

Koru'ya gelince de yine aynı manzara, deniz gören tüm masalar kapılmış. Vallah gurur duydum hemcinslerimle, hepsi tek tek oturmuş, çaylarını, kahvelerini almış yayılmış kitap okuyorlardı yalnız bir tanesi kağıtlarını yaymış, derin hesaplar içindeydi. Neyse, biz çaylarımızı, yiyeceklerimizi alırken bir boğaz manzaralı yer boşaldı ve hemencik kaptım, baktım ki bir kadın daha hamle yapmış ama yedirmedim masayı:)
(Koru'da çay içmenin en dezavantajlı kısmı bu karton bardaklar yoksa şu cevizli ve havuçlu kek, ve içinden çikolata akan kurabiye enfes...Ben bunların ucundan ucundan yedim tabi, ama hafta da iki gün olan simit hakkımın da yarısını yedim)
Sonrası koru içinden yokuş yukarı çıkıp eve vasıl olmak. Koca tabi koru çıkışı klübüne yollandı, ben de biraz market alışverişi yapıp eve geldim.
Akşam yemeği için makarna pişirdim. Kıymalı ve bol domatesli...İki dişte sarımsak attım sosuna...Bir de köy usulü tarhana çorbası, Asis usulü kabak kızarma daha ne olsun yav...
