Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

21 Kasım 2007 Çarşamba

GECN,N BİR YERİNDEN, GÜNÜN BAŞINDAN Bİ DE DÜNDEN

Kış geldi mi? ne. Dün gece rüzgarın sesiyle uyadım. Ağaç da sağolsun hışır hışır. İnsan gecenin bir yarısında uyanınca ne tuhaf şeyler geliyor aklına. Sizin de olur mu?. Allahım ne abuk subuk şeyler , İlkokulda yüzünü bile hatırlamadığın kızla ettiğin kavga aklına gelir mi insanın yav. O ara kızın adını bile hatırladım. Hacer Çinkılıç. Yav Hacer, benim yüzümden tahtaya kalkıp, tek bacak üstünde durmuştun ama, o kavgayı da sen başlatmıştın hatırlarsan. Hem büyüdük dana kadar çocuklarımız var. Her nerede yaşıyorsan, sen de, gecenin bir yerinde uyanınca bana kin bilemiyorsundur umarım ve de dilerim. Du ben seni bi facebook da arıyam.
Bu facebook muhabbeti ne olacak bakalım. Geçen gün odalarına girdim bizim kızlar fıkır fıkır. Ne oluyo dedim hiiiç diyolar. Aralarında diyorlarmış ki; annemde bi gün facebook çu olacakda bakalım ne zaman. Bir grup varmış , facebbok da annelerini bulan tayfanın kurduğu, adı da ''facebook da ne işin var anne''. Şimdi ben karşı bir grup kurucam. Facebook lu anneler ya da, bunlara karşı bir grup. Geçen gün Dansöz Sibel Gökçe nin sayfası Amerikadan kapatılmış taaaa. 870 arkadaşıyla aynı anda konuştuğu ve orayı kendi fanclubü gibi kullandığı için. Özür mözür dilemiş, yalvarmış yakarmış, bi sürü yazışmadan sonra geri almışlar.
Dün yine görümcemin grubuyla bir okey partisi yaptık. Kimin galip çıktığını söylememe bile gerek yok. Stajımı Yenikapı öğrenci kahvelerinde , masterimi de kocamın yanında yaptım. Bazen kuzenlerle , onunkiler yada benimkiler farketmez. Bir araya gelince hadi bi parti yapalım deriz. Deriz deriz de; yalnız benim kocamla okey oynarken , diyelim ki ben onla eş oldum . Olmamaya gayret ederim de aslında. Cin gibi olucan, kaşından gözünden , bıyığından , kirpiğinden ne diyo anlayacaksın. Bazen demek istermiş ki -ben okeye dönüyorum sen yanındakini taşla. Bazen de başının çaresine bak , ben de bir şey yok demek istermiş. He işte böle kaş , göz sentezlemesi yapıcan, ne demek istiyo acaba diye.
Bu akşam maç var. Milli Maç . Biz bu Bosnayı yeneriz yenmesine de aman hafife alıp Letonya olmayalım yine. Geçen akşam Santra da, Boliç bağlandı programa. Eski Bosna milli futbolcusu ya aynı zamanda. İşte anlatıyor, Bosna milli takımında anlaşmazlıklar var, 7-8 futbolcu , asıl kaliteli futbolcular yani, onlar çıkmayacak maça. Antreman bile yapmıyorlar falan. Türkiye kesin yener , bizimkilerin bir iddiası da kalmadı zaten , ben de zaten Türkiye yensin istiyorum. Bizimkiler seviniyor, aaa iyi haber ya , yeneriz biz Bosnayı. O sırada konuklardan biri dediki- Boliç, bu mesele yeni değil, önceden olmuştu, yeniden mi 7-8 futbolcu çıktı takımdan, yok dedi, -önceki çıkanları diyorum. O zaman bizim konuk dediki- yani bizi geçen maçta yenen takım geliyor yine. Evet dedi Boliç . Peki şimdi bu Boliç ne dedi anlayan beri gelsin. Neyse boş verelim onu, diyelim ki gol gol Milli Takım gol

