Sabah güneşinin, perdenin altından süzülüp , gözüme girmesinden belliydi, çok güzel bir gün olacağı...
Saat 10.30 da ; Zeya, Ebrucuk ve Elçin gelip beni evden aldılar...Hüüüp diye Kuzguncuğa inip, Boğaz yoluna vurduk. Kahvaltı için bir yer saptamadık. Gözümüze bir yer kestiririz nasılsa dedik. Ha bura ha şura diye diye Anadolu Hisarına geldik. Marinaların olduğu bölüme döndük.
Acaba kahvaltı servisi varmıdır derken, kapıdaki görevli var tabi dedi... Burası meğer Fatmagül'ün çalıştığı yermiş. Göksu nehri kıyısında küçük küçük marinalar var. Servis , ambians süperdi. Hemen nehir kıyısına, güneşli bir yer ayarladılar. Bu arada garsonumuz, herhalde bu hafta Fatmagül işten çıkacak, çünkü kavga sahnesi çekildi, tabaklar falan havada uçtu diye kulağımıza fısladı... Buranın adı Göksu Marina... Sokağın adı; Kızıl Serçe sokak... Çaylar porselen demliklerde sıcak sıcak, yumurtalı ekmek kızartmasından kızarmış hellim peynirine, su böreğine varana kadar herşey enfesti. Bir de menemen yaptılar bize Allaaaa biz artık akşama kadar acıkmayız dedik.Biz bunlar yaparken saat dört olmuş ve acıkmışız. Hadiii Anadolu Kavağına gidip balık yiyelim dedik. Şoföre kola içirdik biz üçümüz bira içtik:))Anadaolu Kavağı sokaklarında dolaştık. Ben hamsili mısır ekmeği aldım. O kadar enfesti ki, eve gelip tadına baktığımız da bir tane daha almadığıma pişman oldum. Vafflelarımızı da yedikten sonra dönüş yoluna koyulduk. Arabada şarkılar söyleye söyleye, Boğazın tadını çıkara çıkara dönüş yolunu tamamladık...
Eve geldiğimde kimsecikler yoktu. Yokluğumdan istifade Zuz , Kızları kapmış:)) Ben bu gece biraz survivor izlerim, sonra güzel bir film izleme niyetineyim. Henüz seçmedim, bakalım Koca ile seçeriz. Sonra güzel bir kitaba başlayacağım. Zeya önermişti, Leylak Dalıcım da beğendiğini söylemişti. Onu okuyacağım. Sufle kitabın adı... Üç kadının yemek dolu hikayeleriymiş. Daha şimdiden sevdim...