Yazmadığım günlerde bir yaşıma daha girdim.Belki de hayatımın en törensiz doğum gününü yaşadım. Her türlü öneriyi yok dedim bu sene böyle olsun, hatta pasta bile aldırtmadım ama Ecemkuşum tee Antalyalardan gönderdiği hediyemin içine öyle güzel bir mum koymuştu ki buzluktaki yarısı daha önce yemiş olduğumuz mozaik pasta doğum günü pastası oluverdi.
Doğum günümde belki de en hoşuma giden olay, Türkiye'nin en eski blogları arasında adımın yayınlanıp Marketing Türkiye yani Türkiye' nin bilgi bankasına kaydolmasıydı. "Evren'in Günlüğü"nün bir yıllık çalışması sonrasında oluşturlmuş bir listeydi.
Yalnız ben blog yazmaya 2005 de blogcu da başlayıp 2007 de de blogspot' a geçtiğim için ve de blogcu.com'un 2007 öncesi arşivleri sildiği için ben o yıldan itibaren girdim listeye... Bu yıla kadar sizlerle birlikte geldik, siz yorumlarınızla beni yüreklendirmeseydiniz belki de bunca yıl sürmezdi bu macera..
Sıcakların bastrmasıyla yürüyüşlerimize ara ara devam edebiliyoruz. Geçen günlerde yaptığımız yürüyüşten, alttaki fotoğraf. Bizim semtin en sevdiğim özelliği dikine indiğiniz tüm sokakların sonunda deniz vardır mutlaka.Şu mis gibi sokaktan karşıya bakmak bile yetiyor insana.
Onun dışında akşamları iftardan sonra ya DSİ sosyal tesislerinde ya da mahallenin kahvesindeyiz.Dün akşam çok güzel bir dolunay vardı, dolunayın altında mahalle kahvemizde geç saatlere kadar oturduk.
Haydi kitaplara gelelim.
Middelesex ve Topal Victor'un anıları ikisi de birbirinden çok farklıydı. Middlesex den sonra Victor iyi geldi. Middlesex Bursa'da başlayan, İzmir'e o zaman ki Smyrna'da devam eden (kitabın karakterleri Yunanlı) Amerika'ya uzanan bir hikaye... Yüzyıllarca kuşaktan kuşağa aktarılan, saklanan, bir yerde ortaya çıkan arızalı bir genin hikayesi. Çok ilginç başladı. Birbirine aşık olan iki kardeş çaresiz kalıp köylerinden kaçıp gemiyle Amerika'ya giderken yolda yeni tanışmış da birbirine aşık olmuş gibi yapıp kendilerini kaptanın evlendirmesini sağlıyorlar. Kitap böyle bir şokla başlıyor hızlı gidiyor ama ortalara doğru biraz yavaşlıyor ve zor bir okuma oluyor, sona doğru ise yeniden başlangıçta ki gibi tempo hızlanıyor. Pulitzer ödülü almış romanın çevirisini Solmaz Kamuran yapmış.
Topal Victor'un Anıları/ Yiğit Okur... Bir köpeğin gözünden anlatılan çok keyifli bir hikaye aslında siyasi bir hiciv. Fotoğraftaki üçüncü kitabı henüz okumadım
Film Anlatıcısı Kız/ Herman Riveria Letelier...Yazar Şilili ve ilk kez bir kitabını okuyorum. Ama okurken karar verdim ki Latin Amerikalılarla çok benzeşiyoruz.
Maria Margarita Şili'de yaşayan küçük bir kız. Dört erkek kardeşi ve babasıyla yaşıyor. Ailenin en büyük zevki sinemaya gitmek.Fakat hepsinin birlikte sinemaya gitmesine yetecek bir paraları yoktur.O yüzden Margarita sinemaya gider ve gelip evde anlatır. Zamanla işler o kadar ilerler ki artık tüm kasabaya ücreti karşılığında film anlatmaya başlar. 93 sayfalık minik çok güzel bir kitap.
