Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...

6 Mart 2009 Cuma

Bizim evin halları

Bu gün evdeyim. Aslında sabah erkenden karşıya geçecek teyzemleri kahvaltıda basacaktım ama kocam ve Gamze beni fırtına konusunda uyardılar. Lodos var bu gün dediler vapurlar çalışmaz dediler. Karşılar nasıldı bilmiyorum ama burası günlük güneşlikti. Akşama kadar başlarının etini yedim ama.

Sabah ben her zamanki gibi yatakta çay kahve faslı yapıp Yabancı Damat izledim . Sonrada Gamse ile kahvaltı yaptık. Bilgisayarda Hürriyetin bilgi yarışmasını yaptık. Genel Kültürde fena değiliz diğer kategorlere daha bakmadık. Sorular biraz dandikti heheheheh.

Öğleden sonra ben poğaça hamuru yoğurdum, patetesli kıymalı iç hazırladım. Ama poğaça yapmaya üşendim, hamıru dörde böldüm . Her parçayı oval şekilde açıp , içine malzemeyi koyup rulo şeklinde sardım. Ruloların üstüne de yumurta sarısı sürüp fırına verdim. Pişer pişmez Gamseyle bir ruloyu sıcak sıcak ağzımız yana yana yedik))). Ve ünlü Türk Atasözünü hatırladık ))). Türkler yemek pişene kadar beklermiş ama soğuyana kadar beklemezmiş.

Gamse Hanım hazretleri beni engelledi ama kendi sonra dışarı çıktı. O çıktı Naziş geldi. Gamsenin okulu pazartesi açılıyo ama Naziş de Purim tatiline giriyor. Çarşambaya kadar evde. Bu gün kostümlü bir parti yapıp tatile girdiler. Geçen yıl cadı öğretmendi ama bu yıl kedi öğretmen oldu. Öğrencileri çok sevmişler.kedi kız


Yarın fuar dolayısıyla Can Bey yine bizde takılacak. Ama pazar günü pazar mazar demeden sabah kalkar kalkmaz dışardayım. İlmiyem'le randevum var. Çoktandır görüşemedik.

Gittim şimdilik herkese iyi bir haftasonu olsun. İstanbul yağışlı o yüzden kapalı hava programlarına devam etsin İstanbul'da oturanlar.

3 Mart 2009 Salı

turşu suratlı

Sabah kalktım ekşimik suratlıyım nedeni yok. Halbuki dün çok güzel bir gün geçirdim çocukluk arkadaşlarımla. Akşam yemek soframı da onların getirdiği hediyelerle kurdum. Masada çan çan anlattım. Dizilerimi izledim kitabımı okudum çayımı içtim . Ama sabah ekşimik surat. Nedeni yok. Kimseye kahvaltı da veremedim ada çayı içtim o kada. Bi de her zamanki bi multivitaminim var onu içtim.

Öğleden sonra çıktım okey partisine gittim yok yahu yine yok. Yiyorum tadı yok , içiyorum tadı yok. Saat dörtte eve geldim. Kızların akşam programı varmış gittiler. Akşam dünden kalanları yiyeceğiz. Görümcem de patatesli börek göndermiş çay da demleriz , Canım Ailem seyrederiz karıkoca. Kocam benim bu durumumu havalara bağlar))) .

Ben büyük bir ihtimalle yarın bi karşıya geçerim. Deniz geçmek , dalgadan atlamak iyi gelir bana biliyorum bi de Gülden. Ben anlatırım O , aaaaa sahiden mi der, sonra eeeeeee der beni fıtık eder. Ona fıtık olur kendimi unuturum. O yine burada yat , sabaha kadar otururuz der yakamı zor kurtarır kendimi eve zor atarım. Her Güldenle buluşmamız sonucunda olduğu gibi gece yine boğazım ağrır ...Öyle işte

2 Mart 2009 Pazartesi

1974-2009

Yıl 1974 biz İstanbula tekrar dönüyoruz. Artık dayılar büyümüş babamın ve annemin misyonu tamamlanmış. Artık Fabrika da dedemin yanında iki dayım var. Ben lise 1.sınıftayım.

