Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

2 Şubat 2013 Cumartesi

Söyle İstanbul

Yine bir koşturmalardayım ki sormayın gitsin.Perşembe günü yağmur çamur Kuzguncuk'dan sonra sanki o yağmur yağmamışcasına güpgüzel bir cuma sabahında Zuz ile düştük yollara...Lise arkadaşım Nermin ile günler öncesinden yaptığımız bir programımız vardı.Önce vapurla Eminönüne geçtik.  Vapurda ben telefonumu kaybettiğimi sandığım için küçük bir aksiyon yaşadık ama sayılmaz:)

Nermin ile Eminönü Saray Muhallebicisinde buluştuk ve süper bir kahvaltı yaptık. Sanırım bir kazan falan çay içmişimdir:) Uzun uzun hiiç acele etmeden kahvaltımızı yaptık. Sonra Zuz'u çantasını bırakmak için otoparka yollayıp biz iki arkadaş dışarıda açık havada saleplerimizi içtik. Evet uzun zamandır saleplerde eski tadı yakalayamadığımı söylüyordum,Saray muhallebicisinde o tadı yakaladım...




Zuz gelince kalktık,İş Bankası Müzesine geçtik.Ben daha önce gitmiş gezmiştim ama ikinci kez de keyifli oldu ne yalan söyleyeyim.







Müzeden çıkınca vurduk Gülhane'den yukarıya Sultan Ahmet'e yürüdük,niyetimiz Caferağa Medresesinde kahvelerimizi içmek. hem de oradaki küçük sanat atölyelerini gezmekti... Neyse kalabalık da değildi, kahvelerimizi içtik atölyelere göz attık.




Buradan da İbrahim Paşa sarayına geçip ,Pargalı^yı yad edecektik ama Nermin'in eşi oranın tadilatta olduğunu haber verdi.O sırada Zuz siz Küçük Ayasofya'yı gördünüz mü? dedi...Vah ki vah görmemiştim. Hemen gidelim dedim. Şu sokaktan mı? bu sokaktan mı? derken; Nermin günün sözünü söyledi:) Ayağınızın götürdüğü yere gidin,bakın bakalım sizi ne sürprizler bekliyor...Gerçekten de öyle oldu... O sokak bu sokak fotoğraf çeke çeke yürürken birden Nermin;aaa bizim Münir'in burada atölyesi var ona uğrayalım gelmişken dedi... Breh breh meğer bizim ayaklarımızın gittiği yer bize ne sürprizler hazırlarmış. Münir Hoca,bir  ahşap yakma ve dağlama sanatçısı... İtalya^ya  yaptığı bir iş üstündeydi...Bir tarafta da öğrencileri çalışıyordu...Aşağıda gördüğünüz parçalar ,minyatürlerden çalışılan eski İstanbul resimleri...





Ben en çok Unesco'nun bu yılı Piri  Reis yılı ilan etmesi üzerine yine ahşap yakma ve dağlamayla yapılan bu Piri Reis haritasına bayıldım.Bir sergi için hazırlanmış... İhsan Oktay Anar okuyucuları hatırlayacaklar bu harita Puslu Kıtalar Atlasının da kitap kapağıdır... Hocayı hayranlık ve takdirle izledik,dinledik,bize Küçük Ayasofya camiinin tarihi ve mimarisi hakkında da bilgi verdi.


Oradan çıkınca hemen  çok yakınında ki Küçük Ayasofya^ya geçtik. Burası Ayasofya'dan 13 yıl önce yapılmış,mimarisi hemen hemen aynı...rengi de...Tavan süslemelerine bayıldım. Yine buranın avlusunda da aynı  Cafer Ağa Medresesinde olduğu gibi küçük sanat atölyeleri ve çay kahve içebileceğiniz yerler var...







Cami gezme işi de bitince baktık ki biz acıkmışız. Günün rehberi Nermin yemek için Seven Hill   Otelinin terasını ayarlamışmış. Burasını da size özellikle tavsiye ediyorum. Bir taraf eşsiz Boğaz manzarası,yanı başınız tüm haşmetiyle Ayasofya...Biz ne  acıkmışız meğer... Balıklar hazırlanırken siz bana bi çay getirin hele,bu manzara boş geçmez dedim:) Yine sohbet ,muhabbet yedik içtik...Akşam kızıllığı karşı evlerin çatılarını yangın yerine çevirdi. Bilmeyen çatıları alev almış yanıyor sanabilirdi,o derece yani...



ve Seven Hill'de final



Yeme içme işi bitince,bu kez Soğuk çeşme Sokağından yürüyerek caddeye çıkalım dedik. Burayı çoğu kişi,yıllar önce restore edilen ahşap evlerinden bilir...Yürürken bir baktık, merdivenlerde gelin ile damat oturuyor ,fotoğraf çekimi var...Ben de diğer evin verandasına çıkmıştım ki, fotoğrafçı verandaya süsler astı. Ama ben resim çektiricem burada dedim,çektirin çektirin dedi, gelinle damadı koşturdu yanımıza başladı çat çut resimlerimizi çekmeye,bi de hadi sarılın ,hadi gülün diyor biz de kuzu kuzu yapıyoruz. Bizim makine ile de çekelim deyince kendisi de poz vermiş meğer,resimi görünce farkettik:)Bize de akşam gülümsemesi oldu,ailelerinden önce hiç tanımadıkları sokaktan geçen üç kadınla  fotoğraf çektirmiş oldular.




