Bu haftayı bayağı bi tembel geçirmişim blog açısından. Ne yapalım kızlar ev de ben dışarda olunca böyle oldu. Unutmadan söyleyeyim çarşamba günü izlediğim oyun çok güzeldi. Üsküdar-Musahipzade Celal sahnesindeydi. Adı Bernarda Albanın evi. Kendi adıma ben beğendim. Alkışlar da herkesin benimle aynı fikirde olduğunu söylüyordu. Biz dokuz tiyatro sevdalısı, çıkışta hemen Mart ayı biletlerinin satışa çıktığını duyunca , hemen iki oyuna daha bilet aldık. Biri Kadıköy- Haldun Taner sahnesinde oynayacak olan'' Eskici Dükkanı''. Diğeri ise ''üç Kızkardeşler''. Üç Kızkardeşlerin oyuncularından biri, Yaprak Dökümünün Fikret'i Bennu Yıldırımlar. Şimdi geldik eski yazı gününe . Bu sefer arşivden bu yazıyı çektim aldım. Benim 1982 yıllarında yollarına düştüğüm Anadolu yıllarımdan bir kesit.
**********************************************************************************
22/2/2006 - BİZ, ESKİDEN ESKİDEN SU İÇERDİK TESTİDEN
Ben uzuuuuuuuuuuuun bir nişanlılık döneminden sonra ,seninle dağ başında bile yaşarım dediğm kocamın peşine düşüp (profilime göz gezdiren bilir) denizi olmayan ,küçük bir yere gittik .Anlı şanlı bir balayı ,akdeniz ,ege turu sorası bir ay daha istanbul' da kalıp ver elini Anadolu .Karlar altında girdik şehre.
Burada ki evimiz önceden hazırlanmıştı ama biz görmemiştik. Çok güzel olmuştu. İstanbul'dan getirdiklerimizi eve attık ilk iş çay koyduk .Yalnız, burada kaloriferli ev olmadığı için, soba seçeneği de çok olduğu için o işi bize bırakmışlardı(ÇOK ANLARMIŞIZ GİBİ). Soba deyip geçmeyin yüz çeşidi var . Üstten yakmalı ,alttan yakmalı,uyuyan.,kovalı ,turbo. Sobacıya gittik, orada kocccaaa bir kuzine gördüm (genelde mutfakta kullanılıyor gövdesi aynı fırın görevini görüyor ,mutfağımızda oturma odası gibiydi)ille bunu alalım dedim kocam sen bunu kullanamassın dediyse de aldım.Ben, onunla bir oynadım bir oynadım başından gelmedim, içinde neler pişirmeye kalkmadım ki... kocam da ertesi kış ilk iş onu yok etti..
İlk yıl kasabalı bana ben onlara şaşa şaşa geçti. Birbirimize pek yanaşmadık. Bunda Bizim İstanbula neredeyse ay da bir yaptığımız seyahatlerimizin de payı oldu tabii.Ama onlar da boş durmadılar, Bu arada yanımda çalışan kadından gerekli bilgileri aldılar . Önceleri , beni adres belirtmekte epey kullandılar ,mesela şöyle İstanbullu gelinin evinin yanı,İstanbullu gelinin evinin arkasındaki ,önüdeki sokak gibi.Buradaki kadınların sıfatları Kaymakamın karısı,Başkanın karısı.,muhtarın karısı,falancanın,filancanın kızı . Heeeeyt be tek başına sade beni belirten bir sıfat ınınının ''İstanbullu gelin''.
Biz bir yılı böyle geçirdik (her aklımıza düştüğünde istanbul'a koşarak)Zaten bütün yazı Kumburgaz'da yazlıkta geçiriyorduk. Ertesi yıl Nazlı nın doğumu için tekrar istanbul'a dönüp iki ay sonra kar kış kıyamet kucağımızda kızımız gene kasaba. Aman tanrım insanlara n'olmuştu bizi sevgi seline gark ettiler .Bir ay evimizde yemekyapılmadı.Pilavlar,tavuklar,dolmalar,pastalar,börekler,meyvalar,çorbalar.
Birbirinden güzel bebek kıyafetleri. Sonra birbirimizi bi sevdik bi sevdik . Orda 8 tane çok kafa arkadaşım oldu.15 günde bir toplandık çaydan sonra sessiz film oynadık Ramazan da ise iftardan sonra buluştuk. Seramik çiçekler ,meyvalar yaptık (hiçbir sanatsal değeriolmayan)Yeniden ÖSS sınavına girip açık öğretim de okuduk. Birlikte sınavlara girip çıkıp aramızda yarıştık. Çocuklarımızda bizimle birlikte büyüyordu bu arada.Gamzeloş orada doğdu.
Sonra yıllar geçti Naziş Anadolu Lisesi sınavlarını kazandı.(o zaman bu sınavlar 5 yıllık ilkokul öğrenimin den sonra oluyordu.) e İstanbul'da bizi çağırıp duruyordu zaten kalktık doğduğumuz topraklara geldik ,benim doğduğum semte,eşiminde 10 yaşından beri oturduğu semte yerleştik.
Bu arada hayatımıza bir sürü insan girdi çıktı. Kimi geldi bize bir şeyler kattı ,kimi bizden bir şeyler aldı gitti. Kimileriyse yaşadığımız sürece bizimle olacak olanlar.Gelenlere de,gidenlere de selam olsun Taaa oralarda bizi gelip ziyaret eden dostlarımıza da ayrıca selam olsun.
orası neresi derseniz,ip ucu..................................................