19 Kasım 2007 Pazartesi

MAZARETİ VAR ASABİ.- SINAV VAR SINAV- TİRMİT NEDİR ÖĞRENELİM

Eyvahlar olsun ki Gamsegamsenin sınav dönemi başladı. Dün akşam koridorda konuşmayı yasakladı. Dikkati dağılıyormuş. Ben ki evde sürekli dolanım halindeyimdir. Bakalım ne yapacağız.
Pazar gününü de evde geçirdik. Nazlı akşama doğru geldi Teyzesinden. Cumartesi akşamı arkadaşlarıyla dışardaydı , oradan teyzesine geçmişti. Gamse de bir ara bir Capitol yaptı geldi. Onun dışında kayda değer bir şey yaşamadık. Kitap okuyamıyorum bu ara. Çünkü hala doktora gitmedim. yakın görmede bayağı bi problem yaşamaya başladım. Bir sürü de kitap birikti. Görünce almadan duramıyorum.
Perşembe akşamları yayınlanmaya başlayan Kelebek Çıkmazı nı tavsiye ediyorum size. Sanırım bu da bir dönem dizisi. Şu anda tam benim öğrencilik yıllarım. Bir yoldaş Lale tiplemesi var ki. Yönetmen beni tanısa, o yıllardaki benden esinlenmiş diyeceğiz. Annesi Yoldaş lale diye seslenince kocamla bakakaldık. O da o sırada aynı sen deyip duruyordu hareketlerine konuşma tarzına. O yıllarımı bilen bir bilirkişi olaraktan. İsimde tutunca cuk oturdu.
Dün akşam Zuz Ordudan getirdiği tirmitlerden göndermişti. Tirmit ; bizim oralara özgü bir mantar çeşidi. Fındık ağaçlarının diplerinde yetişir çoğunlukla. Bildiğiniz mantarlara göre biraz acımsı olur. Çocukken toplar hemen ateş yakar közde pişirir yerdik.Üle! şimdiki çocuklar toplasa zehirlenip giderler. İşte o tirmitleri Zuz un yine daha önce Bozcaada dan getirdiği köy sızması zeytinyağ ve Kocamın arkadaşının Adyamandan getirdiği biberlerle kavurdum. Aynı Türkiye mozaiği bir yemek oldu. Doğudan batıdan ve kuzeyden . Türkiye sentezi yani.
Bu günlük bu kadar. Şimdi pazarımız var. Dolaşayım bakalım ne var ne yok...

