Dragos'da havuz başında başladığım Sputnik Sevgilim/Haruki Murakami ,
Moda'da St.Joseph havuz başında bitti :)
Beğendin mi diye sorarsanız evet beğendim.Yine alttan alta duyduğum müzik sesi ve olmazsa olmazı kediler ama "Sahilde Kafka"hala başımın tacı.
Zaten bu kitabı daha önce yazmış bizde yeni basılmış.Rusların uzayda kaybolan uydusu Sputnik ile kitabın kahramanı Sumire'yi özdeşleştirmesi çok güzeldi.Ayrıca sputnik, Rusçada yol arkadaşım demekmiş.Sumire'de çok iyi bir yol arkadaşıydı.Olmadığında, arkadaşlarının deli gibi yokluğunu hissettirecek kadar iyi bir yol arkadaşı hem de...
Dragos'da ki havuz sadece üyelerinin girebileceği bir havuz olduğu için bir şey diyemiyorum ama St. Joseph'in havuzunu tavsiye edebilirim. Hem bahçesinde yemek yiyebilirsiniz hem de havuza girebilirsiniz. Havuzun arıtılmış deniz suyu olması bizim tercih nedenimiz. Servis biraz yavaş fakat yediğimiz her şey çok lezzetliydi. Ben sonunu limonata ile bağladım mesela , ev limonatasıydı ve çok güzeldi. Hafta içi giriş 40 lira ve 15 eylüle kadar açık. Yalnız gitmeden önce rezarvasyon yaptırın.
Geçtiğimiz çarşamba günü, baktık hava rüzgarlı , yapılabilecek en iyi şeyi yaptık diyebilirim. Trafik problemini ortadan tamamen kaldırdık ve Haliç vapuruna binip önce Eyüp Sultan'a gittik.
baksanıza şu vapur sefama:)
Haliçde'ki tüm iskelelere uğraya uğraya. biz manzarayı izleye izleye vardık Eyüp'e...
İstanbul'da en sevdiğim bina... Vapurdan gördüğümde bile içim bi hoş olur. Geçtiğimiz yıllarda çok hoş bir tesadüfle içini gezmek o balkonlarından bakmak da kısmet olmuştu.
Bilmeyenler için söylüyorum, Haliç Vapuru Üsküdar'dan kalkıyor.
Eyüp'e gidince ilk önce yemek yedik. Çünkü; biz sokağa çıktıktan yarım saat sonra acıkmaya başlarız:)
Eyüp'e gittiğimizde de Tarihi Sultan Sofrasında yemek yeriz. Tavsiye ederim. Yemekten sonra Eyüp Camiine geçtik, duamızı ettik, vapurdaki Kerem ve ailesinin orada olduğunu görünce hemen kaçtık:)
Sonrası Pier Loti tabiki ama oraya gittiğimizde zurnanın zırt dediği yere geldiğimizi anladık. Bütün Arap Yarımadası oradaydı. Bizim önümüzde ise baskül ailesi vardı. Nazlı ya bunlarla aynı teleferikte olursak diye sızlanırken görevli onları ayırdı ve tek teleferik yaptı :) Göze alamadım dedi adam.
Yukarı çıktığımızda ise tüm kenar masaların kapılmış olması beni gıcık etti.
Yani şu manzaraya bakarken önümde insan falan olmasın yani :)
Gelelim pazar gününeee
Kızların kendi proğramları vardı, Biz de bir şeyler yapalım dedik, Banu ve Ercü'yü aradım, Ercü hemen DSİ dedi ama biz yok deyince hayde karşıya Sultan Ahmet tarafına dedi, zaten aklımızdan ilk geçen de orasıydı.
Ben hemen yaratıcı fikirlerimden birini sundum, o zaman sizi Küçük Ayasofya'ya götüreyim bi görün hele orayı bahçesinde de çay içeriz dedim.
Hiç gezmemiş ilk kez gidiyormuşcasına hevesle meydanı gezdik önce.
yılanlı sütunörme taş sütun
Dikili Taş
Meydan gezisinin ardından Ayasofya'nın hemen arkasındaki Arasta Çarşısı içinden geçerek Küçük Ayasofya Camiinin olduğu Kadırga'ya geçtik. Burası sahile daha yakın bir mahalle.