İpek bürük bürünmüş
yar yar yar yandım
Niksar'ın fidanları
şinanay yavrum şinanay nay
KAMYONLAR KAVUN TAŞIRDI VE BEN
BOYUNA ONU DÜŞÜNÜRDÜM
KAMYONLAR KAVUN TAŞIRDI VE BEN
BOYUNA ONU DÜŞÜNÜRDÜM
NİKSAR DA EVİMİZDEYKEN
KÜÇÜK BİR SERÇE KADAR HÜRDÜM
CAHİT KÜLEBİ
.
vay be dedim yazını okurken,
YanıtlaSilAŞK BU İŞTE!!
yer,toprak seçmeden her yerde bitebiliyosan, eger,
ASLI nda evrenin TEMEL inde olan
şeydir bunun adı!!!AŞK!!!
öptümmmm
Masal gibi bir hikaye bu. Ne güzel :):)
YanıtlaSilmutluluğunuz hep artarak devam etsin.
Öpücükleeer :)
Valla kucuk kasaba hikayelerini hep sevmisimdir(bkz. segrettigim diziler) Ayri bir sicakligi vardir.Biz Yahyali'da otururken , bize 'annenize soyleyin, pantolan giymesin 'demislerdi.Annemde kendine muhtesem etekler dikmisti.Vay beeee, nerden nereye:)
YanıtlaSilHersey zamaninda guzel!Opuyom kocaman:)
ne keyifli bir yazı bu...küçük kasabalarda dostluklar hep böylr güzel olur...niksar tokat değil mi ne güzel asma yaprakları vardır oranın..eşinizle kızlarıızla hep böyle mutlu huzurlu olun inşallah...sevgiler :)
YanıtlaSilvay be ... niksar'da da yasadiniz demek :) gercekten kucuk kasaba hayati , buyuk sehirden sonra ne degisik gelmistir size :)) aslinda her tecrube insana nasil da farkli renkler katiyor degil mi :))
YanıtlaSilkocaman sevgiler :))
ne güzel bir anı...negüzel bir yazı..mutluluğunuz daim olsun Laleciğim sevgiyle kalın...
YanıtlaSilFilm tadında bir yazı yine ama çok hoşsun gerçekten,İstanbul'lu Gelin.
YanıtlaSilAllah eşin ve senin arandaki aşkı dileyen herkeze nasip etsin.O sobalardan annemlerin yazlığında var biri bahçede diğeri kocamaaannn salonlarında ve biliyor musun onda yapılan ev ekmeğinin tadı hiç bir fırında olmuyor.
Kocamaann öptüm iyi bak kendine
kanki!!!
YanıtlaSilmemleket kokulu yazını zevkle okudum
iyi hafta sonları diliyorum
Ayol daha bugün eski blogun arşivini karıştırırken senin bi yorumunu okudum. Yazını okurken yemeğimi yakıyordum filan demişsin. Akşamına senden yorum geldi. Rastlantıya bak. Kız bende özlemişim seni.:)
YanıtlaSilyellowdaisyli birisi
=)...
YanıtlaSilsıcacık olma zamanı..
lale gezma zamanı..
sevme zamanı..
beyoğlu zamanıııı....
atalet..
ağzımın suyu aka aka okudum. seviyorum senin yazılarını (eski) istanbullu gelinim. benim o başlıkta bir öyküm var. bir gün yayınlarım.ya da sana gönderirim.
YanıtlaSildenizi olmayan yerler, kapalı bir toplum gibi görünse de aslında çok renkli yerdir. kaynaşmak için biraz zaman ister o kadar. sonra da ahret kardeşliğine kadar gider. sağol sayfama uğradığın için. buraya kar yağıyor sabahtan beri.
sevgiler, denizi olmayan yerin komşusundan
solist
sivri çatılı ev miydi,senin evin Lalem...ben görmüştüm onu daha önce...
YanıtlaSillaf aramızda çok seviyorum senin eski hikayelerini.
dostlukların sürmesi çok hoş..
şimdilerde sanal alem dostlukları başladı.
adı sanal olsa da kendi gerçek...
sevgiyle öpuyorum...
Yaşandı bitti zannediyoruz oysa hep bir yerlerimizde kalıyor minik kırıntılar..Hayatınızdan güzel bir dönem okuduk yine zevkle...
YanıtlaSilsanatsal olmasa da bazı faaliyetler en büyük paylaşımların yaşandığı saatlerdir dimi..Bir arkadaşımın anneannesiyle tanışmıştım sonra arkamdan 'etli gelin pek tatlı demiş' günlerce güldüm.Eee bir zamanlar gelinin etlisi makbulmüş..
seviyorum yazılarınızdan sizi okumayı....sevgiler
BALKAHVE den
Sevdiğinizle başbaşa küçük bir kasaba, ne kadar hoşş:)) Bitmesini istemez insan balayı tadında süren o ortamda ki yaşamın. Küçük yerlerin insanları çok büyük olurlar. Bunu çocukluğundan beri küçük yerde oturan ve üniversite ile birlikte şehir yaşamına geçiş yapan ben tüm kelbimle söylüyorum. Bir alışkanlık değil ama güzeldir komşuluklar, ufak meraklar, camdan bakıp selamlaşmalar...
YanıtlaSilİyi haftalar Lale ablacım:))