17 Kasım 2007 Cumartesi

CUMARTESİ CUMARTESİ

Aslında hafta sonları yazı yazmam ama bu gün çok sıkıcı bir gündü. Dün o kadar ıslandım ki, iliklerime , kemiklerime kadar . Sanırım onun da etkisiyle kızların sesi müzik gibi kulağıma gele gele uyudum geç saatlere kadar. Kocamın gittiğinin farkında bile olamadım
O ne yağmurdu . Bi kez de 1979 yılında ıslanmıştım böyle. O zaman da kirpiklerimden sızmıştı yağmur. Yok öle yağmuru severim deyip pencereden izlemek. Benim gibi yapacaksın. Taksimin göbeğinde birden şar diye boşalınca yağmur. Beni bir gülme aldı. O sırada yanımdan da , hani Bizimkiler dizisi vardı. Hakimim, hakimim diye dizideki hakimin arkasında gezen adam rolünü oynayan sanatçı geçiyordu yanımdan , tanımazdım, belki ama, öle tuhaf baktıki yüzümdeki ona anlamsız gelen gülüşe. Birden herkesin elinde aynı model yanından etiketler sarkan şemsiyeler belirdi. Şeffaf maviler pembeler morlar. Tam metro girişinde baktım ki şemsiye tezgahı kurulmuş. Metrodan çıkan ilk iş şemsiye alıyor. 3ytl olan şemsiyeler birden 5 ytl oldu. Gözünü sevdiğimin İstanbulu her durumun sektörü var. Bir de tam İstiklal caddesine girişte , O yağmurun altında öpüşen çift çok romantikti. İnşallah bu gün romantik romantik öksürmüyorlardır. Akşam haberlerde yağmurun asıl Silivriyi vurduğunu öğrendik. Görüntüler içler acısıydı.
Neyse sonunda kendimi motora attım. Tabiii yağmur başlayınca millet beni aramaya başlamış. Tabii finükülerde çekmedi telefon. tam motora bindim .Başladı zır zır çalmaya . Yanımdakilerden utandım. İki kez kocam. Bir yerde bekle diyor yağmurun geçmesini, sanki onun niyeti var da geçmeye. Sonra Nazlı aradı . İki kez daha Gamze aradı. O da Eminönünden binmiş motora. Aynı zaman diliminde Üsküdarda olduk. Buluşup birlikte geldik. İki kez Zuz aradı. Akşam size geliyorum dedi. Sonra ne yemek var diye aradı. Sonra köftenin yanına sarımsaklı domates sosu yap diye ardı. Ben eve gidebileyim inşallah da dedim. Eve geldiğimde üstümdeki yağmur geçirmez sandığım paltom bir tona ulaşmıştı.
Biraz dinledik, kızlar masayı hazırladı, ben yemekleri ısıttım. Köfteleri kızarttım. Sosu yaptım. Zuz geldi. Kocamda geldi. Toplaştık yani , yemeğimizi yedik benden paso dedim kenara çekildim.
Bu günde evde , son derece uyuşuk bir gün geçirdim. Naziş dışarı çıktı , gece teyzesinde yani Zuz da kalacak. Gamze vizeler başladı harıl harıl çalışıyor.
Akşama doğru kocam aradı maç var dedi. Bu demektir ki akşama hiç bir program yapmayın, en azından benimle yapmayın, büyük TV benim. Yani kısaca bunları demek ister. Neyse güzel bir maç oldu. Biz Gamze ile dışarı çıkmıştık. 1-0 Norveç öndeydi. Alış veriş yaparken bir baktım Milli Takım iki gol atmış. Fatih Terim de milletin dilinden kurtuldu. Maç sonrası pek havalıydı. Ama yakışırrr dimi. Ah bi de Hakanım Şükürüm de oynayaydı da bir gol de o ataydı . Hadi darısı Bosnaya. Gol gol gol Milli takım gol.

