Kızların okulu açıldı daha doğrusu örtmengillerin seminer dönemi başladı ya, Allahıma şükürler olsun biz de normal hayatımıza döndük. Öğlen yemeği niyetine edilen sabah kahvaltıları kendini gerçek kahvaltı gibi kahvaltılara bıraktı...Benim de kendi kendimle yaptığım sabah keyifleri başladı...Umarım okumazlar bu satırları... Ay bi de arıyolar arada bir- ne yapıyorsun diye,fink atıyorum evde diyemiyorum tabiatıyla...Acıklı acıklı napiiim çocuuummm, iş yapıyorum,yemek yapıyorum falan diyorum:)
Bugün kendime saray usulü kahvaltı hazırladım:)) Kahvaltı sonrasını da kişisel bakımıma ayırdım hehe,saçlarım kesildi ,boyandı...Kuaförümden semtten haberleri de aldım geldim. Sonra yine kendime bir sandviç hazırladım.Yattım yuvarlandım...Ama bunlar bugüne mahsustu,yarından itibaren hummalı bir biçimde çalışmam gerekiyor...Hani küçük bir tatil demiştim ya,o tatile bir tek ben gittiğim ve geride bir kızılderili kabilesi kaldığı için her boş bulduğum yere yiyecek bir şeyler tıkıştırmam gerek:)Yemekler pişecek dondurulacak.Onları dondurucudan, bir gece önceden budolabına alacaklar ve ertesi akşam eve geldiklerinde ısıtıp yiyecekler...
Dün çok hoş bir olay oldu.Kocamla ''Üsküdar Çarşı'' da işimiz vardı...İşimiz bitince,çayhanelerin olduğu meydana gidelim,hurma ağacının altında çay içelim mi dedi,koca?...E hayde gidelim dedim...Yöresel pazardan geçerken ,oradaki gözlemeciye uğradım,şöle 15-20 gözleme yaptırayım,dondurucuya atayım dedim. Valla dondurucudan çıkarın,ısıtın aynen sacdan yeni alınmış kadar taze oluyor. Neyse ,ben gözlemeci kadınla konuşurken orada da oturmuş iki hanımdan biri -Lale Hanım ,dedi...Ben de şaşkın şaşkın efendim dedim...Blog sayfamı okuyan bir okurummuş... Nasıl hoşumuza gitti ,ikimizin de...Biraz sohbet ettik,ayaküstü... Bir kaç kez oldu bu tür karşılaşmalar. Blog yazmanın en hoş taraflarından biri de böyle güzel geri dönüşler almak...Mürşide Hanım ile bir daha karşılaşır mıyız bilemem ?. Ama kendisini hiç unutmayacağımdan emin olsun...
Vee gidiyorum ama şu hanımı da tanımanızı istiyorum...Adı Bella Eşkinazi... Bir Türk Yahudisi...Orhan Veli şu şiirini onun için yazmış...
Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama…
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
^^^^^^^^^^^^^^^^
Bella Eşkinazi tam üç yıl Hasanoğlan Köy Enstitüsünde üç yabancı dilin dersini vermiş. Yeter ki orada olayım,ücret bile talep etmem demiş. Ama üç yıl sonra müdür değişince ,görevinden azledilmiş...Şimdi seksenli yaşlarındaymış ve hiç bir diziyi kaçırmıyormuş...
Hayde gideyim şimdi iyi olsun akşamınız...
canım benim ya yat yuvarlan !!
YanıtlaSilevin tadını çıkar sen
hah hah hah
sefan olsun
Lalem ne güzel şey yazını okumak :)
YanıtlaSilİlk paragrafa çok güldüm :) Her gününüz keyifli geçsin ve yüzümüzde gülümsemeyle sizi okuyalım.
YanıtlaSilSevgiler.
Lale Abla bizde okulların açılmasıyla düzenin gelmesini bekliyoruz evimize :) gerçi öyle geç kalkmıyor bizim ufaklıklar ama günde 20 defa "anne sıkıldım, ne yapayım" telefonları alıyorum. Ofistekiler alıştı :)
YanıtlaSilBöyle güzel bir şiirin ilham perisini tanımak lazımmış, teşekkürler
süper olmuş. İlham perilerine teşekkürler..
YanıtlaSilLale hanım,şimdi Kanaltürk' te ''Burada Ne Yenir' programında Cundayı tanıtırken kardeşiniz Zuz,u gördüm ,tesadüfen açmıştım son 5 dk.sında kahvaltı sofrasını tanıtırken denk geldim, aa Lale hanımın kardeşi olabilir diye iyice ekrana yaklaşıp baktım:) sanki akrabamdan birini görmüş gibi mutlu oldum, blog tanışıklığı ne güzel şeymiş..Cundaya tekrar gitme fırsatı bulursam Adalı'ya uğramak isterim...kardeşinize ve size sevgiler...
YanıtlaSilNİDA
Lale hanım nerelerdesiniz blog ve biz pek yalnız kaldık:)
YanıtlaSilBerrin
Orhan Veli'nin bu şiirini daha ilkokul yıllarımda okumuştum. Anneannemlerde bir takvim vardı. O da kaç sene öncesinin takvimi. Yeşil ve kalın, ansiklopedi cildi gibi ciltli kapağı olan bir takvim. İçi o kadar doluydu ki; şiirler, makamları, güfteci ve bestecileriyle şarkı sözleri, pratik bilgiler, o gün doğan çocuklara isimler, elbette olmazsa olmazı yemek tarifleri. Ama o takvimden o kadar çok ve güzel şiir okudum ki.. Bazıları da çok esprili şiirlerdi. Mesela bu şiir: Aklımda hep bir sahne vardır. Tatlı bir yokuş, her yer çimen, sağda tepe noktasında bir ağaç, ağacın sol altında çimenlere uzanmış ama ağacın gölgesinden yararlanmayan bukleli saçlı, ince belli, japone kollu, çan etekli bir hatun, elinde bir buğday sapı, bir ucu dişlerinin arasında... Bella Hanım'ı öğrenmek ve görmek benim için çok ilginç oldu. Paylaşım için teşekkürler.
YanıtlaSilBu arada, yine o takvimde çok matrak bir şiiri de üç aşağı beş yukarı hatırlıyorum ama tam değil. Sağ olsun google amca: DONLARA DESTAN
YanıtlaSilDon deyip de geçmeyelim
Hepimizin iyi kötü bir donu var
Yünlüsü pamuklusu
Ipeklisi naylonu var
Ayse haniminki fistiki yesil
Durur yaprak misali tende
Fatma haniminki patiskadan
Rengi havai pembe
Mühendisin karisi
Naylon donu tercih eder
Ayak ayak üstüne atip
Komsulara caka satar
Mühendis beyi sorarsaniz
Çifte don giyiyor kisin
Zirh gibi kalkan gibi bir sey
Vallahi islemez kursun
Siyatigi var Fitnat hanimin
Uzundur fanila donu
Zehra kadinin ki bohça gibi
Yamalidir her yani
Leman hanimefendinin ise
Kâh mavi kâh gül kurusu renkli
Hepsi de avuç içi kadar
Kenarlari islemeli ipekli
Ya altin disli Pakize hanimin donu
Bir gören bir siir yazar
Ayiptir söylemesi
Pakize hanim donsuz gezer
.
ÜMIT YASAR OGUZCAN