Ayrılıyoruz ama benim içim parçalanıyor. Artık yazdan yaza değil temelli İstanbul yolcusuyuz. Garajı sadece benim arkadaşlarım doldurmuş sanki. Mahalle arkadaşlarım, sınıf arkadaşlarım, basketbol takımından ve de bando takımından arkadaşlarım. Herkes bir şeyler tutuşturuyor elime. Ben sarhoş gibiyim. Tam 35 yıl olmuş. O gün garajda vedalaştığım ve geçtiğimiz aya kadar bir daha görüşemediğim arkadaşım Nurgül ve Nimet bu gün beni ziyarete geldiler. Daha çocuk sayılacak yaşta ayrılmıştım onlardan, bu gün kendi evimin kapısını iki kocaman kız çocuğu sahibi olarak açtım onlara.

Nimet mahalle arkadaşım, Nurgül hem bando takımından hem de basketbol takımından arkadaşım.Ortaokulda da lise de hiç aynı sınıflarda olmadık ama her tenefüs birlikte arşınladık koridorları. Telefon çaldırıp çıktık evden uzun sahil yürüyüşünden sonra okula gittik. Neler paylaştık neler . Lisenin antrönörü bizi daha ortaokul takımındayken takip ediyormuş, daha yaz tatilinde hem bando takımına hem de basket takımına angaje etti. Gerçi ben liseyi yarım dönem okuyup ayrıldım.

Nimetle 1975 yılında bir ay süren bir İstanbul maceramız var. Bizde kalmıştı o zaman bankada çalışıyordu. Kanlı 1 mayısı da birlikte yaşadık. O da sonra Antalya ya yerleşti Nurgül de. O dur bu dur görüşemedik. Ordu da hiç tarihlerimiz uymadı. Ama bundan sonra uçarı kaçarı yok. Ayşrgül oy kullanmak ve Ordudaki evi kolaçan etmek için gittii. Nisan ayı bi gelsin, kollasın kendini İstanbul.

Biz bu gün birlikte çok hoş saatler geçirdik. Çocukluğumuza , okul yıllarına döndük , geleceğe bakış attık. Çok ama çok güzeldi.

28 Şubat 2009 Cumartesi

cumartesi cumartesi

Bu gün cumartesi rehavetindeyiz. Kocamın eline bir sandwich tutuşturup sen bunu kave çay eşliğinde yersin deyip koşa koşa yatağa cupladım. Bi güzel yeniden uyumuşum. Rüyamda birilerine ev falan döşüyordum ki uyandım. Baktım kızlarda bi hareket neyin yok kendime bi çay alıp yine koşa koşa yatağıma gittim. Yatak odasında digitürk yok epi topu beş kanal falan çekiyo, cine5 de bi Türk filmi vardı onu izledim, akşamdan kalan gazeteleri okudum ki kızlar bir bir sökün etti.

Kahvaltıya oturduğumuzda saat bir falan gibiydi o yüzden kuvvetli bir kahvaltı yaptık. Mücverli, üzerine sızma yağ gezdirilmiş domates biberli hatta üstüne kırmızı biber ve kekik ilaveli ve bilumum reçeller. Birde benim vaz geçilmez alışkanlığım kara kuru kayısı yani gün kurusu.

İzlerken Serra Yılmazın yemek programını izledik, yemek bahane konukları çok iyi oluyor. Bu günkü konuğu Canım Ailem dizisindeki Halim'di. Kahvaltı sonunda da; meğer herkesin bi planı varmış bu gün kızlar giyinmeye gittiler. Ben de çoktandır istediğim dolap düzeltme işini yaptım. Arada bir el atılması gerekeiyor oraya yoksa alıp başını gidiyor.

