Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

27 Ekim 2010 Çarşamba

günlerden çarşamba aylardan ekim(bu başlık meseles zor iş )

Yağmur yağsam mııı yağmasam mııı ? yağmasam mııı? kararsızlığı içinde... Sanırım gece de yağmış. Küp uyuduğum için hiç duymadım. Gece vücüdümda kıpırdaklık hisedince anaa geliyo dedim ve alerji ilacımı hemen yutmuştum.

Dün akşam ki dizim, Öyle Bir Geçer Zaman ki idi. Dizideki herkesi ama herkesi çok beğeniyorum.Öncelikle evin en büyük ve en küçük oğlunu...Kocam çocukların hepsini bizim evie almaya kararlı:) İşte biz böle hissederek izleriz çok hisli bir aileyizdir valla şaka değil öyleyizdir gerçekten de...

Gece yatak odasına geçmeden önce salonda Peren'in hediyesi olan O Ana Adanmış'dan iki bölüm okudum.John Berger'in 19 yazısının bir araya geldiği bir kitap. Bakma ve görme üzerine düşünme üzerine yazılmış yazılar. Bu kitabı öyle roman gibi elime alıp okuyup bırakmak istemedim. Öyle bir kitap değil zaten. Salondaki sehpanın üstüne koydum. Bölüm bölüm okuyacağım. Dün akşam okuduğum ilk bölüm beni çok etkiledi. Bir şeyi ilk olarak görmek mi , yoksa son kez görmek mi...sanırım son kez görüyor olmak onu bir daha göremeyeceğimi bilmek etkilerdi beni. Peki duvara astığınız bir resim zamanla resim olmaktan çıkıp bir anı defterine dönüşmez mi? düşünün bir kez... ben dün akşam çok düşündüm her iki konuda da.

Yatakda eğlenceli bir şey okuyayım dedim ve Firmini-Hümanist Entel Serseri- okudum biraz.Sam Savage imzalı bir kitap. Firmin birkitapçının bodrumunda doğan, yaşan bir fare... 13 kardeşin 13.sü. Hep aç kaldığı için kitapları yer ve yedikçe de okumayı öğrenir.Yani Firmin entel bir fare... Henüz çok başlardayım , çünkü alerji ilacını içince hemen uykum geldi okumayı bıraktım.

Bu sabahın filmini yazmadan gidecektim az kaldı. Nihayet Serseri Mayınları izledim bu sabah. Sinemada izleyememiştim. Sonrada unutmuşum, bu gün film seçerken filmler arasında görünce şaşırdım, gözden kaçırmış olmama.Bir kaç film stoklamıştım. Onların içinde kalmış:)Çok beğendim. Hele son sahnede Büyükannenin cenazesi yolda ilerlerken , onun sesinden verilen dış ses de, bu sokakalar beni hatırlar mı?, bu bastığım taşlar beni unutur mu? derken... Annemi uğurlarken yerdeki taşlara bakıp -Annem bu taşlara bastı, bu duvara dokundu diye düşündüğüm geldi aklıma... Ferzan Özpetek insan duyarlığında çekiyor filmi bu kez yeniden anladım.

Bu akşam kızların ikisi de Cumhuriyet resepsiyonuna katılacakları için yemekte yoklar. Ben de habire kocama bunu hatırlatıyorum ki, akşam yemeğini şöyle hafiften atlatalım... ya da biz de bir program yapalım diye:)Henüz bir cevap gelmedi ama bakacağız artık.

Bu yazıda burada bitti işte... her biten şey gibi.

düzenleme: yağmur yağdı , program bitti:)

10 yorum:

  1. Ben senin başlıklarını da seviyorum :)O Ana Adanmış,Firmini işte bu iki kitabı şiddetle okumak istedim şu an...Koca elbett cevap verir ya da sen bulursun bir yolunu istediğin cevabı almak için ;) çoook öpüyorum Lalem...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Lale,
    Nasıl özeniyorum sana bir bilsen, ah bir bilsen.
    Koccaman...

    YanıtlaSil
  3. kankimmm
    o dış ses beni de çok etkilemişti
    sevmiştim filmi


    akşam ben de Cemilenin çocukları eve alsam keşke diye düşündüm
    ne kadar da bizden bir hikaye değilmi
    kimbilir kaç aile vardır bu tür olaylar yaşamış olan

    bir şeyi son kez görecek olmak gerçekten de farklı bir duygu
    düşünmek bile zor geliyor insana değil mi

    YanıtlaSil
  4. Firmin çok eğlenceli bir kitaptı Lale abla. Senin şu Murukami'den pay istemen gibi, ben de bu kitaptan pay isteyebilirim galiba :)

    YanıtlaSil
  5. Ne keyifli sizi okumak :)Farenin hikayesini merak ettim şimdi.sevgiler

    YanıtlaSil
  6. canım,
    şebit denir bizim oralarda(kayseri),aslında bildiğimiz hamur mayalıyorsun,mayalanınca bir parça alıp elinde bezileyip oklavayla açıyorsun saç da önlü arkalı hafif pembeleşinceye kadar pişiriyorsun,şimdi hanımlık kolaylaştı beğendik marketde paketlenmiş satılıyor:)yolum yanına düşerse(istanbula)uğrarım sana yapar yeriz ya da ben yapar seni kuzularımın evine çağırırım,hem sohbet eder hemde yeriz birlikte ne güzelde olur,
    kıymayı soğanla kavuruyorsun domates biber ilavesiyle hafif sulu iç oluyor bu malzemeyi şebitin üzerine yayıyorsun ve dört'e kesip sarımsaklı yoğurt eşliğimde yiyorsun, sevgiler canım...

    YanıtlaSil
  7. Lale abla, ben de oyle bir zaman gecerkiyi segrediyorum ama dun gece dedim bu mahalleli gerizekali mi , niye dovmuyor bu adami?Yahu ben 1.60 boyumla simdi verseler doverim adami be...

    YanıtlaSil
  8. taze şair gibi olmuş bu başlık.. =)
    ya ben.. bi de gugllanamasın diye bileşik yazıyorum..=)

    lale bi siesay bi profilci bi cinayet filmi..
    bu aralar bunlardır izlediklerim..
    =)

    yağmur güzeldi..
    giymedin mi çizmeleri..
    =)

    bi de firmin.. çok şeker değil mi ama..hele de ceyn austinin tadını lahanaya filan benzettiği yerleri..
    =P

    atalet

    YanıtlaSil
  9. lale hoşuma gitti doğrusu
    firmin,
    düşünsene buraların hala
    firmin kadar olamayan insanlarla
    dolu olduğunu...
    ha yağdı ha yağacak
    diye bekliyoruz ama
    ses yok...

    YanıtlaSil
  10. paylaşalım sokakta kalan çocukları.
    bu dizide 2 tane ırmak soyadı gördüm. bir de yönetmeni çemberimde gül oya'da yönetmen yardımcısı. boşuna değil ben içine düşücem izlerken.
    şimdi çocuklar gelicek ya, arada cancan da gelsin bizim eve :):):)

    YanıtlaSil

içinizden geldiği gibi yorumlayın ama unutmayın ki keser döner sap döner gün gelir hesap döner:))