15 Kasım 2007 Perşembe

HADİ BU DA HAFTANIN ORTASINDAN OLSUN bi de REÇELLİ KEK VAR

Ortasından dedim ama aslında sonuna doğru gelmekteyiz. Ha benim için ne farkeder acep, başı sonu. Deliye her gün bayram misali. Ama bizde az tüfek çatmadık ha!, birileri bacak çatarken. Bu iş devir daim. Az mı? anlattım burada sizlere o günleri. Yok kolleksiyon dönemleri yok ihracat çalışmaları , gecenin üçlerine kadar. Çocukları iki üç gün görmediğim olurdu. Onlar uyurken gidip, uyurken gelirken.
Hiç unutmam bir gün Gamze telefon açıp , patrona senden nefret ediyorum demiş. Artık yıllardır birlikte çalışmanın verdiği alışkanlıkla .Zaten aile gibi olmuştuk, bi de baktım; bizim patron gülerek bana geldi. Ben gidip Gamzeyi alıp geleyim , dedi. Gidip kızları alıp iş yerine getirmişti. Sonrada mesaileri biraz hafiflettik. Evli olanlar daha az mesai yapsın kararı aldık.
Bu günlerde pek bi domestik takılıyorum. Evci çıktım evciiii. Hani yatılı okullarda vardır ya, gündüzlü, leyli. Leyli yatılılar. Benim kocam leyli okumuş , üniversiteye kadar. Dinleriz arada bir yatakhane maceralarını. Hah! işte bizim askerlik anılarına ek bi de yatılı okul maceralarımız var. Bazıları gerçek olmayacak kadar uçuk ama hadi neyse. Ama en masumanesi hepsinin gündüzden çikolatalar alıp , gece transistörlü radyolarını dinleyerek yaptıkları keyifler. Şimdi nerden çıktı yaw kocanın yatılı okul anıları töbe töbeeee.
Kombimiz yapıldı haberini vereyim. Önemli bi şeyi yokmuş. Ucuz kurtardık. Pek mektuplaşırız kendisiyle. Hiç çenesi durmaz. Sıcak su musluğu açık kalmış kapat der. Su istenen sıcaklığa geldi havalandır der. işte der de der. Aman servis çağırın demesinde bu kış günü neme lazım. Bu kış Türkiye , en soğuk kışı yaşayacakmış. Üle en sıcak yazı yaşadıkta ne oldu. Yazın kavrulmak , kışın donmak mı düştü sonunda bizim payımıza bu ülkede. Hani dört mevsim yaşanan en nadide ülkeydik. Kala kala bi yaz, bi de kış kaldı bize. Atalardan miras.
Biraz da yemek muhabbeti takılalım. Kombi için servis beklediğim gün, canım sıkıldı. Biraz orayı burayı karıştırıken baktım dolabın en ücra köşesinde, küçük bir reçel kavanozu. Ne reçeli olduğu belli değil. Şekerlenmiş, taş gibi donmuş. Belli geçen yılın mahsulü. Ne yapayım bunu kaynatsam yeniden yenirmi acep recep derken dedim ki -kızım lale , kendim olurum bizzat. Arada karşılıklı konuşuruz. Birimiz içerden birimiz dışardan. Ha işte dedim ki ; sen bunu kek yap. Şeker yerine kullan yani. aynen de yaptım. Bütün kek malzemelerini koydum , ama şeker yerine de bu donmuş ve şekerlenmiş reçeli koydum. Bi güzel çırptım çırptım karıştırdım saaaanaaaa keek yaptııım. Ay pardon bu Nil Karaibrahimgilin şarkısıydı. Neyse işte sonra attım fırına. Pişerken ki kokudan da anladım ki şeftali reçeliymiş. Ha bi de evde sadece ekmeklik un kalmıştı. Onla yaptım. Ortaya bir karış kabarmış nefis , bir dilimiyle insanı doyuran yani Semsanın deyimiyle öksüz doyuran bir kek çıktı.
Geçen gün de İlmiyemle ekmek dilimlerine pizza yaptık. Kaşar rendesi serptik üstüne, haşlanmış mısır taneleri kırmızı ve yeşil biberler, yine kırmızı ve yeşil zeytinler koyduk. Biraz pastırma dilimleri de ekledik. Ekmek dilimleri de kocamandı ama. Hani şu koca Trabzon ekmekleri var ya onların dilimi. Bi kişi doydu yani.
Bu kadar ev muhabbeti yeter , yarın yolcudur Abbas bağlasan durmaz. Anladınız siz onu.