Şimdilik cumartesi notları bu kadar, unutmadan Nazişin öğrencilerinden henüz yumurta kıran yok yeniden hediye dağıtmış, evde unutan iki öğrencinin çikolatasını ben yedim üzülerek)))

Motif aleti ile yaptığımız atkı çok güzel oldu Gamse taktı da gitti bile. Resimleri akşam çekeceğiz. Hadi gittim ben iyi bir hafta sonu olsun hepimize

27 Şubat 2009 Cuma

Nazlı Örtmenim sorumluluk nedir onu öğretiyor)))

Bu gün Naziş le öğrencilerinden söz etmek istiyorum. Çünkü burada bir anlamda da , bizim evin günlüğü , tarihi oluşmakta)))

Nazlı öğrencileriyle her hafta bir konu işliyor. Örneğin geçen haftanın konusu yalandı. Bu haftanın konusu sorumlulukmuş. Önce bir hikaye okumuş onlara. Hikayede küçük bir çocuk annesinde kendisine bir kardeş yapmasını istiyor. Anne - tamam ama önce bir şey yapmalısın diyor ve ona bir yumurta veriyor. Bu yumurtayı hiç kırmadan bir hafta nereye gidersen git yanında taşıyacaksın diyor. Eğer bir hafta sonunda yumurta kırılmazssa bir kardeşin olacak. Çocuk bu bir hafta bounca yumurtayı kırmamak için elinden geleni apıyor. Onu muhafazalara alıyor, yavaş yürüyor, sağına soluna dikkat ediyor. Sonunda bir kardeşi olmasını hak ediyor.

Hikaye çocukların çok hoşuna gitmiş, bizde yapalım öğretmenim demişler. Nazlı- sadece yapmaka isteyenler yapacak ama demiş. Ertesi gün, servisten bir indiler diyor, hepsinin elinde bi kutu ya da plastik bardak, peçetelere sarmışlar, annelerime dışına kılıf yaptıran bile olmuş. Kutulara, bardaklara koymuşlar, bantla sarmışlar. Bi de yavaş yürüyolar diyo. Müdürleri görmüş, Nazlı Hanım bunlar ne taşıyorlar böyle demiş. Yumurta kutularını dolaplarının en emniyetli yerine koymuşlar. Sonra sınıfta sürekli birbirlerini uyarmışlar, koşma , yanımdan hızlı geçtin yumurtam kırılacak. Ben gidip bakayım yumurtam nasıl.İlk gün hepsine küçük hediyeler dağıtmış. Katılmayan iki çocuk varmış onlarda özenmiş bizde yarın yapalım demişler. Nazlı olmaz dedim dedi. Ben de olsun, onlarda yarın başlasın , onlara da daha küçük hediye verirsin dedim. olmaz , hediye almak için yapınca olmaz , senin bildiğin gibi değil dedi.Şimdi ben bu kıza sorumluluğu öğretirken yumurtamı taşıttım he, benim dediğimi yapmıyo))). Bebek bekleyen bir veli de okula gelip , uygulamanın çok hoşuna gittiğini söylemiş.Şimdi ben de bekliyorum heyecanla sonunda kaç yumurta sağlam kalacak.
*************************************************************************
Dün bize torbadan Can bey çıktı yine babaanne hasta , annesininde ofiste çalışması gerekiyormuş. saat 11 de kapıdan verdiler gittiler. Biz de herzamanki gibi oynaştık. Artık kendini çok güzel oyalıyor, oyuncaklarıyla oynuyor. hatta ben yanına yatıp kitap bile okudum. En hoşuma giden ben onu uyuturken eee diyorum ya o da avaz avaz eeee diye bağırıyor.

Gece 11 de tumba yatak , can geldiği günler hiç bir iş, yemek bile yapmıyorum ama acaip yoruluyorum nedense. Gamse de öğleden sonra arkadaşlarıyla çıkıp sinemaya gitti, Nazlının da bir haftadır okul çıkıiı Milli Eğitimin semineri var o yüzden geç geliyor. Can Beyle yalnız kaldık anlayacağınız. Biraz da o yüzden yoruldum. Resmen sızdım gece.

Sabahları ev halkını yolcu ettikten sonra , kocamla çay içiyorum ama sonra kahve ya da yeşil çay alıp yeniden yatağa dönüyorum. Yabancı Damatı izliyorum, bazı dizilerin tekrarı bile keyif veriyor.

Bu gün için hiç bir planım yok, gamse uyansın belki bir fikri vardır::))).Belki yine hobi günü yaparız, belki dışarı çıkarız.