''Küçük Ayasofya Camii; Eminönü İlçesi’nde Cankurtaran ve Kadırga semtleri arasında Bizans İmparatoru İustinianos tarafından kilise olarak inşa edilmiştir. 530’lu yıllarda inşa edilen Sergios ve Bakhos adlı bu kilise, İstanbul’un fethinden sonra II. Bayezid döneminde Darüssaade Ağası Hüseyin Ağa tarafından camiye dönüştürülmüş, camiye dönüştürülmesinden sonra avlunun etrafına zaviye hücreleri ve Hüseyin Ağa’nın türbesi inşa edilmiştir.''
Sırf şu dantel zarifliğindeki sütun işlemelerini görmek için bile gitmenizi öneririm. Avlusundaki çini ve seramik atölyelerini görmeli ve bahçesinde oturup o taş masada mutlaka bir çay içmelisiniz.
E artık acıkmıştık. Sultan Ahmet Köftesi bizim zamanımızdaki gibi olsa belki tercih edebilirdik ama tabiki değil biz onun küçücük bir lokanta olduğu, garsonun ne istersiniz diye sormadan önüne direk köfte ve piyazı taaak diye oturttuğu zamanları biliriz. Niye sorsun ki başka bir şey yoktu zaten. Ha bir de irmik helva tabi.
Biz tercihimizi Tarihi Hoca Paşa Lokantalarından yana kullandık ve Hoca Paşa'ya gittik.Burası; Sirkeci'de karşılıklı lokantaların bulunduğu bir sokak. Her zaman gittiğimiz Rumeli Köftecisi meğer pazar günleri kapalıymış. Biz de Kasap Osman'a gittik.Burası da ünlülerin uğrak yeri olan bir yermiş. Zaten içeride boy boy fotoları var. Yediklerimizden çok memnun kaldık, hatta turşuları yoktu, bizim için komşudan aldılar:)
Yemeğimizi yedik , e hani tatlı tatlısız olur mu hiç. Tatlıyı da 1864 den beri hizmette olan Hafız Mustafa'da yedik. Amanın giderseniz bir porsiyonu iki kişi yeyin. Bunu kasede sunulan tatlılar için söylüyorum. Bir kase 400 gr.mış. Ben keşkülümün yarısından fazlasını bıraktım mesela. Hem de ben yani:)
Dönüşte Mısır Çarşısı, çiçek pazarı derken akşam ettik.
Eveet gündüz gezileri böyle ,geceleri ise tek mekanımı tek geçerim. En sıcak havada bile hırkasız oturamadığım Üsküdar Sahil'de ki Balıkçılar Barınağı... Çayını kahveni iç acıkırsan balık ekmek ye ışıl ışıl İstanbul'u izle.
Gelelim bugüne... Bugün ben, Ecemle buluştum. Nasıl özlemişim onunla sohbet etmeyi, Önce Fatih Kadınlar Pazarına gidip büryanlarımızı yedik. Sonra At Pazarı Eski Kafa Kafe'de püfür püfür oturduk, gülibrişim ağaçlarının altında. . Tüm sokak bunların altında miss...Kahvelerimizi içtik, limonlu chesecake yedik,çok güzeldi giderseniz tavsiyeme kulak verin.Kadınlar pazarı içinden buraya geçebiliyorsunuz
Sonra ay burası bitti hadi kendi memleketimize gidelim dedik ve Kadıköy'e geçtik. Bu fotoğrafı vapurdan çektim.
Kadıköy'e geçince bir Lale ve Ece klasiği olan bira, patates olayına girdik.Biralarımızı tokuşturduk çok güldük, çok konuştuk ve YKY den de kitaplarımızı alıp evlerimize dağıldık. Dağılmadan önce bin program yaptık :)
Haydi şimdi de Yeşilçam tadında bir kitap ile veda edelim.
Ay ama gideyim ben artık çok lafa tuttunuz beni:)
Keyifli okudum geçen günlerini Lale Abla. Pierre Loti'de ve diğer manzaralı yerlerde ben de kenar masa isterim valla...
YanıtlaSilBu ağacın ismini bilmiyordum ,kendi gibi adı da güzelmiş.'Gülibrişim'.Sevgiler.Deniz
YanıtlaSilcok guzel vakit gecirmissiniz tebrik ederim. hersey cok guzel
YanıtlaSil