12 Kasım 2007 Pazartesi

HAFTANIN BAŞINDAN

Lodosla uyandık. Bir rüzgar bir uğultu. Herkese bir tost bir ballı ekinezya çayı, uğurladım evden. Beş dk sonra Gamsegamse aradı, vapur , motor hiç bir şey çalışmıyor dedi. Sunumu da vardı bu gün. Diğer dersleri kaçırsam da olur, sunum saatine kadar tuğçelerde bekleyeceğiz , belki o zama açılır dedi. Sonra sesi çıkmadığına göre gidebildiler demektir.
Cuma günü bir Beyoğlu yaptım. Hava güzeldi. Artık ben cesaret edemiyorum ama hala güverte de yolculuk yapanlar var. Sokaklar nasıl kalabalıktı anlatamam. Yoksa iş günü değil mi? bu gün dedim. Kuzenlerimle yine iyi bir gün geçirdim. Halil beni çok güldürdü. Şimdi de Side de pansiyon açmaya karar verdi. Hep alakasız işler yapar. Bir kaç yıl sonra bıkar. Daha önce Derimod da idi. Oradan çıkana kadar akla karayı seçti. Çokta başarılıydı. Sonra engelliler için bir okul açtı. Ne hevesle yaptı anlatamam. Yüzmeye bile onlarla gitti her gün. Günlük hediyeler hazırladı. Beni aradı- sende gel dedi. -Ne yapıcam dedim. -Ben oturuyorum sende oturursun benimle dedi.üç ya da dört yıl yaptı bu işi, devretti. Şimdi de pansiyoncu olacakmış.Halil yazısına tıklarsanız daha önce onu anlattığım yazıyı okur, nasıl bir adam olduğunu görürsünüz.
Cumartesi , kızlarıda evden gönderdim. Evi baştan aşağıya temizledim. Güzel yemekler yaptım. Hatta kovcam aç kaldığıma değmiş bu gün dedi. Fırsat bulup öğle yemeği bile yiyememiş. Ona daha çok Beşiktaş dokunuyor bu günlerde. Son Sivas yenilgisi mahvetti kocamı be yaw.
Pazar gün biraz yatak keyfi yaptım. Sonra Semoşum aradı Ankaradan. Sesi hem bana çok iyi geldi hem de İbrahim Beyin kaybından sonraki en iyi sesiydi. Onu çok özledim. Semrayı , beni sürekli okuyanlar bilir. Denizi olmayan yerden, eğri çatılı evden komşum. Şimdi Ankarada tetkik hakimliğinden emekli oldu. Çok iyi bir korist, iyi kanun çalar. Bana reçel yapmayı , tarhana yapmayı öğretmiştir. -Kız niye yapıyoruz bunları, niye uğraşıyoruz bunlarla dememe rağmen zorla yaptırdı bana. Mesela öyle güzel vişne şurubu yapmayı ondan öğrenmişimdir. Şimdi bi gün Semra da, Gamze bu şuruptan içti. Çok beğendi. Daha da iki-üç yaşında. Hemen kocama yarın vişne al, surup yapıcam dedim. O gözünü sevdiğimde bir kasa vişne gönder eve. Biz Semra ile yarısını reçel , yarısını şurup yaptık. Eeee sonra ne mi oldu. Gamze içti ve ııııh Semsa teyzeminki gibi olmamış dedi. Kendisi gurmedir ya:)).
Pazar öğleden sonra Gamze ile dışarı çıktık. Naziş Zuz la takıldı. Cumartesi gecesinden gitti teyzoşuna. Onun için bayağıda karlı olmuş:)). Dün Bağdat Caddesine çıkıp alış-veriş yapmışlar bi sürü. Eee ne kadar çalışıp parasını kazansa da teyze bu boru mu. Gamze de hemen mesaj çekti, adaletin bu mu dünya diye. Onunla ayrı bir gün yapacaklarmış:)).
Üsküdara inmiştik. Hava da buz gibiydi. Sunumu için renkli çıktı yaptırdık. Biraz dolaştık. Biraz alış- veriş yaptık geldik. Sonra Naziş elinde çantalarıyla geldi , ortalık yeniden karıştı. Sonra kombimiz de - iyonizasyon-servis çağırın- yazısı çıktı. Haydeee al sana bir iş daha dedim. Klimayla idare ettik. Şimdi servis bekliyoruz, kombi hazretleri emretti ya. İnsan lütfen filan der ya. Ne o servis çağırın demek. Haftaya arıza ile başladık anlayacağınız...

10 Kasım 2007 Cumartesi

ATAYI ANIYORUZ AMA BAŞIMIZ YETERİNCE DİK Mİ?