25 Şubat 2009 Çarşamba

eee sonra

Günlerdir yazmadığımı görenler, geziyorum sanmışlar. Hayır evdeyim. Gamsegamse ile kendimize hobi günleri yaptık . Yünlerle oynayıp duruyoruz. Ben kek kurabiye yapıyorum çayımızıda alıp tv karşısına geçiyoruz. Tahtakaleden bir motif yapma aleti almıştım, Gamse habire çiçek motifleri yapıyor ondan ben de tığla yapıyorum. Mahallede bir yüncü kadın var hehehehe kocasına rastlarsak daha ucuza alıyoruz. Ertesi günde kadına söylüyorum , batıracak bu adam beni diyor))).


Önceki gün, akşam hadi yarında dışarı çıkmayalım , şu hastalığı tam atlatalım dedik ama sabah Zuz arayıp - Can' ı getiriyoruz babaannesi hastaymış deyince atladık olaya gelsin gelsin bize gelsin dedik. O da çekmiş kahverengi kadife eşofmanlarını geldi. Birlikte pencereden baktık, , yoldan geçenleri başıyla sokakta gözden kaybaolana kadar takip ediyor, martılara , kedilere heyecanlanıyor. yedim onu yedim. Artık sekiz buçuk aylık oldu, daha az uyuyor. Sabah 11 de geldi akşam beş de gitti. O saate kadar sadece oynadık , yemek yedik emekleme çalışmaları yaptık. . Olay budur.


Bu günde baktık hava yine kötü, Beyoğlu ekibim dün çok asılmıştı, belki demiştim ama sonra du bakalım dedim, hastalığı yeni atlattın, kaynama hemen. Gamse de plan yapmadı. . Babamı da göndermedim , sıkılırım falan dedi ama kendi için seçtiğim kitaba takıldı sonra. Kievdeki Adam'ı seçtim ona. Okuma tarzlarımız uymuyor ,o yüzden de aradığı gibi bir kitaba ulaşmak için kitaplığın canına okumuş. Artık yemek kitaplarının yanında siyasi kitaplar, biyografilerin yanında polisiyeler var. Bir yazarın bir kitabı alt rafta bir kitabı üstte, aradığımı bulmak imkansız yani. Bu günüde hobi günü olarak geçirdik.


Yeni başlayan diziyi izleyen var mı. Kanal D de başladı. Adı '' Bir Bulut Olsam''. İlk bölümden sardı beni. Zaten Meral Okay'ın senaryosunu yazdığı dizilerin hepsini sevmişimdir.(Dizi de oyuncu olarak da var) . Sanki biraz '' Mutluluk'' filmini anımsattı, birebir değil ama sanki esintiler var.

Bu gün düşen THY uçağına çok üzüldüm. Ama ısrarla bizim yetkililerin ölü yok demesine , Hollandanın ölü sayısını varmesini yalanlamasına bir anlam verebilmiş değilim. Hadi ilk anlar neyse ama saatler sonra bile ölü yok dediler. Şimdiyse dokuz ölü var diyorlar. Hollanda ise 15 olarak açıklıyor. Vardır bi bildikleri, herşey de olduğu gibi.

Dün akşam haberleri izliyorum. Ordu'lu bkan Hilmi Güler Orduya gitmiş. Bir kahvehaneye girmiş, bir adam canına okudu, kem küm etti. Ne yaptınız da oy istemeye geldiniz dedi. Yol yaptık dedi, adam hangi yolu dedi, köylere bi çık bakalım dedi. Ne dese cevabını aldı. Seninle daha sonra görüşmek isterim dedi Bakan , adam da ben de görüşmek isterim dedi. Memleketim diye demiyorum, ama fındık mitinglerimiz biliyosunuz, miting günü bende oradaydım. valilik o gün tüm yayla ve köylerde panayır kurdu, ücretsiz yemek ve içcek dağıttı ama tüm köylü traktörlerle , minübüslerle indi Ordu'ya doldurdu meydanları. Hem biliyomusunuz içinden otoyol geçmeyen tek Karadeniz İli Ordu'dur. Tüm Karadeniz illerinin denizle arasına otoyol girmiştir ama Orduya sıra geldiğinde yine tarafiği kestik, meydanlara çıktık izin vermedik denizle aramıza beton yığınlarının viyadüklerin girmesine. E ben anlaşıldı özledim yine Orduyu. Hadi şu dizelerle bitirelim Ordu faslını.

