakoca yazımda söz etmiştim  ama yeni okuyanlar için söyleyeyim. Son derece ilginç bir mimarisi olan cami; Selçuklu kıl çadırlarından esinlenerek yapılmış bir çatı örtüsüne sahip. Bu kez gittiğimizde maalesef ki Cerablus'ta  şehit olan askerimiz uğurlanıyordu oradan. Arkasından dua etmek bize de kısmet oldu.


Biz, öğretmenevlerinden  öğretmen statüsünden yararlanabildiğimiz için öğretmenevinde kaldık. Burası denize sıfır ve aradığımız,istediğimiz her türlü hizmeti alabileceğimiz bir yer. Önü otobüs durağı, karşısında da taksi durağı var.Odalar Karadeniz manzaralı ve kahvaltı ederken de bööyle benim gibi Karadeniz'i özleyenler için denize baka baka kahvaltı etme şansı var.


Akşamları da oda balkonundan güneşin denizde yıkanmasını seyretmek var.




Akçakoca'da ulaşım sorunu yok. Nereye hangi otobüsle giderim diye düşünmenize, yolun hangi tarafından  bineyim, nerede bekleyeyim diye de bir sorun yok. Çünkü; Hangi otobüse binerseniz binin, tüm mahalleleri dolaşıyor ve mutlaka sizin gideceğiniz yerden geçiyor ve de  hep aynı yönde inip biniyorsunuz. Hatta durağa giderken otobüse yetişemezseniz geri geri gelip sizi alıyor :) Eğer fırından ekmek alacaksanız da bekliyor:)

Sokaklarda gördüğünüz bu pusulalarla da yönünüzü hiç şaşırmıyorsunuz. Zira o yüzden bize yol tarif eden adam doğuya doğru gidin demişti:)


Biz yemek yemek için sahilde sıra sıra dizilen balıkçı lokantalarını tercih ettik. Balıklar taze taze gözünüzün önünden sandalla indiriliyor. Gece boyu da denizde teknelerin ışıklarını izleyebiliyorsunuz.
Biz  orada kaldığımız sürece ''İskele Balık'' da yemeyi tercih ettik. Çünkü ilk yemek yediğimizde  lezzetten de hizmetten de çok memnun kaldık. Şıkır şıkır, güler yüzlü kadın garsonlar çalışıyor. E tüm balık lokantaları da aynı manzaraya bakıyor ne diye başka yer arayalım dedik :)

Denizden yeni çıkmış çingene palamutlarını tava yaptırdık. Balık öncesi masaya mıhlama, fasulye turşusu, haydari  ve mısır ekmeği geldi. Mıhlama dışındakiler ikram.




Sabah kahvaltılarından sonra soluğu sahildeki Liman Cafe de aldık.Yeşil çiçekli gelenler sade kahve, orta kahveler ise turuncu çiçekli geliyor unutmayın:)
Liman Kafede oturma nedenlerimden biri de ah şu tekneler arasında dönüp duran Balerin Alice idi. Ne severdim ben ona binmeyi. Eteklerinde bir aşağı bir yukarı dalgalanmayı.

Sonra bu sahil yürüyüşleri ve ahhh benim Karadeniz'e doyamamalarım var.






Şimdiii gelelim gezinin asıl amacına... Bakmayın bizim her fırsatı değerlendirip bu seyahati  turuistik geziye dönüştürmemize:) asıl amacımız da çok güzeldi. Kocamın askerlik arkadaşının kızının düğününe katılmaya gelmiştik buraya.Şimdi napcan anacım bunların yaş kemale erdi ya, her sene birinin çocuğunun düğününde buluşuyoruz böyle. Geçen yıl Göreme idi bu  yıl Akçakoca oldu.
Bu da asansör selfiemiz.
İşte bunlar da bizim delikanlılar :) :)



Siz ne bakıyorsunuz onların saçlarının beyazlığına.Nişanlısının yanına İstanbul'a gitmek isteyen asker arkadaşları için operasyon düzenleyip tel örgü altından onu otoyola çıkaran ekip bu Üstelik operasyon dönüş için de tekrarlandı 😂Nerden mi biliyorum, ayol uğruna o tehlikeler göze alınan kız benim de ondan

Akçakoca'dan kendime aldığım hediye ile bitireyim. Ay artık, fındığı ne ile kırayım, kabuğu için kap getirin derdi yok. Koydum sehpanın üstüne isteyen bir iki fındık kırıp ağzına atıp gidiyor:)









Hayde gittim ben, kalı sağlıcakla

4 yorum:

  1. cekirdek 13 yasindaydi.. duzcede bir arkadasini gorecekmis.. senin de gezmen lazim ben baktim akcakocaya gidebiliriz dedi..
    gittik..
    ayni denize karsi yattik kalktik.. ayni iskele balikta yemek yedik.. cekirdek balik yemedigi icin.. sonra baska bir cafeye gectik ona napoliten makarna yedirdik..
    ama sevisler ben gittigimden bu yana cok sıklaşmiş.. bi daha gitmeli...
    dag koylerini ve selaleyi gezdik.. benim ilk yokus inip cikisim.. tek basima.. daglari delisim..
    ha duzce dersen o komik.. cocuk bi adres verdi zor bela bulduk bi heykelin onu.. sen in dedim cekirdek indi.. sonra baktim bi yamuk kesilmis sacli siyah svetşörtü parmaklarina kadar indirmis.. konversli oglan yuruyo.. aha dedim iste kesin bu..
    az sonra ikisi geldiler..
    iki saat ayni kafede farkli masada oturdular..

    ay icim daraldi...

    ama findik kirici super.. ��

    atalet

    YanıtlaSil
  2. ne de şahane bir gezi olmuş kankim
    anılar anılatr çok güzel anlatıyorsun sen de ama
    öpüyorum seni

    YanıtlaSil
  3. Yaz bitti ve hava bir serinledi bugün. Ne güzelmiş Akçakoca, bize de yakın üstelik. Gidip görmeli. Pusulalar ilginçmiş, yollarda. Mısır ekmeği de nefis göründü, çok seviyorum ama iyi mısır ekmeğini bulmak zor yaşadığımız yerde, Karadenizliler kendilerine saklıyor sanırım :)

    YanıtlaSil
  4. Böyle sakin yerlerde yaşamaya yaş kemale erdikçe daha bir özenir oldum..

    YanıtlaSil

içinizden geldiği gibi yorumlayın ama unutmayın ki keser döner sap döner gün gelir hesap döner:))