Dönüp bakalım,emanete yeterince sahip çıkıyormuyuz?.Türk gençliği gerçekten de Atasının izinde mi?. Yoksa her 10 kasım gibi,yine hamasi nutuklar,atılıp,şiirler okunup,Atanın sevdiği şarkılar söylenerek geçecek 10 kasımlardan biri mi.?
Ben guruluyum O'nunla aynı topraklarda yaşamış olmaktan ve izinde olmaktan

8 Kasım 2007 Perşembe

BU SABAH Bİ DE SOBEEEEEEEE

Dün gece tam yatmak üzereyiz, Gamse gamse banyoda dişlerini fırçalıyor, bense banyo dolabına havluları kaldırıyorum.-Annee şimdi Turgut Reis'de deniz kıyısında , güneşleniyor olsaydık dedi. Öyle kocaman bir hayır demişim ki şaşırdı . Çünkü o anda olmak istediğim tek yer yatağım.Halbuki yazın olsa ne cazip bir fikir değil mi?. Şimdi bu nereden geldi aklıma ne bilim. Biraz blog sayfalarında dolaştım. Ne kadar farklıyız değilmi. Angel çok cesur. Hatta yazdım ona, yorumlar , senin yazıların kadar cesur değil diye. Şekerimpembemin evini yine su bastı. Üçüncü evinde üçüncü kez .keny@lı zehir zemberek bir yazı yazmış bu gün. Nalan galiba G.Afrika yolcusu . Zeya annesi ile birlikte Londra hazırlıklarında. Mavianne , erken kararmasından şikayetçi havanın, Yelizin sevmek en kolay şarkısıyla havaya girmeye çalışıyor. Ebru İzmire gitti. yazıları 29 ekim de kaldı.
Peki bennn , hala uyanamadım. Gamsegamsenin de dersi öğleden sonra, uyanırsa kahvaltıyı birlikte yapacağız. Şimdilik hiç planım yok sonrası için. Biraz avanelik yapmak, pineklemek istiyorum.Dün akşam İlmiyemden gelince birden coştum mutfağa girdim bi sürü yemek yaptım. Dün sabah ki kahvaltımız muhteşemdi , resmini çektim. Ama bluetooth kırıldığı için ekleyemedim.
Yarın sabah erkenden Beyoğluna gidiyorum. Önce bir kahvaltı buluşması sonra Allah kerim.
Gelelim sobeye.Şekerimpembem sobelemiş beni.Mevsimin ilk sobesi yani
Şimdi sorulara bakalım.
Aşk bence; Aşktır yaw. Hani , hiç anlamazsın, birden onu düşünür olursun, hep salak salak gülümsersin.Millet çorba dese sen konuyu bir punduna getirip Zekiye getirisin . Ay pardon yani aşkına.
En saçma huyum;Ooooo bi sürü saçma huyum var. Ama en saçması en soğuk havada bile pencereleri açmam. Olduğum yerde mutlaka hava akımı olmalı. Yani mezarıma bile bir hava deliği vasiyetimdir.
Ben küçükken;Her şey daha büyüktü sanki. Evimize giden yokuş daha dikti. Babam daha uzun boyluydu. Gökyüzü hep yıldızlıydı.TV tek kanaldı. Necefli maşrapanın dayanılmazlığı vardı:)) Aşk-ı Memnu en erotik diziydi.
Aslında ben;Aynı okuduğunuz gibiyim. Mitsukoya, zeyaya ve ebrucuğa sorun inanmazsanız.
İlk kopyamı; , Deli Rabianın girdiği tarih dersinde çektim.IV.Muratın oğlunun sünnet düğünü soran bir hocaya ne yapılmaz.
Cep telefonumda; annemim gençkızlık resmi. Ailemin beni çok sevdiklerini söyleyen açılış mesajları, Nazlı'nın bana tatildeyken gönderdiği -anneciğimm seni çok seviyorum diyen sesli ve görüntülü mesajı kayıtlı.
bi de son not. Yahu Beşiktaşa sözüm, o golleri öyle patır patır yerken , kendinize acımadınız acımadınız benim kocamada mı acımadınız. O adam ertesi gün ne yapar . Bütün gün kaşlarını çatmış ki , kimse bir şey söylemeye cesaret edemesin.