Oy eve geldim nihayet... Gamse'nin üniversiteden sınıf arkadaşı Sibelimu yani Sibel konuğumuzdu... Geç saatlere kadar oturduk, tv izledik sohbet ettik. Ben bir yatmışım pess, bir baktım sabah olmuş. Kalktım  kahvaltı için ama Sibelimu ve Gamsegamse kahvaltıyı dışarda yapmaya karar vermişler...Bizde geri kalan zevat kahvaltımızı yaptık evi şöle bi toparladık,ben kaşam yemeğine bi ayar çektim hoop dışarı çıktık... Niyetimiz sinemaya gitmekti ama sonra hafta içi daha tenha olur dedik ve sinema işini pazartesi akşamına öteledik. ''Kete'' de yemek yedik,D&R da gezinirken Gamselere rastladık, sinemadan çıkmışlar ,kitaplara bakıyorlarmış. Ben yeni bir kitap aldım. yazarının ilk kitabıymış. Bayılırım ilk kitaplara,hemen  kaptım. Bu akşam başlayacağım


Ay yeter bu kada...

12 yorum:

  1. Saray Muhallebicisi çocukluğumu hatırlatıyor, çok seviyorum orada olmayı.
    Kitabın adını çok merak ettim, bugün kitapçılara baktım ben de, birçok ilk roman vardı, hangisi acaba, artık rüyamda seni ve kitabı görürüm :))

    YanıtlaSil
  2. Serpilcim

    Alina Bronsky'nin Cam Kırıkları Parkı

    O kadar okunacak kitabım varki ama yine de resmen bir kitap almak için dolandım durdum:)

    Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  3. Evet hatırladım, bakmıştım ona, valla bende de bir kitap arsızlığıdır gidiyor, komikiz biz di mi :))
    Neyse kitabın adını öğrendim, huzur içinde yatabilirim artık, öpüyorum seni Lâlecim.

    YanıtlaSil
  4. Dolu dolu bir gün geçirmissiniz.bende hafta sonunu yoğun geçirdim.şu an Bolu otogardayim, dönünce yazarım herşeyi artık:)

    YanıtlaSil
  5. istanbul da yeni yerler ve tatlar için blogunuza bakıyorum.Notlar alıyorum.Burası bir gurme blogu olma yolunda ilerliyor bence .Lezzetine güveniyorum gittiğiniz yerlerin ancak bir de fiyatları hakkında ufak bir bilgi yazarsanız bence çok güzel olur.Malumunuz İstanbul'da dışarıda iyi bir yerde yemek yemek oldukça pahalı.Sizi severek takip ediyoruz.Sevgiler

    YanıtlaSil
  6. laleninbahcesi.blogspot.com4 Şubat 2013 00:19

    Mine hanım çok teşekkür ediyorum...

    Evet İstanbul'da dışarıda yemek yemek gerçekten pahalı ama makul seçimlerle gerçekten ekonomik hale geliyor. Bundan sonra, bunun ipuçlarını da vereyim...

    Sevgimle

    YanıtlaSil
  7. Lale abla be güzel geçirmişsin gününü. İş bankası müzesini ben de seviyorum, çocukları götüreyim de çalışsınlar biraz orda, işe gelcem diye tutturuyorlar son günlerde: )
    En güzel emekliliği sanırım sen yaşıyorsun bu hayatta: )
    Öpüyorum...

    YanıtlaSil
  8. kankim ya sen nasıl tatlısın
    süper bir istanbul gezisi yaptırdın sen bana :)))
    yediğiniz içtiğiniz sizin olsun derler ya
    gezip gördüğün de beni mutlu etti
    öptüm seni

    YanıtlaSil
  9. ayyy her geçen gün hem sana hem istanbula hayranlığım artıyor lale ablacım :) ayrıca o ahşap sanatçisi babamın adaşı münir beyin yaptıklarına bayıldım harikalar :)seni okumak insanı hayata bağlıyor resmen sevgiler ablacım :)

    YanıtlaSil
  10. Lale Abla senin enerjine bir kez daha hayran kaldım. Harika birgün olmuş.
    İyi akşamlar.

    YanıtlaSil
  11. Sevgili Lale, senin zaman yönetimin ve her anı son zerresine kadar keyifle yaşayan yazılarından hep ilham almışımdır. Geçenlerde yoğun ve verimli geçen bir günün sonunda "Hah işte Lale gibi oldum" dedim :)
    Seviyorum senin akıcı trafikte ilerlemek gibi olan hayatını izlemeyi :)
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  12. Hurmet Kocak18 Ekim 2014 00:56

    Tarih gibi kadinsin lale abla o ne gezme

    YanıtlaSil

içinizden geldiği gibi yorumlayın ama unutmayın ki keser döner sap döner gün gelir hesap döner:))