Ramazan geldiğinden beri sahura kadar oturuyoruz.Bu sayede çok dingin okuma saatlerim oldu. Dün elimdeki kitap bitince , çoktandır e-kitap okumadığımı farkettim.Aslında bu tür okumaya da alıştım.Özellikle benim gibi kitap çizmeyi sevmeyenler için ideal.Altını çiz, yanına not al, sayfayı kıvır 😀
Hatta size bi selam çaktım bu kez bir satır altında😇😁
Neyse daha fazla sulandırmayayım.Kitap adını Kavafis'in bir şiirinden alıyor.Güney Afrikalı yazar Coetzee, hayali bir impatorlukta aslında 1970'lerin Güney Afrika'sında çöldeki bir kadabada bir sulh yargıcının ağzından asıl barbar kim sorusuna cevap arıyor.
İnsancıl, merhametli , yüreği barış sevgisi ile dolu yargıcımızın görevi imparatorluk adına gelirleri toplamak ve impartorluğa karşı suç işleyen barbarları yargılamaktır ama her gece yatağını paylaştığı, ayaklarını yıkadığı bir barbarı vardır.
Hakim tutsaklara yapılan işkenceler karşısında suçluluk duygusu ve görevi arasında bocalar durur.
Beklenen barbarlar hiç bir zaman gelmese de barbar olarak adlandırılanlar acı çekmeye devam edecektir.. Coetzee'nin bu kitabı 20.yy lın en iyi kitabı seçilmiş.Kitap 1980 yılında basılmış, Coetze 2003 yılında Nobel Edebiyat Ödülü almış.
Ay kitap kitap nereye kadar ayol, hadi kek yapalım hem de en çileklisinden. :)
Çilekli Pandispanya
Bu pandispanya tarifi benim için baz bir tariftir. Bunu sade olarak pişirir, enine ikiye böler , sütle veya meyva suyuyla ıslatıp arasına istediğim gibi bir krema , meyva falan koyar ikinci katı üstüne kapatır yine krema ile kaplar, süsler püsler yaş pastaya dönüştürürüm. Ya da işte bugün çilek koydum ama yazın başka yaz meyvaları ,kışın kuru üzüm, ceviz ya da kış meyvalarından herhangi birinin ilavesiyle enfes kekler yaparım. Tarifi istediğiniz gibi büyütebilirsiniz. 4 yumurta koydunuz diyelim, diğer malzemeler de dört dört gidecek. Bir tek su oranı sabit.
Gelelim tarife...
Üç yumurta
Üç fincan un
Üç fincan şeker
Fincan Türk kahvesi fincanı...
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Yarım fincan su
1 su bardağı dolusu kadar çilek.
Şeker ve yumurtaları kremamsı kıvama gelene kadar çırpın.
Un(eleyerek) ve kabartma tozunu ilave edip karıştırın. Kalıbınızı yağlayın. Çırpılmış kek malzemesini kalıbınıza dökün be üzerine birer parmak aralıklarla çilekleri dizin. Büyük çilekleri ikiye bölebilirsiniz. 180 derece ısıda pişirin. Soğuduktan sonra üstüne pudra şekeri serpebilirsiniz ya da fırça ile krema sürebilirsiniz.
Deneyenlerim yorumunu beklerim...
Ay dilim damağım kurudu gideyim ben artık. Ferah ferah kalın.
çilekli kekte kaldı gözüm :)))
YanıtlaSilbir dilim alıp kaçtım
doğumgünün tekrar kutlu olsun kankim
seni iyiki tanımışım seviyorum seni
Dogum günün kutlu olsun Lale Abla 🎂🎁🎉 Nerede bu soksk çıkaramadım..çok güzelmiş..kitapları listeme ekledim.kek harika görünüyor .sevgilerrr
YanıtlaSilMine
Dogum günün kutlu olsun Lale Abla 🎂🎁🎉 Nerede bu soksk çıkaramadım..çok güzelmiş..kitapları listeme ekledim.kek harika görünüyor .sevgilerrr
YanıtlaSilMine
Lale 'cim iyi ki doğdun. Iyi ki tanıdım seni yeni yaşında çok mutlu ol.:)
YanıtlaSil