"Ben Ordu'yu anlatırken bütün şiirler susar/ Elvan elvan bir sis alır başımı/ Tenim yağmur olur gökyüzünde/ Ruhum çocuklaşır ninni ninni/ Dalgalanır bu masal denizinde./ Peştamalın moru kıskanır diye/ Ben Ordu'yu anlatırken söyleyemem/ Bin bir tonda o yemyeşil kuşağı/ İncir dalında, yosun kuytuda/ Emine kız gözlerinde söyler/ Oysa yedi ton yeşil kokar Ordu sokakları


Şimdiiii akşam oldu. Yemek işi tamamdır . Kuru fasulye pilav bu havaya yakışır. Avrupa Yakası yeni bölüm bu akşam, peşine de bi Aşk Yakar takarım. o arada örgü örerim sağa sola çan çan laf yetiştiririm , sonra gider kitabımı okurum budur günün özeti...

21 Şubat 2009 Cumartesi

Ne güzel bir günnn





Şimdi bugünün güzelliğini nasıl anlatsam. Neyseki resimler var. Baştan başlamalıyım. Tabi ben sabah yine kalktım ki yine nane mollayım. Nasıl gitcem falan derken zeya sakın çıkma seni, evden arabayla alıcam dedi. Zeya dolmuş yapa yapa önce Zuz ve Ebruyu alıp geldi. Bu arada Gamsegamse ile bende trafikte yol durumunu intrnette canlı izliyoruz. Onlara rapor veriyoruz şuralar açık , iki köprüde akıyo falan diye. Gerçekten de hiç trafik yaşamadan güle oynaya Etilere vardık.

Daha apartman girişin de mis gibi kokular karşıladı bizi. Nurdan bizden önce gelmişti. Nalanla birlikte açtılar kapıyı. İçeri girdik ki duyduğumuz kokular bir hiçti. Hava soğuk diye Nalan önce sıcakk bir yayla çorbasıyla başlattı bizi. Finaldeki cheesecake gelinceye kadar ay mönüyü yazmalıyım dimii, misket köfte, bulgur pilavı, patlıcan ezme, mevsim salata mis gibi kızarmış hellimler. Ama o cehesecake yokmuydu anlatamam kaç dilim yediğimi sormayın. Oturduk kalktık yedik zaten çay defalarca demlendi. Kahveleri Ebrunun elinden içtik veeee çok eğlendik çoook. Nalancım bana çok ihtimam gösterdi limonlu çayımı her bişeyimi , C vitamni takviyemi ihmal etmedi. Çoook teşekkür ederim.

Ama benim bunu yazarım dediğim ve çok güldüğümüz bir olay var. Zeya dün gece rüyasında , bizi almayı unutarak Nalana geldiğini görmüş, içeri girip bakıyormuş ki babası ondan önce gelmiş oturuyor. Pasta çiçek falanda getirmiş. Ne de olsa görgülü aileyiz babam rüyada bile olsa eli boş gitmemiş diye bizi gülmekten kırdı geçirdi.

Dönüş yolu ayrı bir maceralı geçti, önce bi Rumeli Hisarı yapıyoduk az kaldı erken farkedip döndük. Zuz'un iş yerine uğradık sonra kar serpeleye serpeleye ikinci köprüyü geçtik. Zeya bizi evlerimize dağıttı yeniden. Çok güzel bir gün oldu yine bi sürü bi sürü planlar yaptık. Ebruuu sen boş ver İzmiri yapacak çok şey var daha.

Şimdiii boğazım acıyomu acıyooo, kulağım ağrıyomu ağrıyoo, ama mutlu mutlu ağrıyolar en azından. Bu gün evde tös tös otursaydım ve de yine de ağrısalardı yaaa işin bu boyutunu hiç düşünmüyo bu benim kocam. Zaten hiç bir erkek beyni bir kadını anlayabilecek kapasitede de değil diyor uzmanlar heheheheheheheheheheheheheh.